Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bölgedeki en iyi ürün

        Çiftçi, tarım bakanlığı tarafından verilen bütün madalyaları kazanmayı başarmıştı çünkü yetiştirdiği buğdaylar mükemmel kalitedeydi. Meraklı bir gazeteci, bu büyük başarının sırrı üzerine uzun bir makale yazmak amacıyla çiftçinin yaşadığı yere gitmeye karar verdi.

        Oraya varır varmaz çiftçiye her zaman nasıl bölgedeki en iyi ürünü yetiştirmeyi başardığını sordu.

        “Çok basit” diye cevap verdi çiftçi, “Hasat bittiğinde buğday tanelerinin büyük bir bölümünü ayırıyor ve onları komşularıma dağıtıyorum.”

        Gazeteci şaşkınlığını gizleyemedi:

        “Tarladan topladıklarınızı dağıtıyor musunuz? Komşularınızın aynı zamanda sizin rakipleriniz olduğunu ve sizden daha fazla ürün elde etmek için çalıştıklarını bilmiyor musunuz?”

        “Peki siz aslında hepsinin aynı olduğunu bilmiyormusunuz? Bahar geldiğinde rüzgâr polenleri taşır ve onları tarlamın her köşesine serpiştirir. Eğer komşularım kötü bir ürün ekmişlerse o zaman benim hasadım da bundan etkilenecektir. Bölgedeki en iyi ürünü yetiştirebilmek için komşu tarlaların da aynı kalitede olmasını sağlamalıyım.”

        “Çevremdekileri de aynı yapmaya teşvik etmezsem hayatta hiçbir şeyi iyi yapamam.”

        “... Bütün o onur kırıcı eziyetin ortasında tutsaklardan biri şöyle dedi: Ah, karılarımız şu halimizi görseydi!”

        “Bu yorum bana karımın yüzünü hatırlattı ve bu düşünce o anda beni içinde bulunduğum cehennemden çekip çıkardı. Yaşama arzum geri geldi ve bana bir adamın kurtuluşunun sevgiyle ve sevgi için olduğunu fısıldadı. Orada, öylesine büyük bir acı içerisinde olduğum halde Tanrı’yı kavrayabiliyordum, çünkü sevdiğim kişinin yüzünü zihnimde canlandırmaya hâlâ muktedirdim.”

        “Başımızdaki asker hepimize çalışmayı kesmemizi emretti ama ben emre uymadım - çünkü o anda o cehennemde değildim. Karımın yaşayıp yaşamadığını öğrenme şansım hiç olmasa da, bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu: Onun görüntüsünü zihnimde canlandırmak bile bana onurumu ve gücümü geri kazandırmaya yetmişti.”

        “Bir adamın elinden her şeyi alınmış bile olsa hâlâ sevdiği kişinin yüzünü hatırlama kudretine sahiptir - ve bu onu kurtarır.”

        Küçük çocuk ve ihanet

        Dindar adam sokakta bağırıyordu, “Hepimiz aynı Tanrı’nın çocukları değil miyiz? O zaman neden kendi kardeşlerimize ihanet ediyoruz?”

        Onu izlemekte olan küçük bir çocuk babasına sordu, “İhanet ne demek?”

        “Avantaj elde edebilmek için arkadaşını aldatmak demek” diye açıkladı babası.

        “Peki neden arkadaşımızı aldatırız?”

        “Çünkü geçmişte birisi bunu başlattı. Ve o zamandan beri kimse bu döngüyü nasıl durduracağını bilmiyor. Sürekli olarak ihanet ediyor ya da ediliyoruz.”

        “O zaman ben kimseye ihanet etmeyeceğim” dedi çocuk.

        Ve bunu gerçekleştirmeyi de başardı. Büyüdü ve hayatın terslikleriyle yüz yüze gelip pek çok sıkıntı çekti, ama asla sözünden dönmedi.

        Oğulları ondan daha az terslikle karşılaştı, daha az sıkıntı çekti.

        Ve torunları neredeyse hiç sıkıntı çekmedi.

        Babil Kulesi

        Bu sözler Rufus Jones’a (1863- 1468) ait, “Tanrıya ulaşma fikrini bahane ederek yeni Babil Kuleleri inşa etmekle hiç ilgilenmiyorum. Bu kuleler tiksindirici. Kimileri çimentodan kimileri tuğladan, kimileriyse kutsal metinlerin üst üste yığılmasıyla yapılmış. Bazıları eski adetlerle inşa edildi, pek çoğu da Tanrı’nın varlığını kanıtlayan yeni bilimsel gerçeklerle dikildi.”

        “Karanlık ve yalnız bir yüzeyden bizi tırmandırdıkları bütün bu kuleler belki bize dünyanın bir görüntüsünü verebilir - ama bizi cennete götüremez. Elde ettiğimiz tek şey o bildik sözlerin ve duyguların bir karmaşasıdır.”

        “Tanrı’ya giden köprüler inanç, sevgi, mutluluk ve dualardır.”

        (Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

        Diğer Yazılar