Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜN Ramazan Bayramı’nın birinci günü. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum. Yahya Kemal’in çok sevdiğim “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirinde tasvir ettiği gibi “Gönlünüzün ışıklarla dolduğu bir bayram” geçirmenizi diliyorum.

        Bayram sabahları hakikaten de gönüllerin ışıklarla dolduğu zamanlardır. Hele hele eş dost akrabanın kolayca bir araya gelebildiği bir şehirdeyseniz bayram daha bir bayram oluyor.

        Bugün olduğu gibi İstanbul’daysam bayramın benim için başladığı yer sadece ruhların değil, mekânın da nurlandığı, bahçesindeki ağaçların bile adeta dile geldiği Süleymaniye’dir. Biraz da dünyanın dört bir yanından, tarihin içinden süzülüp gelen nurlu suretleri anmak için tercih ederim Süleymaniye’yi. Tabii biz böyle gönlümüzün ışıklarla dolduğu, çözüm süreci sayesinde artık şükür ki kardeşin kardeşi katletmediği bir bayram geçirirken İslam dünyasındaki durumun çok daha farklı olduğu da ortada. Dünyanın en büyük açık hapishanesi Gazze’deki İsrail vahşetini ne yazık ki izlemeye devam ediyoruz. Son 2 haftada hayatını kaybeden Gazze’deki Filistinli kardeşlerimizin sayısı dün itibarıyla 1050 civarındaydı.

        Bir ateşkesin sağlanmasına yönelik diplomatik çalışmalarsa, ardı ardına reddedilen tekliflere rağmen devam ediyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, daimi ateşkesin sağlanması için 2 haftadır yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyor. Filistinli taraflar, İsrail, ABD kiminle görüşmesi gerekiyorsa görüşüp Gazze’deki acıyı dindirmeye çalışıyor. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı bile, bizim muhalefetin “etkisiz” kalmakla suçladığı Davutoğlu için “Kilit bir rol oynuyor, ateşkesi sağlayabilir” açıklamasında bulunarak hakkını teslim etmek zorunda kalıyor.

        Hiç şüphesiz Ramazan Bayramı’nı acı ve gözyaşı içerisinde karşılayan sadece Gazze değil. Eli kanlı rejimler ve kime hizmet ettiği belli olmayan örgütler birçok ülkede kadın, çoluk çocuk demeden sivilleri katlediyor. Bugün isminden başka hiçbir şeyi kalmamış olan Irak, her yıl ortalama 10 bin vatandaşını bu vahşete kurban veriyor. Suriye’deki yaraysa Gazze ve Irak’takinden de derin. Son 3.5 yılda Suriye’de ölenlerin sayısı 170 binin üzerinde. Ülkenin nüfusunun neredeyse yarısına yakını, yani 10 milyon Suriyeli bu iç savaş yüzünden evini barkını terk edip göçmen durumuna düştü. Yerinden yurdundan olan Suriyeliler bugün İstanbul’dan Mersin’e, Beyrut’tan Kahire’ye kadar İslam dünyasının farklı kentlerinde büyük bir yaşam mücadelesi veriyor. İnsanca bir yaşam umuduyla Avrupa’ya geçmek isteyen Suriyelilerden daha talihsiz olanlarıysa bugün artık bir mülteci mezarlığına dönmüş olan Ege Denizi’nde boğulup hayata veda ediyor. Bölgenin içine girdiği bu yıkıcı dönüşümün daha ne kadar süreceğiyse tahmin dahi edilemiyor.

        Bunun sebebi de bugünkü manzaranın devamını sağlayan faktörlerin çeşitliliği. Dış müdahaleler, mezhebi nifaklar, maddi çıkar çatışmaları, etnik ihtilaflar, siyasi rekabet, çatışmadan nemalanan lobiler gibi birçok faktör bu yıkıcı dönüşüm sürecinin olumlu şekilde sonuçlanmasını engelliyor. Hal böyle olunca bize de tüm dünyada barış ve huzurun hâkim olacağı bir bayram dilemek düşüyor. Ümitsizliğe kapılmaya da gerek yok ayrıca... 2 yıl önce yine böyle bir mevsimde kaybettiğimiz halk ozanımız Neşet Ertaş’ın Kızılırmak türküsünü hatırlayın... Bugünlerde kabul olur dilekler, Cennette huriler gökte melekler, Sevinir mahlugat kul bayram eder. Gelin bu bayram siz de benim gibi Ertaş’a kulak verin ve daha huzurlu, daha adil bir dünya dileyin.

        Diğer Yazılar