Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir Hıristiyan ile evlilik yapan, Freddie Mercury’ye hayran, şu sıra rock albümünün hazırlığında olan, Antalya Kaş’ta Pınarbaşı Köyü İmamı Ahmet Muhsin Tüzer karşınızda

        Demek ki oluyormuş. Müslüman bir din adamı Hıristiyan bir kadınla evlilik de yapabiliyormuş; eşcinsel kimliğini çekinmeden yaşayan, efsane müzisyen Freddie Mercury'ye hayran da olabiliyormuş ve hatta kendisi de bir rock albüm çıkarabiliyormuş. Öyle çok çabuk idrak edilemeyeceğinin farkındayım. Bırakalım, kendisi anlatsın.

        Rock almünüzden önce, bir imam olarak eşinizin Hıristiyan olması da çok alışıkmadık bir durum.

        Biliyorum.

        Nasıl tanıştınız?

        1997'de İstanbul Sultanahmet Yerebatan Camii'nde müezzindim. Ayasofya'nın yanında çok güzel bir lojmanda kalıyordum. Bir yandan da İstanbul Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı'nda okuyorum. Konya'da okuyan bir arkadaşımla, yazın cadde kenarında kuş motifli tablolar satmaya başladık...

        Turistik miydi?

        Yok. Üstünde Türkiye falan da yazmıyordu. Zaten genelde yerli halk alıyordu. Yanlışımızı anladık. Bir baktık bir gün iki yabancı Sultanahmet, Ayasofya, Topkayı gibi tarihi yerlerimizin resimlerini yapıp tanesini 10-15 dolara satıyor. İyi de paraya. Tanıştık. Hukukumuz oldu. "Romanyalı'yız, hep gelemeyiz, yollayalım siz satın" dediler. Kabul ettik. Topkapı, Ayasofya müzeleriyle anlaştık, stand kurduk.

        Eşiniz de o iki yabancıdan biri miydi?

        Hayır. Bizi Bükreş'e davet ettiler. Orada bir sergiye gittik beraber. Eşim de o sergiyi gezmeye gelmiş. Muhabbetimiz ilerledi... Gönlüm çok istiyor, aklım ve mantığım "Olmaz" diyor. Bu çelişkiyi uzun süre yaşadım. O dönem Romanya'dan gelen kadınlarla ilgili söylentileri hatırlarsınız. O yüzden Mara'ya çok önyargıyla yaklaşanlar oldu. Bana da çok güvenmiyorlardı. Biraz uçuk kaçık biri olarak bilinirdim.

        Şimdi...

        Yine öyleyim. Gelecek için plan yapmam. Dolu dolu yaşarım. Çünkü bende Allah'a sonsuz bir güven vardır. Yaratan'ı hissederim. Şems-i Tebrizi'nin de dediği gibi; geleceğe dair plan yapmak beyhude bir çabadan ibaretttir. Sen ilk adımı at, gerisi kendiliğinden gelir.

        Peki çevrenizi nasıl iknâ ettiniz?

        Edemedim ki! Çalıştığım caminin imamına durumumu anlattım. Mara'yla tanıştı. Fikirleri değişti. Aileme de "İyi bir kız, endişe etmeyin" dedi. Yine olmadı.

        Eşinizin tarafı?

        Önceleri beni sevdiler. Ama sonra Mara'ya kesin talimat vermişler "Görüşmeyeceksin" diye. "Hayatını mahvederler. Seni çarşafa sokarlar. Ahmet yapmasa da çevresi baskı kurar" demişler.

        Sonra?

        Mara benden tamamen uzaklaştı. Telefonlarıma çıkmadı. Birkaç ay çöküntü içinde yaşadım. Atlayıp Bükreş'e gittim, kaldığı yeri bile değiştirmiş. Arkadaşlarından birine rastladım. Telefon aldım, içine kartı taktım. "Bunu lütfen Mara'ya ulaştır" dedim. Bir de mektup yazdım yanında. Ağlıyordum bir yandan. Arkadaşı da çok etkilenmiş bu halimden. Mara'ya da anlatmış. "İlk defa bir erkeğin bir kız için ağladığını görüyorum, Ahmet'e bir şans ver" demiş. Sonra düzeldi aramız. 1999'da evlendik.

