Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Stratejisi Belgesi’ni yayımladı. Tüm öğretmenlerin 4 yılda bir yeterlilik sınavından geçirilmesinden, yeni atanacak olanlar için ‘psikomotor ve duyuşsal becerilerinin’ de ölçüleceği yeni bir seçme sınavının getirilmesine kadar 2023’e kadar gerçekleştirilmesi planlanan hedefler bu belgede yer aldı.

        Açıklanan belgede dikkat çeken noktalardan biri de atama bekleyen öğretmenler ile ilgili “gerçek” rakamlar oldu. Böylece sık sık gündeme gelen ve her kaynaktan farklı rakamların dile getirildiği “atama bekleyen” öğretmen sayısı MEB tarafından açıklanmış oldu. Buna göre KPSS’ye başvuran ancak ataması yapılmayan öğretmen sayısı 2016 verilerine göre 438 bin 134 kişi oldu. Üstelik de bu sayı önümüzdeki yıllarda sürekli artacak ve 1 milyonu aşacak.

        Bu sayının nasıl bir milyonu aşacağını da yine MEB açıklıyor. Çünkü belgede eğitim fakültelerinde şu anda okuyan öğrenci sayısının 228 bin 279 olduğuna dikkat çekilerek, “Öğretmenlik hakkı verilen fen edebiyat, ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dahil edildiğinde 653 bin daha lisans öğrencisi öğretmen olmayı hayal ediyor” deniliyor. Bu durumda da öğretmen olmayı hedefleyenlerin sayısı 1 milyon 3 bini aşıyor. Buna mezun ve pedagojik formasyon alarak öğretmen olmayı hedefleyenler de eklediğimizde sayı 1.5 milyona ulaşıyor.

        Peki bu yükselen sayılardan kim sorumlu?

        Bir yandan eğitim fakültelerinin sayısı hızla artmaya devam ediyor. Yine belgede de vurgulandığı gibi son 15 yılda eğitim fakültelerinin sayısı 63’ten 92’ye çıktı. Öğrenci sayısı da 141 binden 228 bine yükseldi. Üstelik nicelikteki bu yükselişi nitelik aynı oranda takip etmedi. Fiziksel yetersizlikler ve akademik kadrodaki artış bunların gerisinde kaldı.

        Bir de üzerine pedagojik formasyon alan her mezuna “öğretmen” olma hakkı tanındı. Bu sayede öğretmen olarak atanma hayali kuranların sayısı eğitim fakültesi mezunlarından 3 kat daha fazla.

        Tüm bunlara rağmen faturayı eğitim fakülteleri ödemek zorunda kalıyor.

        Bu yıl üniversite sınavına giren ve eğitim fakültelerini tercih edecek adaylara fatura “baraj” ile çıkarılıyor. YÖK kararına göre ilgili puan türünde en az 240 bin başarı sırasında olmayanlar bu yıl eğitim fakültelerini tercih edemeyecek. Oysa öğretmenlik hakkı verilen fen edebiyat, ilahiyat fakültelerine sadece LYS barajını aşarak girecek olanlar 4 yıl sonra eğitim fakültesi mezunları ile birlikte “öğretmen olmak” için aynı hakka sahip olacak.

        Sizce de bu uygulamada bir adalet var mı?

        ÖSYM MÜFREDATI TAKİP ETMİYOR MU?

        Dün LYS’nin ikinci oturumu Matematik Sınavı (LYS-1) ile tamamlandı. Gelecek hafta da kalan 3 LYS ile bu yılın sınav maratonu son bulacak. 11 Temmuz’da sonuçların açıklanmasıyla birlikte tercih dönemi başlayacak. Ancak LYS-1’de eğitimcilerin ortak görüşü uzay analitiği ile ilgili yöneltilen 2 sorunun müfredat dışı olması. Bu yüzden bu 2 sorunun iptal edilmesi gerektiğini dile getirdiler. Çünkü bu sorular geçmiş yılların müfredatına ait konulardan çıkmış. Bu sorular iptal edilirse yeni yasal düzenlemeye göre adaylar 2 sorudan puan alamayacak. Sorular 80 değil, 78 soru üzerinden değerlendirilecek. Bu durumda da ÖSYM’nin hatalı sorularının bedelini adaylar ödeyecek.

        Diğer Yazılar