Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN sene bu vakitlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın Türkiye’nin dış politikasını savunurken kullandığı “değerli yalnızlık” kavramını tartışıyorduk. Kalın, Türkiye’nin ilkeli siyasetinden vazgeçmemek adına tek başına kalmayı göze almasını “değerli bir yalnızlık” olarak tanımlamıştı. Savunanı da vardı, eleştireni de...

        Değerli yalnızlık, Türkiye halkının dış politika algısıyla örtüşen bir kavramdı esasında. Zira o güne dek yapılan tüm araştırmalar halkın, bağımsız ve ilkeli karakterdeki bir dış politika duruşunu savunduğuna işaret ediyordu. Bağımsız davranmanın kaçınılmaz bir sonucu da zaman zaman yalnız kalmak olabiliyordu. Ve buna katlanmak gerekiyordu. Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın bugün kendi değerli yalnızlığına katlanması gibi...

        German Marshall Fund’ın 2014 Transatlantik Eğilimler Araştırması, Türkiye halkının “değerli yalnızlık” kavramına bakışında bazı gelgitlerin yaşandığını iddia ediyor. Araştırmaya Türkiye’den katılan 1007 kişiye, “Türkiye uluslararası ilişkilerde kiminle işbirliği yapmalı?” sorusu yöneltilmiş.

        İlk bakışta görülen sonuç “değerli yalnızlık” duruşunu destekliyor. Yüzde 33, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde bağımsız davranması gerektiğini savunuyor. Ancak aynı soruya önceki yıllarda verilen cevaba bakınca durumun biraz renk değiştirdiği anlaşılıyor.

        Aynı soruya 2013’te cevap verenlerin yüzde 38’i, 2009’daysa yüzde 48’i bağımsız dış politikayı desteklemiş. Görüldüğü üzere son 5 yılda bağımsız dış politikaya destekte yüzde 15’lik bir kan kaybı yaşanmış.

        Öte yandan, dış politikada AB’yle işbirliğine gidilmesini savunanların oranındaysa büyük bir artış söz konusu. AB’yle işbirliğini savunanların oranı geçen yıla göre yüzde 7 artarak 28’e çıkmış.

        Benzeri bir artışı Ortadoğu ülkeleriyle işbirliğini savunanların oranında da görmek mümkün. Ortadoğu’yla işbirliğini savunanların oranı 2013’e göre yüzde 6 artarak yüzde 14’e çıkmış.

        ABD’yle ittifakı önerenlerin oranı yüzde 2’lik artışla 10 çıkmış. Bu rakamın da son 10 yılın rekoru olduğunu hatırlatmakta fayda var.

        Araştırmanın Türkiye halkının AB’ye üyeliğini büyüteç altına aldığı sorularla ortaya çıkan oranlar daha da şaşırtıcı. AB üyeliğine verilen destek 2013’e oranla yüzde 10 artmış.

        Ankete katılanların yüzde 53’ü Türkiye’nin AB’ye üye olmasının faydalı olacağı görüşünde.

        AB üyeliğinin Türkiye için iyi bir şey olacağını düşünenlerdeki en yüksek artış, hükümetin dış politikasını onaylamayanlar arasında görülmüş. 2013 yılında hükümetin dış politikasını onaylamayanların yüzde 32’si AB üyeliğinin Türkiye için iyi olacağını düşünürken, 2014 yılında bu oran 18 puan artışla yüzde 50’ye yükselmiş. Anlayacağınız AK Parti, muhtemelen ulusalcı muhaliflerini, Gezi ve internet yasası gibi düzenlemelerde eleştirel tavır takınan AB’yle barıştırmış.

        Gelelim AB üyeliğine verilen desteğin artmasının nedenlerine. Üyeliği destekleyenlerin yüzde 16’sı bunun demokratik standartları yükselteceğine, yüzde 21’iyse ekonomiyi daha iyiye götüreceğine inanıyor. Öne çıkan nedenler bunlar.

        Rakamlar yorum gerektirmeyecek kadar net aslında. Buna isterseniz IŞİD etkisi deyin, isterseniz Esad ya da son 3 yılda Türkiye’ye gelen 1 milyon 300 bin Suriyeli göçmenin etkisi de diyebilirsiniz.

        Sonuç ortada. Geniş bir perspektifle bakıldığında Ortadoğu’da artan istikrarsızlık, Türkiye halkını bağımsız dış politikadan biraz soğutmuş gibi görünüyor. Milletin bir kısmı, potansiyel müttefik arayışına girmiş.

        NATO’yu Türkiye’nin güvenliği için elzem görenlerin oranının 10 puan artarak yüzde 49’a, yani son 9 yılın rekor seviyesine çıkması da bunun bir başka kanıtı. Ortadoğu’daki hava ısındıkça Türkiye halkı serinlemek için Batı’ya yaklaşmış. Bu da gayet doğal ve rasyonel bir refleks bana göre.

        Diğer Yazılar