Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÖLGEDE kartların yeniden karılmasına yol açan IŞİD, bir nehir misali bir o yana, bir bu yana akıp duruyor. Aktığı her yönde de değişimlere yol açıyor.

        Irak hükümetinin mezhepçi politikalarından beslenen örgütün ilk hedefi Bağdat yönetimiydi. Şii silahlı örgütlerin ve Irak ordusunun derhal teyakkuza geçirilmesi, İran ve ABD’nin de yardıma koşmaları, İŞİD’i akış yönünü değiştirmeye zorladı.

        Bağdat yolu kapanan örgütün sonraki hedefiyse, Kürt bölgesi oldu. IŞİD’in Bağdat’a ilerleyişi ABD-İran ve tüm Şiileri aynı cephede buluşturmuştu. Kürt bölgesine ilerleyişi de daha farklı bir ittifaka imkân sağladı.

        Peşmerge’nin geri çekilişiyle oluşan boşluk bazı bölgelerde, PKK ve Suriye kolu YPG tarafından dolduruldu. PKK-YPG ve Peşmerge’nin farklı unsurları neticede de ilk kez aynı cephede savaşmak zorunda kaldı.

        PKK’nın Suriye’de güçlenmesi nedeniyle rahatsız olan Kürdistan Bölge Başkanı Barzani yönetimi, bu zoraki ittifaka yol vermek maksadıyla, eski ihtilafları rafa kaldırdı.

        Bu arada ABD ve Batı devletleri de Kürt bölgesini IŞİD tehdidine karşı yalnız bırakmadı. Başkan Barack Obama’nın ABD ordusunun hava saldırılarıyla Irak’a dönüş kararı vermesi, ilk aşamada Barzani’nin diplomatik zaferi olarak algılandı. Lakin bu bağımlı-zaferin bazı önemli bedellerinin olacağı da görülüyor. Barzani, salt kendi ordusunun gücüyle zafer elde edememiş olmanın getirdiği yeni realiteye boyun eğmek durumunda.

        Sanıldığı gibi çok güçlü bir Peşmerge gücüne sahip olmadığı tüm dünya tarafından görüldü. Peşmerge’nin bazı bölgelerde IŞİD’e hazırlıksız yakalanıp çekilmek zorunda kalması bunun somut bir göstergesiydi. Belli ki Peşmerge barış zamanında yatmayı tercih etmiş. Barzani de bu hastalığı önceden teşhis edemediği için yeterince iyi bir komutan olamamış.

        Hal böyleyken, Barzani’nin kısa süre önce ortaya koyduğu yol haritasında konjonktürel değişikliklere gitmesi kaçınılmaz görünüyor. Bunların başında da bağımsızlık iddiası geliyor. Gelişmeler, Kürdistan bölgesinde yapılması planlanan bağımsızlık referandumunun başka bir bahara erteleneceğine işaret ediyor.

        Zira hiçbir iktidar, istikrarını borçlu olduğu bir yabancı güce rağmen bağımsızlık iddiasında bulunamaz. Ve bu güç yani ABD, Irak’ın toprak bütünlüğüne sahip çıktığını her fırsatta dile getirmeye devam ediyor.

        Zaten meseleye ferasetle bakıldığında, IŞİD’in ilerleyişiyle ortaya çıkan yeni denklemin asıl kazananının da ABD olduğu çok açık şekilde görülüyor.

        ABD, IŞİD’in ilerleyişine karşı Kürtlere destek vererek Erbil’i bağımsızlık planlarını ertelemeye zorlamakla kalmadı. Aktif askeri desteğini Bağdat’ta yeni bir birlik hükümetinin kurulmasına bağlayarak İran’ı da, kuklası durumundaki Maliki’nin devrilmesine boyun eğmek zorunda bıraktı.

        Bölgede, ABD’nin desteği olmadan istikrarın sağlanamayacağı, bölgede olan olmayan tüm aktörler tarafından bir kez daha kabul edildi.

        Şimdi merak edilen tek bir şey var: Güçlü ordusundan çekindiği için İran’a; ABD, Batı ve yerel silahlı güçlerin desteği nedeniyle Bağdat’a ve Kürt bölgesine doğru akamayan IŞİD nehri şimdi nereye akacak?

        Bölgenin serencamı, yeni akış yönünün Suriye’deki Esad rejimi veya muhalifler olacağını gösteriyor. Çünkü jeopolitik teraziye müdahale edenler IŞİD’e akacak başka bir yön bırakmıyor. IŞİD tüm gücüyle Suriye’ye yüklendiğinde de Esad ve ılımlı muhalifler arasında bir ittifaka yol açarsa da şaşmayın derim.

        Anlayacağınız, suya yön verme kudretinde olanlar, bölgedeki değişime de yön veriyor. IŞİD mi? O da yön verilen olarak üzerine düşeni yapıyor.

        Diğer Yazılar