Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MISIR'da 30 yıllık firavundan boşalan cumhurbaşkanlığı koltuğuna Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi mi, yoksa rejimin kalıntısı yani bir "felul" olan Ahmet Şefik mi oturacak?

        Seçimin resmi sonucu bugün açıklanacak. Aldığım haberlere göre Kahire ve İskenderiye sokakları öylesine gergin ki kim kazanırsa kazansın ortalık fena halde karışacak.

        Nasıl karışmasın! Kendisini rejimin gerçek sahibi olarak gören ordu, polis ve yargıdaki elitler kısacası müesses nizamın istediği tam da buyken nasıl karışmasın?

        Büyük bir savaş yaşanıyor Mısır'da. Bu savaşın yaşanacağı 2010 yılından bu yana belliydi. Mübarek artık iyice yaşlanmış ve bir ayağı çukurdayken aldığı bir kararla yerine oğlu Cemal'i getirmeye karar vermişti.

        Rejimi ve halkı tam olarak karşı karşıya getiren savaş da işte tam o gün başlamıştı. Müesses nizamın kalantorları Cemal'i istemiyordu. İstemedikleri ikinci şey de halktan birinin cumhurbaşkanı seçilmesiydi.

        Gel gör ki 30 yıldır yaşam koşulları her gün biraz daha kötüye giderken iktidar koltuğunda hep aynı adamı görmekten bıkan Mısırlılar için de bıçak kemiğe dayanmıştı. Mısır Mısırlılarınsa o koltukta artık halktan biri oturmalıydı.

        Sokaktaki insanın ruh dünyasında bu türden intizar fırtınaları koparken savaşı başlatan hamle 2010 yılının son günlerinde Mısır'ın İskenderiye kentinde rejim tarafından yapıldı.

        Bir Noel gecesi kiliseden çıkan Kıpti Hıristiyanlar patlayan bombalarla vuruldu. Onlarcası hayatını kaybetti. Daha kilise önündeki kanlar bile silinmeden televizyonların karşısına geçen içişleri bakanı, elinde hiçbir delil olmadan saldırının Mısırlı aşırı dinciler tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti.

        Amaç belliydi. Rejim karşıtı duyguda birleşmeye başlayan Mısırlılar birbirine düşürülecekti. Öyle de oldu nitekim. Neredeyse son 100 yıldır aralarında ciddi hiçbir çatışma yaşamamış Mısırlı Müslüman ve Hıristiyanlar birçok kez bıçaklar ve silahlarla birbirine saldırdı.

        Neyse ki oynanan oyunu fark eden Mısırlılar uyanıp gerçek düşmana yani rejime karşı sokaklara döküldü. Ve tüm dünyayı hayran bırakan Tahrir başkaldırısıyla rejimin sembolü Mübarek'i tahtından inmeye zorladılar, binlerce yıl sonra ilk kez bir firavunu devirmeyi başardılar.

        Firavun ortadan çekilince de yönetimi gerçek sahibi olan askeri rejim devraldı. Halkın bölündüğü noktada o gün oldu. Tahrir'de birleşen halkın bir kısmı rejimin demokratik bir geçiş sürecini yönetebileceğine inanmak istedi.

        Diğer kesimse buna inanmadı ve sonuna kadar Tahrir'de durulması gerektiğini söyledi. Neticede Tahrir ruhu bölündü.

        Sonraki süreçte yaşananlar da Tahrir'de mücadeleye devam etmeyi savunanları haklı çıkardı. Rejim demokratik bir geçişle iktidarı halka devretmediği gibi kendisine karşı çıkanları da acımasız bir şekilde bastırmaya çalıştı.

        Zorlu bir sürecin ardından gerçekleşen seçimle oluşturulan meclisi dahi feshetti. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası daha oy sayma işlemleri devam ederken yayınladığı bir kararla da bir nevi darbe yaptı.

        Şimdi merak edilen ise rejimin bugün vereceği karar. Seçimi kaybettiği gün gibi ortada olan Şefik'i de, kazandığı kesin olan Mursi'yi de cumhurbaşkanı ilan edebilir. Halkla iktidarı paylaşmayı mı, halkla şiddetli bir çatışmayı mı tercih edeceği de bugün vereceği kararla belli olacak. Bekleyip görmek gerekiyor.

        Diğer Yazılar