Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Melek Muaviye’ye; “Bazen şeytan kılık değiştirip Tanrı’nın elçisiymiş gibi gelir. Ama asıl amacı seni ondan uzaklaştırmaktır” dedi

        Rumi, ilk Emevi halifesi Muaviye’nin şeytan tarafından ziyaret edilişinin hikâyesini anlatır...

        Emevi Halifesi Muaviye, bir gün sarayında uyurken yabancı bir adam tarafından uyandırıldı.

        “Kimsin sen?” diye sordu adama.

        “Ben şeytanım” diye cevap verdi yabancı.

        “Peki benden ne istiyorsun?”

        “Dua vakti geldi ve sen hâlâ uyuyorsun.”

        Muaviye şaşırdı. Her zaman inancı zayıf olanların ruhlarını ele geçirmeyi arzulayan karanlıkların prensi neden dini görevini yerine getirmesine yardım etmek istiyordu?

        Şeytan açıklamaya girişti: “Hatırlarsan ben de aydınlık bir melek olarak yetiştirilmiştim. Varoluşum süresince yaşanan onca şeye rağmen nereden geldiğimi asla unutamam. Nasıl bir adam Roma’ya ya da Kudüs’e gitse de köklerinin bulunduğu anavatanına dair değerleri kalbinde taşımayı sürdürür; işte ben de aynısını yaşıyorum. Gençliğimde beni besleyip büyüten ve bana iyilik yapmayı öğreten yüce yaratıcıyı hâlâ seviyorum. Ona karşı çıktığım zaman bunu onu sevmediğim için yapmadım – tam tersine, onu o kadar seviyordum ki Adem’i yarattığında kıskandım. Ve o anda Tanrı’ya meydan okudum, bu da benim mahvım oldu. Ama bir zamanlar bana bahşedilen güzellikleri hâlâ hatırlıyorum ve belki de iyilik yaparsam yeniden cennete dönebileceğime inanıyorum.”

        Muaviye cevap verdi: “Bu anlattıklarına inanamıyorum. Sen dünya üzerindeki birçok insanın yıkımından sorumlusun.”

        “İnansan iyi olur” diye ısrar etti şeytan. “Sadece Tanrı var eder ve yok eder, çünkü her şeye kadir olan sadece odur. İnsanoğlunu yaratarak hayatın özellikleri arasına arzuyu, intikamı, şefkati ve korkuyu katan da odur. Bu yüzden çevrende kötülükler gördüğünde beni suçlama, çünkü ben sadece bu kötülükleri yansıtan bir aynayım.”

        Bir şeylerin yanlış olduğunu fark eden Muaviye hemen kendini aydınlatması için çaresizce Tanrı’ya dua etmeye başladı. Ama şeytan hâlâ yanındaydı. Ve Muaviye bütün geceyi şeytanla konuşup tartışarak geçirdi; duyduğu fevkalade argümanlara rağmen sözlerine inanmayı reddetti.

        Gün doğarken şeytan sonunda pes etti ve açıkladı: “Peki, sen haklıydın. Dün akşam buraya gerçekten ibadetini kaçırmaman için seni uyandırmaya gelmiştim. Ama asıl amacım seni kutsal ışığa yaklaştırmak değildi.”

        “İbadetini kaçırırsan çok üzüleceğini ve önümüzdeki birkaç günü bunu telafi edebilmek için suçluluk duygusuyla af dileyerek ve çok daha inançlı bir şekilde dua ederek geçireceğini biliyordum. Tanrı’nın gözünde aşk ve pişmanlıkla edilen her bir dua, sıradan ve otomatik bir şekilde edilen 200 duaya bedeldir. Böylece sonuçta inancın yenilenmiş, ruhun çok daha fazla temizlenmiş olacaktı, Tanrı seni eskisinden de çok sevecekti. Ve bu durum benim senin ruhuna ulaşmamı daha da zorlaştıracaktı!”

        Şeytan bunları söyledikten sonra yok oldu ve anında bir melek belirdi: “Bugün aldığın dersi asla unutma” dedi melek Muaviye’ye; “Bazen şeytan kılık değiştirip Tanrı’nın elçisiymiş gibi gelir. Ama asıl amacı seni ondan uzaklaştırmaktır”. O gün ve onu izleyen günlerde Muaviye pişmanlık, şefkat ve inançla dua etti. Ve duaları Tanrı katında 100 kat daha çok duyuldu.

        YANSIMA

        Mahatma Gandhi’den: “Derin bir inançla söylenen bir ‘Hayır’, başkalarını memnun etmek, kibarlık etmek ya da daha kötüsü yoluna çıkan problemleri çözmek yerine onlardan kaçınmak için söylenen bir ‘Evet’ten çok daha önemlidir.”

        Çeviren: Mine Akverdi

        Diğer Yazılar