Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "İnananların, Allah'ı anmaları ve O'ndan gelen bu gerçeğe karşı kalplerinin yumuşaması zamanı gelmedi mi? İnananlar, kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar. Çünkü onların üzerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmıştı. Onların çoğu, yoldan çıkmışlardır." (Hadid, 16).

        Müminler ayetlerde anlatılan esasları bilmeli, gerekli olan konularda akıllarını kullanıp düşünmeli ve farkı fark etmelidir. Yukarıda vermiş olduğumuz ayetten çıkarımlarımız şöyle olacaktır:

        Demek ki, Müslümanların Allah'ı anmalarında ve O'nu düşünmelerinde bir ihmal olmuştu ki, yüce Allah bu soruyu sormuştur. Mümin, bütün işlerinde Allah'ı hatırlamalı, O'nu yanında hissetmeli (Hadid 4; Mücadele 7) ve O'nu zikretmelidir. Bu durum ihmale gelmez. Peki "anmak" nasıl olmalıdır? Âl-i İmran 191'de anlatılan gibi olmalıdır:

        "Onlar ayakta, otururken, yanları üzerinde yatarken Allah'ı anarlar." Bu üç durum, günlük hayatın tamamını kapsamaktadır.

        HAKİKAT İYİ BİLİNMELİ

        Yüce Allah'tan gelen gerçek, Kuran'ın kendisidir. Yüce Allah, Kura-n'a karşı gönüllerinde bir vurdumduymazlık meydana geldiğinden dolayı bu soruyu sormaktadır. Kısaca diyebiliriz ki, Allah'ı anmak ve Kuran üzerinde düşünmek, kalbi yumuşatan eylemlerdir. Kalpte huşunun, yumuşamanın, samimiyetin ve ihlasın meydana gelmesinin yollarını bu ayet göstermektedir. Kuran'ın girdiği gönülde katılık olmaz. Hele orada Allah'ı hatırlama da varsa. Bize göre, bugünün müminlerinin bu ayete ihtiyaçları vardır. Allah'tan inen hakikati, yani Kuran'ı bilmiyorlar, öğrenmeye çalışmıyorlar, anlamıyorlar ve Allah'ı yanlarında hissetmiyorlar. Kendileri Kuran'dan ve Allah'tan uzaklaşanların ahlaklarında bu değerlerin yeri kalmaz.

        KALPLER YUMUŞAMALI

        Bu ayetteki "Zamanı gelmedi mi?" sorusu, sanki şimdiki Müslümanlara sorulmaktadır. Ayetin bu kısmından anlıyoruz ki, Kuran'da "kalp" eğitimi yer almaktadır. Kalbin yumuşaması, bu eğitimin hedefine varması demektir. Kalbin yumuşaması, davranışların ve ahlakın yumuşaması demektir. Giderek bu yumuşama insan ilişkilerine uzanacak demektir.

        Kitap ehli gibi olmamak gerekiyor. Çünkü onlar, Allah'ı uzun zaman zikretmediler; bu ihmal onların kalplerinin katılaşmasına sebep olmuştur.

        Ayetin bu kısmından anlıyoruz ki, Yüce Allah müminin farklı olmasını, kalpleri katılaşan kitap ehli gibi olmamasını istiyor. Yüce Allah, müminler için böyle bir tehlikenin olabileceğine ve böyle bir tehlikenin onları beklediğine dikkat çekmektedir. Demek ki mümin, zikir ve Kuran konusunda devamlı uyanık olmalıdır. Kalpleri katılaşan kitap ehlinin çoğu yoldan çıkmıştır. Yoldan çıkmanın nedenleri arasında kalbin katılaşması da vardır. Kalplerin katılaşması, manevi değerlerden, Allah'ı anmaktan ve Kuran'dan yüz çevrilmek demektir. Bunlara yüz çevirmesi de, dünyayı kutsallaştıracak kadar gaflete düşülmesi anlamına gelmektedir.

        SÜREKLİLİK ESASTIR

        Ayetten şunu da anlıyoruz: Din eğitimi faaliyeti, kesintisiz yapılmalıdır. Eğitimde sürekliliğin, nesilden nesile kesintisiz devam etmesi zorunludur.

        Netice olarak şunu söyleyebiliriz: Gönlün Allah'ı anmaya ve Kuran'a karşı yumuşamasının uygulamalı bir örneğini verebiliriz. Kişinin bir yanlış, yani günah iş ya da suç işlemek üzereyken Allah'ın kendisini gördüğünü düşünüp o işten vazgeçmesi, Allah'ı zikretmesi yani hatırlamasıdır. "Bu günah bir gün benim karşıma çıkacak ve ben ondan dolayı sorgulanacağım" demesi, inanması Kuran'ın ahiret inancına karşı gönlünün bilinçlenip yumuşaması anlamına gelir. Birinin hakkını yeme veya gasp etme fırsatını eline geçirmesine rağmen, Allah'ı hatırlayarak ahirette sorgulanacağı imanı harekete geçirmesi, kişinin gönlünün yumuşaması anlamına gelir.

