Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VATİKAN Papa Fransuva’nın Midilli ziyaretinin “dini nitelikli” bir seyahat olduğunu söylese de mesajlar baştan sona siyasiydi. Üstelik Midilli’den attığı taşın gireceği her bir gedik de gayet iyi hesaplanmıştı.

        Katolik liderin ilk hedefi, tahmin edileceği üzere Suriyeli mültecilerle karşı karşıya kalınca dini ve insani değerlerini unutmayı tercih eden Avrupalı liderlerdi. Papa, “Mülteciler birer rakam değil insandır ve her birinin ayrı ayrı adı ve de yüzü vardır” diyerek Avrupa’yı gayet net bir dille insanlığa davet etti. Bu sözleriyle Türkiye ve Avrupa Birliği arasında yapılan kaç Suriyelinin geri gönderileceği, kaçının nasıl kabul edileceğini öngören anlaşmayı da yerden yere vurdu. Ancak buradaki hedef de Türkiye’den ziyade Avrupa Birliği’ydi. Zira Suriye krizinin yarattığı trajedinin insani yüzünü ıskalayıp daha iyi bir formüle kafa yormaya yanaşmayan Türkiye değil Avrupa Birliği’ydi.

        Katolik liderin attığı ikinci taş, ilkine oranla çok daha ağırdı bana kalırsa. Bu ikinci taşın hedefindeyse, Papa’nın Midilli’yi ziyaretinden bir gün önce İstanbul’da toplanıp Suriye’deki insani kriz konusunda ele avuca gelir hiçbir somut çözüm ortaya koyamayan Müslüman liderler vardı. Papa, Vatikan’a giderken uçağına 12 mülteci aldı. Uçakla Vatikan’a götürülen 12 mültecinin tamamı da Suriyeli Müslümanlardı. Vatikan’a götürülecek mülteciler dinleri ve uyruklarına göre bizzat Papa’nın isteği üzerine günler öncesinden seçilmişti. Belli ki Papa bu hamlesiyle, Müslümanların liderliğine soyunduklarını iddia edip sıra Suriyeli Müslümanları ülkelerine kabul etmeye gelince hiçbir adım atmayan bazı liderlere şöyle hafiften dokundurmak istemiş.

        Lakin burada ufak bir sorun var bana göre. Zira Papa’nın attığı taşın anlamını idrak edip kendisine çekidüzen verecek Müslüman lider sayısı pek fazla değil. Vatikan’ın attığı taşın anlamını idrak edip gereğini yapabilecek Türkiye gibi nadir Müslüman devletlerin ise böyle bir uyarıya da derse de zerre ihtiyacı yok. Mülteciler meselesinde tüm dünyanın ve kuruluşların belli konularda eleştirse de son kertede takdir ettikleri tek ülkenin Türkiye olması da bu gerçeği gözler önüne seriyor nitekim.

        Peki ya zenginlikleriyle övünüp lüks ve şatafat içinde yaşayan ya da Suriye diktatörü Esad’ın zulmüne çanak tutup bu insani dramı her gün biraz daha büyüten Müslüman liderler? Onların Papa’ya veya ülkelerini terk edip evsiz kalan Suriyelilere söyleyecek tek bir sözü bile olabilir mi?

        Müslüman liderleri geçtik diyelim. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) temsil ettiği 1 milyar 700 milyonluk ümmete gelelim. 1 milyar 700 milyonun içinde kaç tane dolar milyarderi veya milyoneri var? Özellikle Körfez’deki ülkeler milyarder kaynıyor. Ve hesapta da bu milyarderler her yıl servetlerinin bir bölümünü zekât olarak muhtaçlara dağıtıyor değil mi?

        O halde gelin, bu noktadan hareketle esas can alıcı soruya gelelim:

        Körfez’deki milyarderler birleşip bir yıllığına zekâtlarını Suriyeli mülteciler için İslam İşbirliği Teşkilatı’na verme kararı alsalardı ne olurdu? İİT de Müslüman milyarderlerden aldığı zekâtı Suriyeliler için sığındıkları Türkiye gibi ülkelerde şehirler ve fabrikalar kurmaya harcasa, Suriyeliler ölümü göze alıp Avrupa’ya sığınmak zorunda kalır mıydı? Böyle bir durumda Papa’nın Midilli’den İslam dünyasına attığı taş girecek tek bir gedik bile bulabilir miydi?

        Diğer Yazılar