        En zor kısmı şimdi başlıyor galiba?

        Ailemden yana bir sıkıntı kalmadı. Eşimle annem tanıştıktan 20 dakika sonra can ciğer olmuşlardı zaten. Ama iş basına yansıyınca eleştirenler oldu. Uzun bir dönem "Bir Müslüman ve Hıristiyan evlenebilir, bu caizdir" diye anlatmakla geçti.

        Yine aynı sene Diyanet'ten istifa etmişsiniz.

        Ön yargılardan sıkılmıştım. Memleketim Kaş'a dönmek istedim. Oradaki merkez camilerde kadrolar doluydu. "Önce bir köyde başlarım, sonra tayin edersiniz" sözünü almıştım. Ama olmadı. Ben de dayanamadım, ayrıldım.

        Size kasıtlı yaklaşıldığını mı düşünüyordunuz?

        Diyanet çok büyük camia. Hepsi için bir şey söylemek doğru olmaz. Kimseyi de suçlamıyorum. Sadece, İslam'ı geleneksel kalıplara göre değerlendirmek yanlış. Dinin o hoşgörü, sevgi, saygı gibi kavramları geri planda kalıyor.

        Çocuk?

        Bir sene sonra Allah nasip etti.

        Eşiniz de Müslüman olmuş sanırım.

        Evet ama hiçbir baskım olmadı. Evlendikten 3 sene sonra bir ramazan öncesi talebini açtı bana. "Sen bilirsin" dedim.

        İstifa ettiğiniz dönemde ne iş yaptınız?

        Türk-İslam sanatlarıyla ilgili sergiler organize ettim. Antalya'daki 5 yıldızlı otelleri iknâ ediyordum; "Kültürümüzün böyle nadide eserleri var. Sizin için de prestij olur" diye. Hem işim yürüyordu hem de eşimle tatil yapıyorduk. 2006'da da şirket kurdum. Organik bitkisel çaylar üretmeye başladım. Lycos'tu ismi. Likya medeniyeti bizim topraklarımızda yaşamıştır. Meğer Amerikalı bir şirketin ismi de aynıymış. Bana isim davası açtılar ama kazandım. Bu sefer "Antalyalı çaycı Amerikalı internet devini dize getirdi", diye başlıklar atıldı. Yine canlı yayınlara katıldım. Ne yapsam haber oldu.

        Rock albümünüze gelelim o zaman.

        Müzikle ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. "Tasavvuf musikisi ve ilahi kasidelerden oluşan bir albüm yap" diyenler vardı. Ama ben bu değilim. Hem onlar zaten yapılıyor. Geçen mayısta Kramp Grubu'ndan Doğan Sakin'le tanıştım. Rock müziği ondan sonra şekillendi.

        Bu sefer ne dediler?

        "Boşa kürek çekiyorsun. Bir sürü para harcayacaksın"... Bir din adamıyla rock müziğini yanyana getiremiyorlardı. "Peygamber Efendimiz bu yaptıklarınıza onay verir miydi" diyenler bile oldu. "Evet" dedim. "Hatta desteklerdi bile". Rock benim için sadece bir araç.

        Amaç?

        Biz rock müziği tasavvufun hakikatinde eritmek istiyoruz.

        Nasıl olacak o?

        Rock deyince hemen akla asilik, protez bir tavır gelir mesela. Oysa "Coşkuyu sohbeti bırak, hizaya gel" diyoruz. Niyet, Mevlana gibi herkese kapı açmak. Bir imamın en büyük vazifesi İslam'a karşı insanların gönlünü uyandırmak, Allah'ın güzellikleriyle onları buluşturmak değil midir? Ulaşamıyorsak tevhid methodumuz herkesi kucaklamıyor demektir. Rock beni onlara yakınlaştıracaktır, göreceksiniz.

