Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çözüm süreci daha yeni başlamışken yapılan bir araştırmayı hiç unutmuyorum. Mensur Akgün’ün hazırladığı rapor, bölgede Kürt sorununun çözümünden en fazla rahatsızlığa kapılanın İran olduğunu gösteriyordu. İran, Türkiye’deki demokratikleşmenin kendi Kürtlerini de etkilemesinden endişe duyuyordu.

        Elbette ki İran’ın canını sıkan başka ihtimaller de vardı. Türkiye sorunu çözebilirse, bölgedeki doğal rakibi İran’a karşı ekonomi başta olmak üzere pekçok alanda üstünlük sağlayacaktı.

        O güne kadar bölge ülkeleri İran, Irak, Suriye ve Türkiye arasında yaklaşık 100 yıllık adı konulmamış bir anlaşma söz konusuydu. Dört ülke arasında Kürt sorununu çözmeme, komşu ülkelerdeki Kürtleri de etkilememe yönünde tam bir uzlaşı hâkimdi.

        Anlaşma önce Irak’ta bozuldu. Saddam devrilince Irak’ta çözüm kendiliğinden oluştu.

        Suriye’de iç savaş bu anlaşmayı kadük kıldı. Türkiye de 2013’te sorunu ‘demokratikleşme formülüyle’ aşma yoluna girince İran bir başına kaldı.

        Ama bölgede zaman da şartlar da çabuk değişiyor. Türkiye’de çözüm sürecinin rafa kaldırıldığı hafta, İran zamanlaması manidar bir ziyarete tanıklık etti. İran’ın Kürdistan Eyaleti, Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ağırladı. Ruhani’nin nükleer anlaşmadan sonra ilk ziyaret için Kürdistan’ı seçmesi dikkat çekiciydi.

        Ziyareti sırasında İran’da ilk kez Kürt Dili ve Edebiyatı öğrenimine başlanacağını duyuran Ruhani, yaptığı konuşmada birlik mesajı verdi. Asıl dikkat çeken ise Ruhani’nin “Biz Kürdistan’ı korumakla kalmayıp Erbil, Duhok ve Süleymaniye’yi de savunup bölgeyi teröristlerden temizleyeceğiz” şeklindeki sözleriydi.

        Ruhani’nin sözleri fazla yoruma gerek bırakmıyor. Ruhani, IŞİD tehdidini ülke Kürtlerinin İran’a aidiyet hissini güçlendirecek bir fırsat kapısına çeviriyor. İran, IŞİD’le mücadele odaklı söylem ve adımlarla Kürtlerin bölgedeki hamisi olma rolünü üstlenmeye çalışıyor.

        İran’ın kendisine içte dışta üstünlük sağlayan bir koza dönüşürdüğü IŞİD, ne yazık ki Türkiye için tam aksi bir işlev görüyor. IŞİD’in Suruç katliamıyla iç barışını yitirme noktasına gelen Türkiye, dünyada da can sıkıcı ithamlarla karşı karşıya bırakılıyor.

        SİYASET VARLIĞININ GEREĞİNİ YAPMALI

        TÜRKİYE’nin Kürtleri çözüm süreci sayesinde 30 yıl sonra ilk kez barışın tadına vardı. Bölge ekonomisi huzur ikliminin etkisiyle yeniden yaşam belirtisi vermeye başladı. Çözümle gelen teşvikler pekçok yatırımcıyı bölgeye yöneltti. Bölgeden bir babanın deyişiyle: “Kürt çocuklar, fabrikaların ders kitaplarındaki resimlerden ibaret olmadığını gördüler.”

        Neylersin ki bir haftalık çatışma her şeyi tersine çevirdi. Bölgede projelere danışmanlık yapan bir dostum anlattı. Pekçok yatırımcı yakılan kamyonları görür görmez binlerce kişiye ekmek kapısı olacak projelerini askıya almış.

        HDP’nin 80 milletvekili çıkardığı, AK Parti ve CHP’nin de çözüm yanlısı olduğu bir dönemde yaşanan bu akıl tutulmasını anlamak mümkün değil. ‘Silvan barajı’ diyerek gerçekten de sudan bir sebeple savaşı başlatması, örgütün barışçıl siyasetin içini boşaltacak bir sürece girdiğine işaret ediyor.

        Bölgenin birinci partisi olması hasebiyle HDP’ye bu noktada büyük sorumluluk düşüyor. HDP’nin baraj inşaatında çalışan işçinin ve koyun otlatan çobanın da siyasi temsilcisi olduğu gerçeğini iliklerine kadar hissedip ona göre konuşması bekleniyor. Bu hissiyattan hareketle huzura suikast girişiminde bulunan örgüte dün yapıldığı gibi gür bir sesle karşı çıkılması elzem görünüyor. Bölgenin diğer büyük partisi AK Parti de bu konuda HDP’ye el vermeli. Sanırım, iki partinin bölgedeki siyasi varlıklarının manasız kalmaması tam buradan geçiyor. Aksi takdirde ipin ucu kaçar ve Türkiye demokrasisi bir bilinmeze sürüklenir.

        Bu sözleri haftayı Batman, Bismil, Midyat ve Nusaybin çayhanelerinde insanlarla hasbihalle geçirmiş biri olarak söylüyorum. Cihangir veya koyu MHP’li seçmen ne istiyor bilmiyorum ama HDP ve AK Parti’ye oy vermiş Kürtler şiddetin yeniden hâkim olduğu bir bölge istemiyor bundan eminim.

        Diğer Yazılar