Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ramazan boyunca “Oruç nasıl bozulur”dan tutun da “iftar nasıl, neyle açılır”a kadar pek çok mesele kafamızı kurcalayacak. Prof. Mustafa Karataş, Habertürk’teki yazılarıyla bu konularda yol gösterecek. Bu vesileyle kapısını çaldık. Ramazanı ve bu aya dair doğru bilinen yanlışları konuştuk.

        Ramazanın her yıl değişmez konusu, oruç nasıl bozulur? Hâlâ öğrenemedik mi?

        Olsun. Her yıl gözden geçirmekte bir sakınca yok. Girdiniz mutfağa, bir bardak su içtiniz, “Eyvah oruçluydum” diye aklınıza geldiyse oruç bozulmaz. Çünkü unutmanın çaresi yok. Peygamber efendimiz de “Unutandan kalem kaldırılmıştır” der. Oruç tuttuğunuz aklınızda diyelim. Fakat yüzünüzü yıkarken yanlışlıkla ağzınıza su kaçtı. Bu orucu bozar. Ama kasıtlı yapmadığın için sadece bir gün kaza edersin. “Çok zormuş, kimse de görmüyor, şu yemeği yiyivereyim” derseniz kaza da gerekiyor 60 gün kefaret de. İşte bu yüzden “Niyetlendiysen orucunu bozma” diyor peygamber efendimiz. Akşama kadar dayanacaksın. Ancak bayıldın, hastanelik oldun, o zaman tamam. Ki sağlık problemin varsa zaten tutmuyorsun. Hamileysen ya da emziriyorsan da keza öyle.

        Sıcak aylara denk gelmesiyle beraber oruç tutma oranları yüzde 80’lerden 60’lara düşmüş...

        Cenab-ı Hak bizi bizden daha iyi biliyor. Ruhumuzun, vücudumuzun neye ihtiyacı olduğunu, nelere dayanabileceğimizi... Eğer yapamayacağımızı düşünseydi yaz aylarında oruç tutulmayacağını emrederdi. Ama tabii özlellikle sıcak, insanların gözünü korkutabilir. İçlerini ferah tutsunlar; Allah-u Teala kolaylık diliyor. Oruçluyken fark edersiniz; normalde 3-4 saat susuzluğa dayanamayacakken, bir bakmışsınız zorlanmadan iftara kadar durabilmişsiniz.

        Ramazanın kendine has kültürü, gelenekleri vardır. Yeteri kadar hakkını verebiliyor muyuz?

        Çoğumuz “Nerede o eski ramazanlar” dese de bence günümüzde de bu ay ona yakışan bir coşkuyla geçiyor. Ramazan bereket ayıdır. Sofralar neşelenir. Buna paralel olarak ramazana has folklorik, kültürel eğlencelerin de olması gerekir. Çünkü ramazanda neşe vardır. İftar sofralarındaki tabak çanak seslerini, pide kokusunu hatırlayın. İçinizi birmutluluk kaplar. Biz farkında değiliz ama çocuklar da bu hazzı yaşıyor. En azından kandil gecesi kapımızı tıklatıp şeker istiyorlar. Kalabalık iftar sofraları, mahlaslar, Eyüp Sultan, Sultanahmet ya da benzeri yerleri gezmeleri belleklerinde hep bir hatıra olacak. Onlar da ileride kendi ramazanlarını anacak ki bu işin devamlılığı olsun.

        Ramazan ayında suç oranları düşüyor, insanlar kendilerine çekidüzen veriyor ama bir sonraki ay yine başa dönüyoruz...

        Ramazanı gerçek manasıyla yaşarsan o iş bir ayla sınırlı kalmaz. Geçiştirerek bilinçsizce sırf alışkanlık gereği ya da gösteriş için yapıyorsan, hiçbir işe yaramaz. Kalıcı hale getirmek için çaba sarf etmelisin. Ama tabii Allah da yaşamımızın her dönemi ramazan ayı gibi olsun istememiş. O zaman ramazanın farkı kalmaz. Bu ay bu tür duyguları daha yoğun yaşayacaksın, ruh halin melekleşecek ki, Allah’ın sana verdiği nimetleri en yoğun şekilde hissedebilesin. Manevi gıdaya ruhumuzun ihtiyacı var. Ramazanın sana yaşattığı lezzeti ne kadar uzun soluklu yaşatabilirsen ahlâkın, hareketlerin o denli düzenli ve makbul olur.

