Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK’ta IŞİD ile peşmerge arasında Musul Barajı üzerine savaş, bölgeyi bekleyen “su”- dan tehlikenin mikro düzeydeki göstergesi. Musul’da bugün yaşananlar, yarın uluslararası bir çatışmaya dönüşürse de şaşırmayın.

        Nehir hatları üzerine kurduğumuz barajlar, Türkiye ile Irak arasındaki ikili görüşmelerde sık sık gündeme gelir. 3 yıl önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, Iraklı mevkidaşı Hoşyar Zebari’yle katıldığı basın toplantısında bu sorun sorulmuştu. Türkiye, Irak’ta kuraklığa yol açmakla suçlanıyordu. İkili toplantının verilecek cevaplarla gerilmesi o an için ihtimal dahilindeydi. Neyse ki Davutoğlu, yanındaki Zebari’ye bir bardak su ikram ederek işi espriye vurdu. Sorunun ortamı germesi de salondaki gülüşmelerle önlenmiş oldu.

        Ancak önümüzdeki dönemde su sorununun espri kaldırmaz hale geleceği aşikâr. Yetkililerin yıllardır su yüzünden birbirlerine yükleniyor olmaları bir işaret. Meseleyi takip edenler bilirler, Ankara genellikle Irak’ı suyu kullanmasını bilmemekle suçlar. Irak da baraj inşaatlarını eleştirerek Türkiye’nin bencillikle kriz peşinde olduğunu öne sürer.

        Türkiye haksız sayılmaz. Lakin Irak’ı müsriflikle suçlayan Türkiye’nin kaynak yönetimi noktasında Irak’tan çok daha parlak bir karneye sahip olduğunu söylemek de hakkaniyete sığmaz.

        Öyle olmasa, sayısız kaynağa rağmen her yaz barajlarımızda su kalıp kalmadığına bakıp terleyerek daha fazla su israf etmek zorunda da kalmazdık. Hal böyleyken Türkiye’nin bu vaziyeti ancak tembellik, ihmalkârlık veya müsriflikle izah edilebilir.

        Susuzluk tehlikesine en açık durumda olan illerimizin başında İstanbul geliyor. İstanbul’un 13 milyonun üzerindeki nüfusunu ve sürekli yükselen sanayi hacmini doyurmak her geçen gün biraz daha zor hale geliyor.

        Yaz-kış demeden sel olup yağan yağmura rağmen kendi kendine yetemeyen bir İstanbul’la karşı karşıyayız. Kuraklıkla çarpılmamak adına aldığımız önlemler de yetersiz.

        Neyse ki henüz çaresizlik denen noktada da değiliz. Bu işe kafa yoran insanlarımızın varlığı en büyük şansımız. Meteoroloji Profesörü Mikdat Kadıoğlu da bizi şanslı kılan isimlerin başında geliyor. Yaklaşan tehlike karşısında bir “Hoca” olarak üzerine düşeni yapmış olmak için “change.org” adresinde yayınladığı bir çağrı metniyle imza kampanyası başlatmış.

        Metinde “İstanbul çeşmelerinde su akmazsa ne olur?” sorusunu sorup, “Bu çok uzak bir ihtimal değil” cevabını veriyor. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor: ‘’2013 yılının mayıs ayında yüzde 87 oranında dolu olan barajların bu sene yüzde 28’i doluydu. Geçen sene yüzde 87 olan doluluk oranı temmuz ayında yüzde 64’e kadar düştü.’’

        Anlayacağınız durum vahim. Ne yapacaksak derhal yapmamız gerekiyor. Zira zaman aleyhimize işliyor.

        Ancak suyla mücadele için bir lidere ihtiyacımız var. Kadıoğlu’na göre bu lider de Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş. Nitekim hocamız, Topbaş’a hepimizin adına şu önerilerde bulunmuş:

        1. “İstanbul Kuraklık Mücadele Planı” kapsamında suyumuzu kimlerin kullandığını belirleyin. Şehirdeki tüm su tüketimini, zayiat ve kaçakları ayrıntılı bir şekilde ortaya koyun.

        2. Su tüketiminde önemli payı olan sektör temsilcilerini, ilgili vatandaş ve STK’ları toplayın, kamu yararının gerektirdiği acil önlemleri saptayın.

        3. Su kayıplarını azaltacak ve su hasadını artıracak önlemleri hemen uygulamaya koyun.

        4. 2007’de yaptığınız “Suyunu Boşa Harcama” kampanyasını tekrar yapın.

        5. Başka şehirlerden su getireceğim diye büyük yatırımlara girişmeyin. Onun yerine su şebekesindeki kaçakları gidermek ve su havzalarını korumak için yatırım yapın. Yani “taşıma suyla” şehri döndürmeyi düşünmeyin.

        Ben burada yazımı noktalayıp, ilk iş olarak bu metne imzamı atacağım. Sizi de imzanızı atıp metindeki tüm tavsiyeleri uygulamaya davet ediyorum. Hayalinizde susuz bir İstanbul ve su için savaşan bir Ortadoğu yoksa tabii...

        Diğer Yazılar