Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HABERDEKİ iddia aynen şu şekilde: Yalova Valisi Selim Cebiroğlu, bir okul denetimi sırasında Matematik Öğretmeni Halil Serkan Öz’ü şu sözlerle azarlıyor: “Bu saç ne? Bu sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? İnsanlar dışarıda görseler dilenci diye para verir sana!”

        Olay öğrencilerin gözü önünde cereyan ediyor. Bir sonraki sahnede de TÜBİTAK ödüllü öğretmen sınıftan kovuluyor.

        Gelişme, Serkan Öğretmen’e sahip çıkan sendikaların gösterisiyle kınanıyor, kamuoyuna duyuruluyor.

        Tüm Türkiye’yi üzen vaka da bu gösteri sırasında yaşanıyor. Vali’nin kendisini azarladığı 26 Mart’tan beri uğradığı ağır haksızlığın kahrıyla ezilen, üzüntü içindeki Serkan Öğretmen kalp krizi geçirip hayatını kaybediyor.

        Baba Kemal Öz, acı olayı kendisine mikrofon uzatan gazetecilere şu sözlerle izah ediyor: “Anarşist oğlum öldü... O valiye de söyleyin rahat etsin artık. Aynen böyle söyleyin!”

        Meselenin hukuki boyutu bir tarafa...

        Esas soru, bu meselenin nasıl ele alınacağı sorusu. Çare üretmede mahir, sosyal medya gurularına bakılırsa çözüm kolay. Vali istifa edecek, sorun çözülecek. Çare olacaksa eyvallah... Ben de varım, Vali’yi istifaya davet edelim, bu en kolayı.

        Ufak bir sorum var ama... Vali istifa etmezse ne olacak? Muhtemelen o zaman da çağrılarımızı Ankara’ya yönlendirmek zorunda kalacağız. Hükümet de Vali’yi görevden alacak veya almayacak. Vali’nin korunmasına karar verilirse adım gibi eminim ki skandal unutulup gidecek.

        Ayrıca hükümet, Vali’yi görevden alsa bile sorunun tekerrür etmeyeceğinden emin olabilir miyiz? Önceki vakalardan biliyoruz ki Ankara’nın müdahalesi anlık çözümler üretmekten öteye geçemiyor.

        Üstelik Yalova örneğinde mesele biraz daha karmaşık.

        Madalyonun bir tarafında zihniyet, diğer tarafındaysa sistem sorunu var.

        İnsanların kılık kıyafet veya saç sakal üzerinden dışlanması bir zihniyet sorunu. Bu zihniyet bugüne kadar tümüyle tedavülden kalkmış olmalıydı. Nitekim son 10 yılda bu yolda kayda değer bir yol alındığı da ortada.

        Daha iki hafta önce sakallı ve türbanlıların orduevlerine girişini yasaklayan düzenleme layık olduğu çöplüğe gönderilmedi mi? Benzeri yasaklar diğer kurumlarda çok daha önce tarih oldu. Geçmişteki bazı mağduriyetlerin telafisi bağlamında da takdire şayan adımlar atıldı. Bu adımların arkasındaki irade kimdi? AK Parti değil mi?

        Bu konuda hemfikirsek “Serkan Öğretmen” olayındaki zihniyetten dolayı AK Parti’yi suçlayamayız.

        Kaldı ki böylesi bir akıldışı tutumun, suçlanan kişiye zırh hediye etmekten farksız olacağı da ortada. Geçmişte hep birlikte izledik. Bu tür davranışlar iktidarı ve seçmen kitlesini, suçlanan kişiyi sahiplenmeye itmekten başka hiçbir işe yaramıyor.

        Hal böyleyken en doğrusu bu zihniyetin terkinin bir zaman meselesi olduğunu kabullenip sorunun temelindeki “sisteme” odaklanmak.

        “Sistem temelli tartışmanın” ilk adımı da vali ve kaymakamların demokratik meşruiyetlerini sorgulamak olmalı. Sistem neredeyse Osmanlı’dan alındığı haliyle devam ediyor.

        Malumunuz bu makamlarda oturanların halkın karşısına çıkıp oy almak gibi bir dertleri de bulunmuyor. Buna karşın ellerindeki yetkiler seçimlerde halka hesap vermek zorunda olan belediye başkanlarının elindekinden çok daha fazla.

        Demokratik meşruiyet kadar, kişisel sorumluluk ve hesap verme boyutunda keskin bir tezat söz konusu. Hasılı mülkü amir tablosu tam bir tutarsızlık tablosu. Zaten böyle olmasa yereldeki her skandaldan sonra sesimizi Ankara’ya duyurmaya çalışmazdık.

        Galiba sorunun devamındaki ısrarın temelindeki neden de Ankara’dan kaynaklanıyor. İktidarlar, mülki amirlerin arkasına saklanarak hata yapmanın lüksünü yaşıyor. Çok zor bir durumda kalınınca da vali veya kaymakam merkeze alınıyor. Böyle olunca seçmen de bedeli ödendi sanıp sandığı beklemeden hesabı kapatıveriyor. Oysa gerçek demokrasilerde bedel ancak ve ancak seçilmişler tarafından ödenince hesap kapanabiliyor.

        Diğer Yazılar