Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYADA herhalde hiçbir ülke böylesi geniş çaplı, uzun soluklu bir telekulak skandalıyla sarsılmamıştır. Eh, artık sandığın ucu göründüğüne göre bu tape sezonu da sona erecektir muhtemelen. Son düzlüğe girilmişken benim de burada bir şeyi itiraf etmem gerekiyor. Bu tapeler beni zerre heyecanlandırmadı ve duyduğum hiçbir şeye zerre şaşırmadım.

        Ben tapelere değil, tapelerin yol açtığı kişisel kıyametlere şaşırdım. Bu süreçte ne tuhaflıklar gördüm. Neler duydum neler.

        AK Parti sempatizanı bir adamın CHP’ye oy vermek istediğini söyleyen karısını boşamakla tehdit ettiğini dahi duydum. Can ciğer kuzu sarması olduklarını bildiğim arkadaşların tapeleri tartışırken boğaz boğaza geldiği anlara tanık oldum. Hem de defalarca...

        Bir arkadaşımın Twitter’dan AK Parti yanlısı mesajlar yazdığı için CHP’li patronu tarafından “Ekmek yediğin kaba s....” denilerek istifaya zorlandığını birkaç gün önce öğrendim. Daha birkaç ay evvel aynı masada oturup dertleşmelerine tanık olduğum arkadaşların, bu psikolojik harekât ikliminin etkisine girerek birbirlerini boğazlamanın eşiğine geldiği anları canlı canlı izledim.

        Birbirine “Seni adam sanmıştım ulan...” türünden Facebook, Twitter mesajları yazan, ağza alınmayacak küfürler eden “eski dostlar” tanıdım.

        Anlayacağınız ben bu seçim sürecini izlerken fazlasıyla sıkıldım. İşte bunun için, artık gelsin şu pazar ve kurulsun sandıklar da sona ersin bu ağır çekim kıyamet diyorum.

        Yoksa sihirbaz mı?

        AmerikanWashington Post Gazetesi’nde geçtiğimiz hafta enteresan bir haber yayımlandı. Haberdeki bilgilere göre ABD’nin istihbarat servisi NSA, bir ülkedeki tüm telefon görüşmelerini 2009’dan beri 7/24 kaydediyor. NSA bunu “Sihirbaz” adı verilen bir programla yapıyor. Sihirbaz sayesinde tek bir tıkla hedef ülkedeki herhangi bir kişinin görüşmeleri geriye dönük olarak taranabiliyor.

        Ne yalan söyleyeyim, bu haberin Türkiye’de çok tartışılacağını düşünmüştüm. Yanılmışım. Haber bizim basınımız tarafından neredeyse yok hükmünde sayıldı. Hem de Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan‘ın bu haberin yayımlandığı gün yaptığı “Türkiye’deki telefon kayıtlarının internete yüklendiği ülkenin ABD olduğunu tespit ettik” açıklamasına rağmen.

        Oysa halihazırda dünyada Türkiye dışında, bu kadar çok telefon görüşmelerinin internete düştüğü başka bir ülke yok. Vaziyet bu kadar şaibeliyken her gün telekulak muhabbetleri yapanların “O hedef ülke Türkiye mi?” diye sorması gerekmez miydi? Sormadıklarına göre bunun bir sebebi olmalı. Ya hedef seçilen ülkenin Türkiye olduğundan öylesine eminler ki sorma gereği dahi duymuyorlar, ya da söz konusu ülke ABD olunca meselenin kurcalanmaması gerektiğine inanıyorlar.

        Millilik derecesi

        Yukarıda söz ettiğim haberde öyle bir ayrıntı vardı ki, onu da buradan paylaşmazsam olmaz. Haber Rusya’ya sığınan eski ajan Edward Snowden‘ın sızdırdığı belgelere dayandırılıyor. Belgede ABD’nin tüm telefon görüşmelerini dinlediği ülkenin adı da var. Ancak belgeleri Snowden’dan teslim alan gazeteler hedef ülkenin adını “ABD’nin milli çıkarları zarar görebilir” düşüncesiyle gizlemişler. Üstelik bunu haberlerinde de açık bir şekilde belirtmişler. Zaten tek amacının toplumun menfaatlerini savunmak olduğunu çok önceden açıklamış olan Snowden da ABD’nin milli çıkarlarına zarar vermeyeceklerini bildiği için belgeleri bu gazetelere vermiş.

        Adam Rusya’ya sığınmış olmasına rağmen ülkesinin milli çıkarlarına zarar vermemeye özen göstermiş. Gelelim bunu niye anlattığıma. Nijerya meselesinde bizim devletin en mahrem işlerinin nasıl bir pervasızlıkla ortaya saçıldığını muhakkak gördünüz. İşte bu belgeleri sızdırıp yayanların “milli duruş derecesini” Amerikalı muhataplarıyla kıyaslayalım istedim.

        Diğer Yazılar