        ‘ÖLEN DE ÖLDÜREN DE CEHENNEMLİK’

        Şu dönem Müslümanların birbirleriyle olan çatışmasını nasıl yorumlayacağız?

        İşte tam da bu yüzden bu ramazanın mesajı kardeşlik ve sevgi olmalı. Müslüman Müslüman’a el kaldıramaz. Kınayabilir, kötü söz de söyleyebilir ama o el birini öldürmek için kalkamaz. Hem de bunu mezhep, din adına yapıyorlar. Hangi dinde, hangi İslam’da var böyle bir anlayış? Peygamberimiz bu tür durumlar için “Ölen de öldüren de cehennemliktir” der. Çünkü ölen de eline fırsat geçse karşısındakini öldürecekti...

        Ramazanla beraber Ortadoğu biraz olsun düzelir mi peki?

        Elbette ramazanın bir bereketi, barışı, feyzi olacaktır. İnşallah Müslüman kardeşlerimiz de akıllılık edip birbirlerini boğazlamaktan vazgeçerler. Bir de şu var; “Düşmanın oyunu” deniyor. Sen de o oyuna gelme kardeşim. Neden sürekli aynı hataya düşüyorsun. Hiç mi suçun yok, demek ki aldatılmaya meyillisin. O zaman kendini ilimle, fenle geliştir, dünyayı tanı. Attığın adımın maksadını, neticesini hesap et. Rabbim akıl versin.

        Ramazanla ilgili doğru bilinen yanlışlar

        ■ Sahura kalkmadan oruç tutmak iyi bir şey değil. Peygamber efendimiz “Sahurda bereket vardır” der. Diğer ümmetlerin oruçlarıyla bizimkinin arasındaki en önemli fark sahur yapılmasıdır. Böylelikle insan uykusunu böler, gece kalkabilmeyi öğrenir. Gecenin o sessizliğinde, dingin ruhuyla duası makbul oluyor.

        ■ Türbelere, yatırlara çaput ya da bez bağlayarak dilekte bulunmak özellikle bu ay sıkça yapılan şeyler. Bunların dinde yeri yok, itibar etmeyin.

        ■ Sirkeyle oruç açmaya gidiyorlar. Üstelik bunun dinde olduğunu sanan bir sürü kişi var. Yanlış. Oruç hurmayla açılır. Bulamazsan suyla, o da yoksa ateş dokunmamış zeytin, peynir gibi gıdalarla.

        ■ İftar anında, “Ezan bitsin acelem yok, zaten bu saate kadar beklemişim biraz daha beklerim” diye düşünenler bilmeden günaha giriyor. Tersine, ezan başlar başlamaz orucu açmak önemli. Allah senden şunu bekliyor; aç-susuz kaldın, kulluğunu, muhtaçlığını, benim Rab, senin aciz olduğunu hatırladın mı... Ben de ona bunu göstermeliyim.

        ■ İftarda yememek ne kadar zararlıysa aşırı yemek de zararlı. İyi ki teravih namazı var. Gün boyu aç kalmışsınız, sonra birden yüklenmişsiniz üstüne bir de hareketsiz kalırsanız mide spazmı, kalp sıkışması olabilir. Peygamber efendimiz “Midenizi üçe bölün; bir kısmını yemekle, bir kısmını suyla bir kısmını da havayla doldurun yani boş bırakın” diyor. Hatta arkadaşları “Acıkmadan yemezdik doymadan kalkardık” diye anlatıyorlar. Ramazanda da buna dikkat etmek lazım. Bir de mevsime yönelik memlekette çokça bulunan gıdalardan yemek de yine peygamberimizin tavsiyeleri arasında. Yine önerdiklerinden arpa çorbası, çörek otu gibi şifalı bitkilerden, bal şerbeti, süt gibi gıdalardan yararlanabilirsiniz.

        ■ “Her ne iş yapıyor olursan ol oruç tutacaksın” diye bir kaide yok. Kişi çok ağır bir işte çalışıyorsa, oruç tuttuğu vakit ne o işi yapabilecek, ne de sağlığını koruyabilecekse, farklı rızık kapısı bulması da mümkün değilse, başka bir zaman kazasını yapmak suretiyle orucunu erteleyebilir.

        Diğer Yazılar