Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Halkın kendi rızasıyla verdiği iktidar yetkisini, zorla ve alçakça bir darbeyle ele geçirmeye yeltenen sinsi FETÖ güruhu ne yazık ki hâlâ Batı tarafından açıkça destekleniyor. Batı medyası da bu niyetle 15 Temmuz akşamı halka yapılan zulmü gösteren vahşet videoları yerine OHAL çerçevesinde atılan adımları çarpıtarak işlemeyi tercih ediyor.

        Elbette ki bu bilinçli tercihin altında darbecilerinkiyle yarışacak düzeyde sinsi alçaklık yatıyor. Türkiye kamuoyunun Batı karşısında belki de hiç olmadığı kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşamasına yol açan bu pişkin tavır, her şeyden önce suç ortaklığı hissinden kaynaklanıyor. Onlar itiraf etmeseler bile akıl ve vicdan sahibi herkes, Türkiye gibi kritik önemdeki bir NATO ülkesinde kimlerin onayı olmadan darbeye girişilemeyeceği hakikatini gayet iyi görüyor.

        Darbe girişimi gecesi yaşanan zulmün dünya kamuoyundan saklanma çabasının altında yatan bir nedenin de Türkiye halklarının tankların karşısında yazdığı kahramanlık destanı olduğu anlaşılıyor. Unutmayın ki; istisnasız tüm Türkiye halkının o gece tankların karşısına dikilip iradesine ve şerefine sahip çıkması, bugün darbeci rejimlerinin hüküm sürdüğü ülkelerdeki yüz milyonlarca insana ilham kaynağı olma potansiyeli taşıyor. Söz konusu potansiyel, kurumların hangi şartlar söz konusu oldu- ğunda harekete geçmiş bir darbe mekaniğini frenleyebileceğine dair de önemli örnekler sunuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sergilediği eşsiz önderlik örneğiyse darbelerin nasıl bir liderlikle bertaraf edilebileceğine dair eşsiz dersler içeriyor.

        Hazin olan şu ki, Türkiye demokrasisinin 15 Temmuz gecesi ortaya koyduğu bu potansiyel Batı ve onların himayelerindeki darbeci rejimler tarafından büyük bir tehlike olarak ele alınıyor, bunun için de gizleniyor. Zira bugün Mısır’dan Tayland’a kadar pek çok ülkede halkların iradeleri tank ve top korkusuyla esir alınmış durumda. Darbe mağduru ülkelerin ulusal zenginlikleri de bugün bu ülkelerdeki cunta rejimleri tarafından kendilerine sunulan meşruiyet karşılı- ğında Batı’ya peşkeş çekiliyor. İşte tam da bu nedenle Türkiye halkının 15 Temmuz gecesi tam bir birlik ruhu ve özgürlük inadıyla keşfettiği sihirli formül, bugün tutsak dünya halklarından gizleniyor. Bugün uluslararası basın düzeni kendisini idare eden üst aklın çıkarları gereği tüm dünyada dikkatleri darbe girişimi sonrası yaşanan tutuklamalara çekiyorsa bu stratejinin altında yatan nedeni burada aramak gerekiyor.

        Hal böyleyken ABD’nin FETÖ lideri Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmesi ihtimali de azalıyor haliyle. Zira Gülen’in teslim edilmesi bundan sonra başkalarının büyük çıkarları adına kendi halklarını esir alıp, işgal edecekleri ülkelerini de dışarıdaki efendilerine peşkeş çekeceklerin moral ve motivasyonlarında kırılmaya yol açacağı biliniyor.

        ABD cenahından gelen “İade için delil isteriz” türünden sayıklamaları meseleyi savsaklayıp sümen altı etme telaşından kaynaklanıyor. Yoksa iyi niyet söz konusu olduğunda iki ülke arasında terör suçlularının iadesi meselesinin nasıl işlediğine dair pek çok örnek bulunuyor. Mesela MİT’in yakaladığı El Kaide lideri Usame bin Ladin’in damadı Süleyman Ebu Geyt’in ABD’ye iade edilmesi sırasında yaşananlar hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyor. Türkiye, 3 yıl önce Ankara’da yakaladığı Ebu Geyt’i ABD’ye teslim ederken, Washington’dan delil mi istemişti? Aksine Ankara Washington’u delil prosedürüyle uğraştırmamak için Ebu Geyt’i göstermelik bir operasyonla önce Ürdün’e götürmüş, oradan da CIA’ya teslim etmişti. Şimdi yine iyi niyet söz konusuysa Ankara, Washington’a Ebu Geyt’i hatırlatabilir. Böylece Ebu Geyt formülü Gülen için de uygulanabilir pekâlâ. Elbette ki bu da her şeyden evvel ABD’nin, FETÖ meselesinin iki ülke arasında derin kırılmalara dönüşmesini arzulayıp arzulamadığına bağlı gibi görünüyor.

        Diğer Yazılar