Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yıl bu vakitlerde dünyanın dört bir yanından DAEŞ’e kafile kafile insan akıyordu. DAEŞ’in “şahlanmış Arap atı” imajının büyüsüne kapılan binlerce militan, Türkiye’nin Suriye sınırını aşıp örgüt kamplarına koşuyordu.

        Neyse ki artık o günlerin geride kaldığı anlaşılıyor. ABD’nin DAEŞ’le mücadeleden sorumlu tümgenerali Peter Gersten’in verdiği son rakamlar, örgütün insan kaynağı açısından hızla iflas noktasına sürüklendiğine işaret ediyor. Gersten’in açıkladığı istihbarat raporuna göre, geçen yıl ayda ortalama 2 bin olan DAEŞ’e katılan yabancı savaşçı sayısı şimdilerde 200 civarında seyrediyor.

        Muhtemelen Türkiye’nin son bir yılda sınır güvenliğini artırması bu düşüşte büyük rol oynamıştır. Fakat bana kalırsa katılımdaki keskin düşüşün esas nedeni DAEŞ’in güçlü Arap atı imajının artık bozulma seyrine girmiş olması. İnsanın doğası, savaşta kaybedeni sevip sahiplenmesini reddediyor. Hem Irak hem de Suriye cephesinde yerel güçlerin uluslararası koalisyonun desteğiyle örgütü pek çok noktada geri püskürtmesi, güçlü ata oynamaya meyilli, Batı’ya öfkeli Arap sokaklarındaki havayı tersine çevirdi. DAEŞ’in cephelerdeki yenilgileri vahşi terör eylemleriyle telafi etmeye yönelik adımları da ters tepti. Nitekim Burson Marsteller şirketinin Arap dünyasında yaptığı araştırma da bu gerçeği teyit ediyor. Geçen yıl araştırmaya katılan Arap gençlerin yüzde 60’ı DAEŞ’e karşı olduğunu ve örgütün kesinlikle desteklenmemesi gerektiğini söylemişti. Son bir yılda bu oran yüzde 80’e çıkmış.

        Arap sokaklarının DAEŞ’e desteğinin azaldığını gösteren araştırmayla, Tümgeneral Gersten’in açıkladığı rakamlar birbiriyle örtüşüyor. DAEŞ’in parçalanma evresine girebileceğine dair tezler, örgütün Kilis’e Katyuşa roketleriyle yaptığı saldırılarla da doğrulanıyor. Örgüt, Türkiye’ye ve ona yakın Suriyeli muhalif gruplara yönelik saldırılarla sınırdaki son nefes borusunun da kapatılmasını engellemeye çalışıyor. Üstelik bu noktada en büyük desteği de kendisiyle mücadele etmek iddiasıyla Suriye’ye müdahale eden Rusya’dan alıyor.

        Rusya, 24 Kasım’dan beri Suriye hava sahasına girmeleri halinde Türkiye’nin savaş uçaklarını S-400’lerle vurma tehdidinde bulunuyor. NATO tehditten haberdar olduğu için sınırda araya girmiş durumda. Hal böyle olunca DAEŞ’i bölgeden silecek muhaliflerin önünü açmak da oldukça zorlaşıyor. Manzara, DAEŞ’in Rusya’nın örtülü koruması sayesinde Kilis’e roketlerle saldırıp sivilleri katlettiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Moskova bölgedeki terör örgütlerine verdiği destekle Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğini bitirme stratejisini hayata geçirmeye çalışıyor.

        Neyse ki bu saldırganlığın sonucunun Rusya açısından hiç hayra alamet olmayacağı da günden güne daha büyük bir netlik kazanıyor. ABD Başkanı Barack Obama da bu konuda artık bir şeyler yapmanın zamanının geldiğine ikna olmalı ki son bir haftada Rusya’ya ikisi Suriye biri de Karadeniz üzerinden üç önemli mesaj gönderdi.

        Birinci mesaj, muhalifleri desteklemek için Suriye’ye ilk kez 250 ABD askerinin konuşlandırılması kararıydı. Böylece ateşkesi bozmanın Rusya ve rejim için bir bedeli olacağına dair ilk işaret de verilmiş oldu. ABD’nin ikinci önemli mesajını ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamasıyla öğrendik; Washington, DAEŞ’in Rusya’nın desteği altında Türkiye’ye attığı Katyuşa roketlerini vuracak HIMARS hava savunma sistemini Türkiye sınırına konuşlandırma kararı aldı.

        Rusya’ya üçüncü uyarıysa Karadeniz’den verildi. ABD Hava Kuvvetleri’nin en gözde savaş uçağı F-22 Raptor’lardan 2’si, Rusya’nın Karadeniz’deki ihlal ve tahriklerine cevap vermeleri için Romanya’ya konuşlandırıldı. Bu üç önemli mesaj, Rusya ve DAEŞ’le mücadelenin eşzamanlı yürüyeceği anlamına geliyor.

        Diğer Yazılar