Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye destekli ÖSO, El Bab’ı almak istiyor. El Bab, Halep’e açılan kritik bir kapı olması nedeniyle büyük önem taşıyor. Esad rejimi de Rusya ve İran’ın desteğiyle Halep’i alarak 6 yıldır devam eden savaşın seyrini değiştirmeye çalışıyor. Halep düşerse Suriye’deki en büyük 5 şehir rejim ve destekçisi olan devletlerle örgütlerin eline geçmiş olacak.

        Bu arada Halep’in batısında 3 şehit verdiğimiz saldırının kim veya kimler tarafından yapıldığı nedense bir türlü açıklığa kavuşturulamıyor. Oysa şehit haberlerinin gelmesinin ardından yapılan Genelkurmay açıklamasında saldırının arkasında Suriye’deki Esad rejiminin bulunduğuna işaret edilmişti.

        Suriye rejiminin böyle bir saldırıyı Rusya’dan habersiz yapmayacağına ilişkin farklı kesimlerden gelen yorumlar ise bizzat Rus Lider Putin tarafından yalanlanmıştı. Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sıcağı sıcağına yaptığı telefon görüşmesinde işin içinde Rus parmağı olmadığını söylemişti.

        Bu gelişmelerin ardından da dikkat çeken bir diplomasi trafiği yaşanmıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Putin’in Rus ordusunu şüpheliler sınıfının dışında tutan açıklamalarından ve saldırıdan iki gün sonra Tahran’a gittiler. Tahran’da bizzat İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüştüler. Ziyarette tam olarak neler konuşuldu, El Bab’daki saldırı bağlamında İran Lideri’ne hangi sorular yöneltildi veya hangi kanıtlar sunuldu bilemiyoruz tabii. Lakin, saldırıdan iki gün sonra sabahın erken saatlerinde yapılmış olmasından ve doğrudan Ruhani’yle toplantı düzenlenmesinden hareketle bu ziyaretin hayli kritik bilgiler ışığında gerçekleştiğini farz edebiliriz.

        Öte yandan bu kritik ziyaretin çok kısa süre öncesinde Ankara’dan bir heyetin de Şam’a gittiği iddia ediliyor. İddia o ki bu ziyarete ilişkin talep de El Bab’da şüpheli olarak görülmekten rahatsız olan Şam’dan gelmiş. El Bab’da askerlerimizin şehit olmasıyla sonuçlanan saldırı henüz tam olarak aydınlanmadığı için iddiadan ibaret olduğunu unutmadan bunu da bir kenara not etmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Şu sıralar Türkiye’nin Suriye’deki savaşta ateşkesin sağlanmasına yönelik bazı görüşmelere ev sahipliği yaptığı bir dönemden geçtiğimizi de unutmayalım derim.

        Söz konusu Şam iddiası, geçtiğimiz hafta Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye’de yaptığı açıklamayla da örtüşüyor gibi duruyor. AA’nın abonelerine geçtiği habere göre, Lavrov Alanya’daki basın toplantısında şu ifadeleri kullanmıştı: “Bizim, Rusya olarak, bununla hiçbir ilgimiz yoktur. 24 Kasım’da Türk askerlerinin hayatını kaybettiği saldırıyı ne Rusya ne de Suriye rejimi yapmıştır.”

        Neylersin ki bu açıklama da bir gün sonra yani, 2 Aralık gecesi Lübnan’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından düzeltildi. Çavuşoğlu’nun Lavrov’un sözlerine istinaden yaptığı açıklama da büyük önem taşıyor: “Ruslar net biçimde bu saldırıyı kendilerinin yapmadığını ifade ediyor. Ruslar doğrudan ‘Suriye rejimi yapmadı’ demiyorlar ama rejimin o uçaklarının saldırı gücünün olmadığını ve rejimin İHA’sının olmadığını söylüyorlar.”

        Sayın Çavuşoğlu’nun bu sözlerinden, Rusya ihtimalinin tamamen denklem dışı kaldığı anlaşılıyor. Bununla birlikte Şam’ın bu saldırıyı doğrudan üstlenmemesi ve İran’a yapılan kritik ziyaret de bu denklemde bazı aktörlerin çok fazla göze batmasına yol açıyor. İyisi mi lafı daha fazla uzatmadan aklımdakini söyleyeyim; Çavuşoğlu’nun dediği şekilde anlayacaksak, yani Lavrov’un “Türk askerini Esad rejimi bombalamadı” demesi “saldırıyı doğrudan Suriye rejimi yapmadı” anlamına gelmiyorsa, bu durumda karşımızda bildiğimiz anlamıyla tek ve bütün halinde bir Suriye rejimi de yok demektir. El Bab saldırısının arkasında olan ise Rusya’nın bu paylaşımda sahiplenmek istemediği Suriye yönetimidir.

        Diğer Yazılar