Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        30 Mart’ta, akabinde de 10 Ağustos’ta sandıktan hezimetle çıkan CHP; fazlasıyla pesimist, ziyadesiyle laisist, bunaltıcı derecede gerilimli, kapsayıcılıktan uzak ve yer yer gerici olduğu dahi iddia edilebilecek bir partiydi.

        Parti içi çekişmelerin de etkisiyle, anamuhalefet olmasına rağmen bir türlü siyasetin tabiatı gereği iktidar partisinden soğumuş, oyunun rengini değiştirmeye yaklaşmış seçmene “İşte buradayım ve istersen iktidarı devralmaya da hazırım” diyemiyordu. Daha doğrusu Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bunu söylese bile seçmenin gözünün önüne ikna edici, pozitif bir CHP tablosu koyamıyordu.

        Gelgelelim daha o günlerde bile bir şeyler seziliyordu. Yer yer yazılıp çiziliyordu da... CHP, “Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor” mesajı veren seçmenle arasındaki buzdağını eritmeye yönelik bir sürecin tam ortasındaydı. Parti, bulunduğu yolun iktidara çıkamayacağı gerçeğiyle yüzleşmekle kalmıyor, teşhisten tedavi aşamasına geçiyordu.

        Türkiye’nin en köklü demokrasi ayıbı olan Kürt meselesi bağlamında yeni şeyler söylemeye gayret eden CHP, muhafazakâr seçmenle irtibatını güçlendirmek adına da Jakoben laiklikten arınma şeklinde yorumlanabilecek stratejik adımlar atıyor, cesur sayılabilecek transferlerle çevreye açılıyordu.

        Bu sürecin sonunda köklü geçmişinin pozitif yönleriyle de bağlarını koparmamış Türkiye’nin güncel sosyolojisiyle daha barışık bir parti doğdu. Bana göre artık yeni bir CHP’den söz etmemizi mümkün kılan en somut şey de Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun dün açıkladığı yeni seçim bildirgesiydi.

        Kılıçdaroğlu’nun “vizyon belgesi” olarak nitelediği seçim bildirgesi, CHP’yi 7 Haziran sonrasında olmak istediği yere taşır mı bilemem. Bunun sebebi de gayet basit. Zira CHP’nin karşısında, 13 yıldır karşılaştığı sayısız badireye rağmen siyasi ve ekonomik istikrarı korumuş, ülkeye birçok alanda çağ atlatmış, bu başarılı stratetik vizyonuyla yoluna da devam etmek isteyen bir AK Parti iktidarı var.

        Bununla birlikte şunları söylemeden de geçemem; Kılıçdaroğlu’nun kısa ve de sade cümlelerle anlattığı seçim bildirgesi 7’den 70’e herkese bir şekilde dokunan önemli vaatlerle doluydu.

        -Askere giden gencin de, borç altında ezilen KOBİ’nin de,

        -Kredi kartı borcunu ödeyemez hale geldiği için bir çıkmazdan diğerine sürüklenen yoksulun da,

        -Bin kez düşündükten sonra dünyaya getirdiği bir tanecik çocuğunu büyütmeye çalışırken, geçinmek için de yorulmak bilmeden çalışmak zorunda olan, tüm bunlar yetmezmiş gibi bir yandan da “Haydi üç, üç!” denilerek üzerine gidilen annenin de,

        -Her özel hastaneye yolu düştüğünde bedenindeki ağrıyı unutup kendisinin ve devletinin düştüğü soygun ağının acısıyla can çekişmeye başlayan hastanın da,

        -Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamadığı için vergi borcuyla boğulmak istenen gencin de,

        -Demokrasisinin istikbali hakkında endişeye kapılanın da,

        -Türk tipi başkanlık sistemine karşı aksaklıkları giderilmiş köklü bir parlamenter sistemden yana olanın da,

        -Bölgesiyle, dünyayla daha barışık bir dış politika isteyenin de,

        -Emekli olduğu halde geçinemediği için esnafa dönüşen ama günün sonunda da trajikomik bir şekilde devletin sırtına bindirdiği vergi yüküyle ezilen bakkal, manav veya kasabın da,

        -Ve tabii bir dokunulduğunda bin ah verir hale düşmüş 10 milyon emeklinin de, dinlediğinde Kılıçdaroğlu’nun dün açıkladığı seçim bildirgesinde bulup can havliyle sarılabileceği pek çok şey vardı.

        Netice-i kelam, benim dün gördüğüm CHP, önceki seçimlerde olduğundan çok daha kapsayıcıydı. Dün bildirgeyi sorduğum birçok kişinin görüşü de bu yöndeydi. O seçim bildirgesindeki CHP, farklı seçmen kesitleriyle buluşmasına mani köklü bariyerlerin ekseriyetini rasyonel bir stratejiyle yıkarak güçlenmiş, vizyon kazanmış, iktidar alternatifi olabilmiş bir CHP’ydi.

        Diğer Yazılar