        Soru çalanlar iyi bilmeli!

        Mesela, bir sınavda soruları çalma ve satma olayının bu açıdan analizini, yorumunu yapabiliriz. Soruları çalan, satan ve alanlar şunu bilmelidirler: Birilerinin başarısının önüne haksız yere geçiyorlar, geçirtiyorlar. Bu bir haksızlıktır, büyük günahtır. Diğer taraftan, haksız yere bir meslek kazanmak ve bu meslekten kazanılan para haramdır. Ömür boyu o meslekten haram yiyecektir. Neslini haram para ile besleyecektir. Ayrıca kazandığı haksız meslek, haksız kazanç onda ölene kadar bir "iç yarası, iç acısı" olarak kalacaktır. Haksız yere önüne geçtiği insanların ruhu onu takip edecek, başına belalar gelecek ve mahşerde iki elleri yakasında olacaktır. Aslında bu insanlar, kendi hayatlarını karartmaktadırlar.

        Kimlerin haksız yere önüne geçip hayatlarını, mesleklerini çaldıklarını bilmediklerinden helallik de alamayacak, suç ve günah içinde bir hayat yaşayacak ve ahiretlerini de karartacaklardır. Haksız bir meslek hayatı ve haksız bir kazançla tabuta girecek ve onunla mezara konulacaklardır.

        Şeytanın tuzağındalar

        İşte Allah'ı hatırlamanın ve ahiretteki sorgulamaya inanmanın etkinliği, bu tür davranışlardan insanı alıkoymasıdır. Kalbin yumuşaması budur. Din eğitimi bu bilinci vermeli ve ahlakın temeline yerleşmelidir. YüceAllah, ayetteki soruyu bunun için soruyor.

        Neyin uğruna? Bu soruya cevap vermek çok zor. Ancak şunu söyleyebiliriz. Dünya hayatının haksız kazancı uğruna bunlar yapılmaktadır. Belki başka sebepleri de vardır. Benim adamım, benim insanım, arkadaşım ilerlesin de ne olursa olsun anlayışı bir neden olabilir. Dünya hayatının aldattığı bu insanlara şeytan davranışlarını yaldızlı yani süslü göstermiş olabilir. Onlar, şeytanın tuzağına düştüklerini anlamalı, kendi vicdanlarında başkalarına ne yaptıklarını düşünmelidirler. Üzdükleri, haksız yere önüne geçtikleri, ıstırap çektirdikleri, çilenin pençesine bıraktırdıkları, gözyaşını akıttıkları insanların denizinde boğulacaklardır. Onlar ışıklı dünyanın insanları değildir. Kara beyin, kara gönül ve siyah dünyanın insanları olmaktan öteye gidemeyeceklerdir.

        BAYRAKTAR HOCA YANITLIYOR

        ■ Kuran'daki tekrarların hikmeti nedir? Bu konudaki tenkitlere nasıl cevap vermeliyiz? H.A.

        Kuran'da tekrar yoktur. Tekrar zannettiğimiz ayetler, başka ayetlerle birleşip farklı anlam kazanmaktadır. Biz buna kimyasal metot diyoruz. Yani yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'i tabiattaki kimya kanunlarına göre göndermiştir. Nasıl ki havada oksijen, hidrojen var, aynı zamanda suda da varsa ve bu elementler oralarda farklı bileşimler meydana getiriyorsa, Kuran'ın ayetleri de farklı ayetlerle bir araya gelince farklı bir bileşim meydana getiriyor. Onun için biz buna tekrar diyemeyiz. Ayrıca yüce Allah insanları bir kere değil, birkaç kere uyarmaktadır.

        Hocam, son zamanlarda ülkemizde diğer dinlere mensup kişilere tanınan bir günlük dahi olsa ayin izninin Allah'ın emir ve yasakları çerçevesinde uygun olup olmadığını açıklayabilir misiniz? A.S.

        İsteyen istediği yerde ibadet zannettiği ayini yapabilir. Ayini yapanların bunu siyasi bir açılım haline getirmemesi gerekir. Onlar bu hale getirmezse biz de onu siyasi bir boyuta çekemeyiz. Herkes kendi ibadetini yapmalıdır. Bu durum Hac Suresi'nin 40. ayetinde ele alınmaktadır.

        Birkaç gün sonra eşimle birlikte sabah 04.00 gibi bir seyahate çıkmak durumundayız. O gün akşama kadar gün içinde namaz kılma fırsatı bulacağımızı sanmıyorum. O gün, söylediğim saatte sabah namazını kılabilir miyiz, yoksa günün bütün namazlarını akşam mı kaza etmemiz gerekir? U.T.

        Yolculuğa çıkmadan da kılabilirsin, döndüğün zaman da. Ancak çıkmadan kılmak daha doğrudur. Çünkü döneceğin garanti değil.

        Diğer Yazılar