Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        3 günden beri Paris’te yapılmakta olan “Diyabet Teknolojileri” toplantısını izliyorum. Teknoloji büyük bir hızla diyabet alanına giriyor. Diyabet tedavisindeki en önemli sorun, teknoloji desteğiyle çözülüyor.

        Diyabet yaşam boyu süren bir hastalık. Hastanın tüm hayatı boyunca kan şekerini kontrol etmesi ve kullandığı ilaçları buna göre ayarlaması gerekiyor. Kan şekeri gün içinde değişiklik gösteriyor. Diyabetli bu değişkenliğe göre insülin ya da ilaç dozlarını ayarlamak durumunda. Bu planlama için doktor ya da hemşire desteğine ihtiyaç var. Ancak sorun bu noktada başlıyor. Bir diyabetli en iyi ihtimalle iki-üç ayda bir sağlık ekibine ulaşabiliyor. Bu süre içinde tedavi planlamasında ciddi bir boşluk doğuyor.

        Yeni kuşak insülin pompaları ve bu pompalarla özdeşleşen sürekli glikoz ölçüm cihazları bu boşluğu dolduruyor.

        NASIL ÇALIŞIYOR?

        Sürekli kan şeker ölçüm sistemleri, cilde bantlanan küçük bir düğme.

        Her 5 dakikada bir kan şekerini ölçüp bluetooth yöntemiyle insülin pompasına gönderiyor.

        Pompa bu kan şekerine göre insülin dozunu ayarlıyor, kan şekeri yükseliyorsa insülin veriyor, düşme eğilimindeyse vücuda insülin akışını durduruyor.

        KARBONHİDRAT SAYIMINI OTOMATİK PLANLIYOR

        Sorun burada bitmiyor. Diyabetli günde 3 öğün yemek ve 2-3 öğün ara öğün yapmak zorunda. Her yemek, içerdiği karbonhidrat oranına göre kan şekerini farklı etkiliyor. Balıkçıda yemek yemişse kan şekeri değişmiyor, ama çorba, kuru fasulye, pilav yemişse kan şekeri çok yükseliyor. Diyabetli bunu bilmek zorunda.

        Yeni kuşak cihazlarda bu sorun çözülmüş. Yaklaşık 3 binin üzerinde yiyecekteki karbonhidrat içeriği cihazın hafızasına girilmiş. Diyabetli yediği yemeğin adını ve yaklaşık miktarını hafızaya giriyor ve cihaz otomatik olarak yemekteki karbonhidrat miktarını ölçüyor. Bu karbonhidrata göre vücuda insülin gönderiyor. Sonuçta sağlık ekibinin yardımına ihtiyaç olmaksızın yeni kuşak insülin pompaları ve glikoz ölçüm sistemleri kan şekerini kontrol altında tutuyor.

        Suni pankreas konusunda çalışmalar henüz tamamlanmadı. Bu konuda Yale Üniversitesi’nin ciddi çalışmaları var. Bu ekibin başındaki bilim insanlarından biri Türk. Dr. Eda Cengiz’in yer aldığı ekip tam otomatik suni pankreas üzerinde çalışmalar yürütüyor. Yakın gelecekte kameradan algıladığı yiyeceklerin içindeki şeker miktarını hesaplayarak buna göre insülini ayarlayıp hastaya veren, sadece insülinle değil insü- lin karşıtı hormon olan “glucagonu” da kullanan bihormonal cihazlar tedavi alanına girecek.

        DİYET YAPARKEN KALP SAĞLIĞINDAN OLMAYIN

        Songünlerde protein diyetleri, aşırı kırmızı et ve hayvansal yağ tüketimi ile kalp krizi ve koroner hastalıklar arasında ilişki olduğunu gösteren birçok çalışma yayınlandı. Tüm dünyada (Japonya hariç) bir numaralı ölüm nedeni, koroner kalp hastalığı ve kalp krizi.

        Koroner kalp hastalığının bir numaralı sebebi diyabet. Diyabetin de bir numaralı nedeni insülin direnci.

        Sonuçta kalp hastalıklarının önlenebileceği en kritik dönem insülin direnci. Bu nedenle insülin direncinin başladığı süreçte kalp hastalığını durdurmak için önlemlerin alınması gerektiği ilk başlangıç noktası. Bu dönemde yaşam tarzı ve beslenme çok önemli.

