Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ailenin sosyo ekonomik durumu çocukların gittiği okul türlerinde de belirleyici oluyor. En yüksek puanla öğrenci alan okullar incelendiğinde fen lisesi öğrencilerinin üçte ikisi, Anadolu Lisesi öğrencilerinin yarısının en zengin yüzde 20’lik kesimdeki ailelerin çocukları olduğunu görüyoruz. Çünkü bu okullara girebilen öğrenciler zaten “iyi bir okuldan” mezunlar ve özel derslerle de destekleniyorlar.

        Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) her yıl hazırladığı ve 8’incisini açıkladığı Eğitim İzleme Raporu da eğitimdeki eşitsizliğin dezavantajlı çocuklar için giderek, nasıl derinleştiğini gösteriyor.

        İşte rapordan bazı satırbaşları.

        TEŞVİK ÖZEL OKULA GÖNDERMİYOR: Geçen yıldan bu yana özel okula gidecek öğrencilere verilen teşvik dar gelirli ailelerin çocuklarını özel okullara yollamasını kolaylaştırmıyor. Destek verilecek öğrencilerin saptanmasında kullanılan puanlama sistemi, düşük gelir grubundaki öğrenciler için avantajlı olsa da uygulama bu öğrencilerin özel okula gitmesini sağlamaya elverişli değil. Çünkü verilen 2 bin 680 TL ile 3 bin 750 TL arasındaki destek tutarı ortalama 15 bin TL olan özel okul ücretlerinin oldukça altında. Aile 3 bin TL’den sonrasını kendi ödemek zorunda. En yoksul ailelerin dezavantajlı çocuklarının özel okula gidebilmesi mümkün değil.

        ÖZEL ÇOCUKLAR SİSTEM DIŞI: 2014-15 eğitim-öğretim yılında okul öncesi eğitimde 1.935, ilköğretimde 215 bin 400, lisede yalnızca 41 bin 770 çocuk özel eğitim hizmetlerinden yararlandı. Bu da özel çocukların lisede sistem dışına atıldığını gösteriyor.

        DEVLET OKULUNA GÜVEN YOK: Özel ilkokullarda öğrenci sayısı 2013 yılına oranla yüzde 10 arttı, devlette yüzde 3 azaldı. Ortaokul düzeyinde de özelde öğrenci sayısı yüzde 15 artarken, resmi kurumlarda yüzde 5 azaldı. Giderek daha fazla öğrencinin özel öğretim kurumlarına yönelmesinin nedeni devlet okullarına güvenin azalması ve maddi imkânı olan ailelerin çocuklarını özel kurumlara göndermeyi tercih etmesi. Bu da eğitim sistemi içinde zaten var olan sosyoekonomik duruma göre ayrışmaları giderek belirginleştiriyor.

        ÇALIŞAN ÇOCUK: Eğitime erişimde sorun yaşayan bir grup da çalışan çocuklar. 2012 itibarıyla 6-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 2.9’u, yani yaklaşık 450 bin çocuk, hem bir işte çalışıyor, hem de okula devam ediyor. Bu yaş grubunda 7 milyon çocuk okula devam ederken aynı zamanda ev işlerine destek oluyor. Bu çocuklar okula düzenli devam edemiyor. İş yükleri nedeniyle derslerine ve sosyal etkinliklere zaman ayıramıyor ve okulu terk olasılıkları daha yüksek. Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları başka sorun. Tarlada çalışan 18 yaş ve altı çocukların yüzde 50’si eğitimlerini terk etmiş, devam edenlerin yüzde 57’si ise okula düzenli gitmiyor. Bu oran kız çocuklarında daha yüksek.

        OKULLAŞMA ORANINA BAKMAK YETMEZ: 2014 itibarıyla, Türkiye’deki 18-24 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 35’i, kadınların yüzde 41’i ortaöğretimi tamamlamadan eğitimden ayrıldı.

        Nitelikli bir eğitim sistemi raporda da vurgulandığı gibi en dezavantajlı durumdakiler dahil, tüm çocuklara eşit olanaklar sunar ve var olan eşitsizlikleri giderme potansiyeli taşır. Ancak göstergeler Türkiye eğitim sisteminin bu eşitliği sağlamaktan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

        Diğer Yazılar