Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yıl tıp ve hukuk, bu yıl da mimarlık ve mühendislik fakültelerine başarı sırası barajı getiren YÖK, gelecek yıl da eğitim fakültelerinde aynı uygulamayı başlatacak.

        “Kalitenin yükseltilmesi” gerekçesi ile uygulanan barajların doğru mu yanlış mı olduğu tartışılır elbette. “Kalite” dediğimizde 160 sorudan 20’sini yapamadıkları için YGS’nin 150 barajını aşamayan 200 binden fazla gencin nasıl liseden mezun olabildiklerini de sorgulayalım.

        Ancak eğitim fakültelerine “baraj” getirmeye karar verilirse o zaman gerçekten bu kararın “kalite” kaygısıyla mı alındığı sorgulanmalı. Çünkü Türkiye’nin tek öğretmen kaynağı eğitim fakülteleri değil. Aralarında fen edebiyat, ilahiyat, güzel sanatlar, teknoloji ve tasarım, beden eğitimi ve spor yüksekokulları, hukuk, iletişim, iletişim bilimleri, veteriner, ziraat, su ürünleri, ev ekonomisi dahil olmak üzere 4 yıllık bir lisans programından mezun olan herkes isterse pedagojik formasyon alma hakkına sahip.

        Ortalama 2 bin 40 TL ödeyen bir mezun ya da son sınıf öğrencisi isterse derslere devam eder isterse uzaktan eğitim yoluyla formasyon eğitimini tamamlar ve “Öğretmenlik yapabilir” sertifikası alır. Hatta yaz okullarında bile bu sertifika veriliyor. Parasını ödeyin yeter.

        İşte tüm uygulamalarla 4 ya da 5 yıllık eğitim ortalama 35 krediye denk getiriliyor ve isteyen herkese öğretmenlik yapma hakkı veriliyor.

        Eğitim fakülteleri dışındaki tüm mezunlara pedagojik formasyon vererek, öğretmenlik yolunu açan bu uygulamalar varken, öğretmen kaynaklarının “kalitesi” tartışılmazken kalkıp da eğitim fakültelerine baraj getirmek ne kadar doğru ve adil bir karar olur?

        Eğer öğretmenin kalitesini artırmak istiyorsak eğitim fakültelerine baraj getirme kararından önce “açık ya da örgün” isteyen herkese formasyon verip, nasıl öğretmenlik yapmalarına izin verildiğinin tartışılması gerekmiyor mu?

        Bir süre önce eğitim fakültesi mezunları, öğrencileri ve akademisyenleri “Formasyonla doktor, mühendis ve hukukçu olmak istiyorum” diye bir kampanya başlatmışlardı. “Mühendislik, tıp ve hukuk için çok anlamlı gelmeyen bir uygulama nasıl oluyor da öğretmenlik için uygulanıyor?” dediler ve “35 kredilik bir formasyon eğitimi alarak doktor olan birine muayene olur musunuz ya da bir avukata sizi savunması için gider misiniz?” diye sordular.

        Bu soruları “Evet” diye yanıtlayacak biri çıkmaz.

        Ama formasyon eğitiminin öğretmenlik için yeterli olduğunu düşünenlerin de önce Milli Eğitim Temel Kanunu’nun “Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” diyen 43. maddesini ya dikkatle okumaları ya da bu maddeyi kaldırmaları gerekir.

        Diğer Yazılar