        Bu iş sosyal sorumluluk projesi gibi bir şey oluyor o zaman. En başta sevdiğiniz için yapmıyor musunuz?

        Tabii ki. Ama sonuçta ben bir din adamıyım. Hangi işle uğraşırsam uğraşayım asli görevime uygun hareket etmeye çalışıyorum. Herkesin dine büyük saygısı var ama kötü örnekler onları soğutuyor.

        Yine üstüme gelecekler diye hiç mi tereddüt etmediniz?

        Ettim ama bütün eleştirikleri göze alıyorum.V icdani olarak da içim rahat. Ve biliyor musunuz; bu bir kırılmadır; aydınlanma ve dinin, hakikatin manasının ortaya çıkması adına öncü depremdir. Bu saatten sonra Diyanet'te de rönesansın yaşanacağına şahit olabilirsiniz.

        Vay!

        Sözlerimin arkasındayım. Bu işin de Mara'da olduğu gibi yadırganmayacak bir şey olduğu ortaya çıkacaktır. Dine kalıplarla yaklaşmanın yanlış olduğunu anlayacağız. Artık rapçi imam da duyabilirsiniz. İsteyenler var çünkü, biliyorum. Bir Alman kanalından teklif var. Belgeselimi yapmak istiyorlar. Bu, aynı zamanda yurtdışındaki bazı kesmin dinimize karşı beslediği olumsuz imajımızın değişmesine de ön ayak olacaktır. O kadar mutluyum ki.

        Bir örneğiniz yok sanırım.

        Hiç duymadım.

        'Tamam, Mercury de bizden!'

        Konser vermeyi düşünüyor musunuz?

        Tabii.

        Rock sanatçıları genelde barlarda konser veriyor...

        Yok. Bizimki halk konseri olur. Özellikle gençlerle buluşabileceğimiz yerleri tercih edeceğiz.

        Grubunuzun adı Firock. Ne demek?

        Fi; matematikte altın orandır. İdeal güzellik anlamında. Rock ve tasavvufun müthiş uyumunu temsil etsin diye bu ismi koyduk.

        En beğendiğiniz kim?

        Freddie Mercury.

        Alın işte o da müziğiyle, cinsel kimliğini açıkça yaşamasıyla tabuları yıkan biri...

        Olağanüstü bir ses ve yorum. Bohemian Rhapsody parçasında "Bismillah" der mesela. İşte o zaman "Tamam" demiştim. "O da bizden". Allah dünyada herkese bir rol biçmiş. Onunki de ilhâm vermek.

        Ne gibi?

        Yıl 2013, Ahmet Muhsin Tüzer, Freddie Mercury'nin yaşamından esinlenip kendi toplumunda tabu gibi görünen şeylerin üzerine gidebiliyor mesela.

        'İmamlık yapmaktan memnunum'

        Nasıl bir yerde oturuyorsunuz?

        Kaş, Pınarbaşı Köyü. 10-12 hane var. Çoğunluk yaşlı.

        Nasıl karşılıyorlar sizi?

        Hepsinin haberi var ama bir gün bile konusu açılmadı. Farklı bir dünyaları var çünkü. Pek çoğunun tam olarak ne yaptığımı idrak ettiklerini bile düşünmüyorum. "Hoca şarkı söylüyor" deyip geçiyorlardır. Hiçbir sıkıntı yok. Teravihler çok coşkulu geçiyor.

        İmamlık yapmaktan çok memnunum.

        'Din özgürlüktür'

        "Dinden yoksun yaşayan insan köle durumundadır. Hak'tan uzak yaşayarak özgür olamaz, çünkü hep bir arayış içindedir. Alemde deli divane döner durur. Şerait boyutunda yaşayan birinin dini özgür görmesi mümkün değildir. Çünkü kafasında duvarlar, kurallar vardır. Şeriat seviyesinden tarikata, oradan da marifete ulaşmalısınız. İşte o zaman din özgürlüktür. "

        Diğer Yazılar