Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Epeydir konuşulan bir ihtimal önceki gece gerçeğe dönüştü. Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’na bağlı savaşçılar, rejime ait bir helikopter tarafından bombalandı.

        Böyle bir saldırı olasılığı başından beri biliniyordu. Beklenmeyen şey, krizin bu kadar erken patlamasıydı. Tahminler ÖSO’nun El Bab’ı el geçirmesinden sonra bu çatışma riskinin ortaya çıkacağına dairdi. Zira El Bab, Halep’in kıyısında bulunan bir bölge. Halep’in El Bab’a açılan cephesinde rejime bağlı askerler ve de Şii milisler bulunuyor. ÖSO, El Bab’ı aldığı zaman yaklaşık 10 km kuzeyinde konuşlanmış bu “düşman güçlerle” komşu olacak, böylece ateşle barut yan yana gelecekti.

        Şimdi esas merak edilen nokta, ÖSO ile Esad rejimi arasında başlayan bu krizin nereye kadar varabileceği?

        Halep bölgesinden gelen haberler doğruysa, rejimin saldırısı ÖSO’nun kısa süre önce IŞİD’den temizlediği bir köyden çekilmesine yol açtı. ÖSO’nun çekildiği köye gelip yerle- şen ise YPG oldu.

        İddia doğruysa durum vahim diyebiliriz. Bunu Esad rejiminin Türkiye’nin Rusya’yla Fırat Kalkanı konusunda yaptığı düşünülen gizli anlaşmaya itiraz olarak da yorumlayabiliriz. Bu taktiğin akıl hocasının İran oldu- ğundan emin olabilirsiniz. İran’ın, Musul savaşındaki tavrından dolayı Suriye’de Türkiye’nin ayağına basmak istemiş olması kimseyi şaşırtmaz.

        Mevzunun en önemli noktası, Esad’ın bu hamlesini bundan sonra devam ettirip ettirmeyeceğidir. Esad devam etmek niyetindeyse Menbiç ve El Bab bölgesi bundan sonra çok daha çetin bir mücadele sahasına dönüşebilir.

        Rejimin bombaladıktan sonra ÖSO’nun çekildiği köyün YPG’nin eline geçmesi, ufuktaki olası risklere dair önemli ipuçları içeriyor. Belli ki Esad rejimi, Halep’te El Nusra ve diğer muhalif gruplarla fazlasıyla meşgul olduğu için şimdi bir de El Bab’da IŞİD’e cephe açmak istemiyor. Lakin öyle anlaşılıyor ki Esad, El Bab’ın kente yaklaşık 20 km mesafede bulunan Türkiye destekli ÖSO’nun eline geçmesini de kendisi için son derece zararlı sonuçlar doğurabilecek bir ihtimal olarak görüyor.

        Tüm bu faktörler, rejimin YPG’yi El Bab denkleminde ehven-i şer olarak görüp ÖSO’ya karşı kullanmak isteyebileceğine işaret ediyor. Esad, hava gücüyle destekleyeceği YPG’nin El Bab’ı ÖSO’dan önce ele geçirmesini, devamında yaşanacaklarla birlikte çok daha makul bir senaryo olarak görebilir. Nitekim, rejimin YPG’yle taktik işbirliğine girmeye ne kadar teşne olduğu geçmişteki örneklerinden gayet iyi biliniyor. 2011’de Esad’ın talimatıyla serbest bırakılan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim bu taktiksel ilişkinin kilit ismi olarak öne çıkıyor. Müslim hapisten çıktığı ilk günden beri Esad’la birlikte Türkiye’ye karşı hareket ediyor.

        Son dönemde ABD ordusundan yapılan açıklamalarda Fırat’ın batısında “YPG’ye hiçbir şekilde destek verilmediğinin vurgulanması” da bu manzara bağlamında epey dikkat çekiyor. ABD, bu bölgede YPG’yle arasına mesafe koyarak Türkiye’ye “Olabileceklerden beni sorumlu tutma” mesajını veriyor.

        Rusya’nın Esad’ın ÖSO’yu vurmasından bir gün önce “Halep hava sahasında hiçbir uçağımız bulunmuyor” açıklaması yapmış olmasını bir kenara not etmek gerekiyor. Zira Moskova, Türkiye’nin YPG’yi bombalamasının ardından da “Endişe duyuyoruz” türünden kafa karıştıran bir açıklama yapma gereği duymuştu.

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dünkü açıklamasında, “El Bab’dan sonra Menbiç’e de ilerlenecek” diyerek YPG’nin Türkiye’nin hedefi olduğunu ilan etti. Belli ki Suriye’deki dev güçler El Bab ve Menbiç ekseninden el etek çekiyorken, Türkiye de bu bölgedeki kararlılığının bilinmesini, görülmesini istiyor. Erdoğan’ın verdiği mesajlar yeterince net. Bu sözler Esad’ın bölgede YPG’ye ön açmaktan vazgeçmemesi halinde, TSK’nın da ÖSO’ya verdiği mühimmat ve koruma desteğini “çeşitlendireceği” şeklinde yorumlanabilir.

        Diğer Yazılar