Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜN Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kuruluşunun 33. yılı. Her yıldönümünde her siyasi otorite bu kurumun yapısını değiştireceğini ya da kaldıracağını söyler. Ama hiçbir şey değişmez. Başkanının bile “kaldırılmalı” dediği YÖK ile ilgili yapısal değişiklikler getirilmesi öngörülen bir taslak şu anda TBMM Eğitim Komisyonu’nda duruyor.

        Peki hazırlanan bu taslak YÖK’e ve üniversitelere gerçekten özerklik getirecek mi?

        Bu soruya “Evet” yanıtı vermek zor. YÖK bu taslak yasallaştıktan sonra daha da güçlenecek, yetkilerinden bir şey kaybetmeyecek, hatta var olanların üzerine daha da yetki ekleyecek.

        Sadece adı değişecek. YÖK değil, TYK (Türkiye Yükseköğretim Kurulu) diyeceğiz. Bugün Avrupa Birliği’nde bağımsız bir kalite ajansı olmayan tek bir ülke bile kalmamışken, yeni taslak bu görevi bile TYK’ya veriyor.

        Özerklik konusuna gelince hem OECD hem de Avrupa Üniversiteler Birliği’nin “özerklik” araştırmasında son sıralarda yer alan Türkiye’nin yeri bu taslaktan sonra da değişmeyecek.

        Çünkü bazı düzenlemeler tamamen özerklik ilkesine aykırı. Eğitim alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarından biri olan TEDMEM’in hazırladığı rapora göre bu aşağıdaki maddelerden hangisi sizce özerklik ilkesiyle bağdaşıyor?

        -Öğrenci kontenjanlarına TYK’nın karar vermesi

        -Akademik performans ölçütlerini TYK’nın belirlemesi

        -Danışma kurullarına TYK’nın karışması n Tüm öğretim elemanı ilanlarının TYK sayfasında yapılması

        -Öğretim görevlisi, okutman, uzman ve araştırma görevlisi atamalarının TYK kontrolünde olması

        -Öğrenci konseylerinin çalışma usullerinin TYK tarafından belirlenmesi

        Bu maddelerin hiçbirinin ne özerklik ne de hesap verilebilirlikle ilgisi var. Üniversitelerin özerkliğe hazır olmadıkları inancıyla hazırlanmış bu taslak üniversiteleri merkezi kontrol ve baskıyla yönetmeyi istiyor.

        Bu yaklaşım bile üniversite kavramının özüne aykırı.

        Bu taslak YÖK’ün “kendini savunma” yaklaşımıyla hazırlanmış. Bu yüzden bu taslak yerine gerçek paydaşlar tarafından hazırlanan bir taslağa ihtiyaç var.

        ERMENİ VE RUMLAR NEDEN KABUL ETMEDİ?

        Bu köşeden Milli Eğitim Bakanlığı’nın azınlık okulları öğrencileri için de “din sorusu” hazırlamak istediklerini ve bu isteğe olumlu yanıt veren tek okulun Musevi Ortaokulu olduğunu dile getirmiştik. Dün Bakan Nabi Avcı bu yılki TEOG’da Musevi öğrenciler için 20 tane din sorusu olacağını açıkladı.

        Bakanlığın “Din sorusu soralım” talebi Ermeni ve Rum okulları tarafından kabul edilmedi. Nedeni de Musevi okullarında bu ders İbranice değil Türkçe işlenirken diğer okullarda Ermenice ve Rumca yapılıyor. Bu yüzden de bu öğrenciler için din sınavını Türkçe yapmak çok zor. Çünkü kutsal kişilerin ismi de kavramlar da dillere göre farklılaşıyor. Örneğin Türkçe Hz. İsa, Ermenice Hisus Kristos, Hz. İbrahim, Hayr Apraham, İncil, Avedaran, Aziz Yakup Surp Hatgopos oluyor. Öğrenciler için ise bunların hem Türkçe hem de kendi dinlerine göre Rumca ve Ermenice işledikleri bu kelimeleri öğrenmeleri gerekiyor.

        Bu yüzden de bakanlığın “Size de müfredatınızdan din sorusu soralım” isteğini kabul etmediler.

        Diğer Yazılar