        Aslında dünyada hızla artan insülin direnci, diyabet ve koroner kalp hastalıklarından korunmanın neredeyse imkânsız olduğu bir döneme girdik. İşlem görmüş yiyecek ve içeceklerin artık çok yaygınlaş- tığı, beslenme kültürünün fast-food’a dönüş- tüğü bir yaşam, hayatın neredeyse tamamını kaplamış. Televizyon-bilgisayar ve sosyal medyaya bağlı düşük yoğunluklu ve tüm günü kaplayan stres, hareketsiz yaşam, diyabet ve kalp hastalığı fırtınasını körüklüyor. Tüm bunlara rağmen kalp krizinden korunmak mümkün mü? Evet yine de mümkün.

        1- DİYET YAPMAYIN, SAĞLIKLI BESLENİN

        Toplumda diyet ile sağlıklı beslenme birbirine karıştırılıyor. Her diyet sağlığa yararlı değildir, hatta şok diyetler, yüksek protein ve yağ içeren diyetler sağlığa zararlı olabiliyor. Öncelikle sağlıklı beslenmeyi kendinize hedef alın.

        2- AKDENİZ DİYETİ VE İNTEGRAL BESLENME MODELİ SEÇİN

        Yapılan tüm çalışmalar sebze, ot ağırlıklı, deniz ürünleri ve balığın hâkim olduğu bir beslenme tarzının kalp sağlığı açısından çok yararlı olduğunu; buna karşılık aşırı et ve hayvansal yağ tüketen bölgelerde koroner kalp hastalığı oranının çok yüksek çıktığını göstermekte. Kırmızı eti azaltın. Bol salata, sebze, yeşillik yiyin.

        3- İŞLEM GÖRMÜŞ YİYECEK VE İÇECEKLERİ SOFRANIZDAN UZAK TUTUN

        Patatesi cips olarak değil, patates olarak; etin, sebzenin konservesi yerine doğal halini; meyve suyu yerine meyvenin kendisini tüketin. Sosları, şekerlemeleri, tatlıları, pastaları, işlem görmüş her gıdayı yaşamınızdan uzaklaştırın. Her gıdayı sadece doğadaki haliyle yiyin.

        4- UZUN SÜREİ AÇ KALMAYIN, ARA ÖĞÜN YAPIN

        Güney Avrupa ve Akdeniz bölgesinde akşam yemekleri geç yenir. Ülkemizde de öğle yemeği ile akşam yemeği arası genellikle uzundur. Çoğunlukla hızlı bir kahvaltı yapılır, fast-food’dan oluşan bir öğle yemeği yenir, yemek keyfi akşama saklanır. Akşam yemekleri ağırdır.

        Bu nedenle kalp krizleri genellikle gece yarısı gelir. Doğru beslenmenin sihirli anahtarı uzun süreli aç kalmamaktan geçer. Özellikle akşamüstü bir çavdarlı sandviç ve ayran almayı ihmal etmeyin.

        5- SABAH VE AKŞAM YARIM SAAT YÜRÜYÜN

        Sağlıklı kalmak için ağır sporlara gerek yok. Egzersiz ve spordaki temel ilke, sürekliliğin olması. Yürüyüş, insülin direncinin en önemli ilacı. Kandaki aşırı insülinin hücreye çekilmesi ve fazla glikozun kullanımıyla insülin direncinin kontrolü mümkün. Sabah ve akşam 30’ar dakikalık yürüyüşler kalp sağlığı için çok önem

        6- YAŞAMINIZDAKİ STRESİ MÜMKÜN OLDUĞU KADAR AZALTIN

        Günümüzde artık ileri teknoloji hayatın her alanında. Özellikle iletişim ve erişim ağı çok yaygınlaştı. Herkes, her an istediği kişiye ulaşabiliyor. Bu kolaylık her ne kadar güzel bir olay gibi görünse de zamanla iş saatlerini tüm güne yayması ve sürekli düşük yoğunluklu bir stres oluşturması açısından çok önemli. Günümüzde çalışanlar gelen e-mail’lerle, diğer kesim de sosyal medyadan aldıkları mesajlarla farkında olmadan sürekli gergin durumda.

        Akşam 19.00’dan sonra e-mail’lerinizi ve sosyal medya iletişiminizi kapatıp güzel bir müziğe, yemeğe ve kitap okumaya zaman ayırın, kendinizle ve ailenizle baş başa sakin bir gece geçirin.

        Unutmayın, kendiniz ve aileniz en az işiniz kadar önemli.

        Diğer Yazılar