Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAKIYORUM fotoğraflara.

        Hem de her gazetede, her internet sitesinde, kısaca bulabildiğim her kaynaktaki fotoğraflara uzun uzun bakıyorum.

        Uşak'ta bir otobüsün aniden bariyerlere çarparak metrelerce sürüklendiği ve ardından bankete düştüğü 7 ölümlü trafik olayından bahsediyorum.

        Ama fotoğraflara baktıkça öfkeleniyorum.

        - Otobüs şoförü bir virajı alamayıp da mı bu katliama imza atmış?

        Hayır. Fotoğraflar ve görüntüler olayın dümdüz bir yolda gerçekleştiğini gösteriyor.

        - Daracık bir yol kaplaması mı varmış da otobüs başka araç tarafından sıkıştırılmış?

        Hayır, fotoğraflara göre otobüs gidiş-geliş üç şeritli bir yolda seyrediyormuş.

        - Olayın meydana geldiği yerde yol kaplaması, aracı kontrol edilemeyecek hale getirebilecek kadar sorunlu muymuş?

        Hayır, pırıl pırıl bir asfalt var fotoğraflarda.

        - O zaman hava şartları çok kötüymüş değil mi? Karlar yağmış, yağmurlar sel olmuş?

        DİLİ DEĞİŞTİRMELİYİZ

        Yok vallahi. Doğa şartları da güvenli seyre çok uygunmuş.

        E peki o zaman tüm şartlar bu durumdayken yani bir otobüs, devrilmesinin çok zor olacağı bir yerde devrilip 7 kişinin ölümüne, onlarcanın da yaralanmasına yol açacak hareketler içine giriyor ve tüm Türk basını bunu bir kaza olarak veriyor?

        Kaza.

        Yani kazayla, istemeden, engellenmesi imkânsız şekilde olmuş bir olay gibi ekiyor bilinçaltımıza.

        Böylesi vahşetler başımıza geldiğinde "Allah verdi" deyip, boynumuzu büküp kabullenmemizi sağlayacak subliminal bir mesajda ısrar ediyor?

        Üstelik birçok haber metninde, olaydan önce bir yolcunun şoföre "Uyuyor musun" diye bağırdığının bilgisi de var.

        Önlenebilir trafik olaylarında hayatını kaybeden yüz binlerce insanımız için bu dili değiştirmeliyiz.

        Çünkü bu sorunun varlığına ikna olmamız için trafik cinayetlerinin birer kaza olmadığına toplumun uyanması gerek.

        Bunda biz medyaya birincil görev düşüyor bence.

        Belki esprisini yapmak barış sürecine iyi gelir

        GÜNÜN popüler deyimi "barış sürecini baltalamak".

        Kürtlerle girilen barış sürecinde aklına gelen aykırı fikirleri dile getirenleri, süreçte aklına yatmayan şeyleri sorgulayanları hep bu cümleyle karşılıyorlar.

        Tüm toplumu ilgilendiren bir konuda herkesin fikrini aykırı da olsa dile getirmesi hak.

        Ama toplumsal bir alışkanlık olarak bazı kendini elit gören kitleler, sadece kendileri konuşsun, sadece kendileri eleştirsin ya da övsün istiyorlar bu yaşanan süreci.

        Düşünsel elit kalabalığın dilinde dün Ayşe Özyılmazel ve Nihat Doğan'ın Nevruz kutlamalarına katılması vardı.

        Bu ilginç ikilinin birlikte protokolde yer alması üzerine geyik yapılabilecek, insanın aklına esprileri ardı ardına getirecek bir durum olduğunu kabul ediyorum.

        KALBİ YUMUŞATIR

        Ama naifçe bile olsa bunun da sürece katkı sağlayacağını düşünüyorum.

        Zaten yeterince ciddi ve dramatik bir konu bu.

        Yıllarca iki tarafın da canını yakmış, iki tarafın da toplu cenaze törenlerinde analarının gözyaşlarıyla sulanmış bir süreçten çıkıp barışın telaffuzu tabii ki kolay olmayacak.

        Çok ciddi, siyasi teoremlerle, filozoflardan alıntılarla, can yakan aforizmalarla yapılan tartışmaları izleyeceğiz.

        Tabii ki sürece çok değerli katkılar bunlar.

        Ama demem o ki Ayşe Özyılmazel, Nihat Doğan da gitsin Nevruz'a.

        Sürecin normalleşmesi için belki haklarında yapılacak esprilerin paylaşılması, iki tarafın şahinlerinin bile kalbini yumuşatır kim bilir.

        Orhan Baba yanılıyor

        ORHAN Gencebay, Popstar 2013 programındaki jürilik görevinin ve programın tanıtımı amacıyla Milliyet Cadde'den Senem Aydın'a bir röportaj vermiş.

        Programı tanıttığı bölümü geçersek müzik sektörüyle ilgili yaptığı saptamalara değinmek istiyorum.

        Baba, geçen yıl çıkan ve kendisine ait şarkıları çeşitli sanatçıların seslendirdiği "Orhan Gencebay ile Bir Ömür" albümüne değinmiş.

        Söylediğine göre albüm 900 bin civarında satmış.

        Bu rakama dijital satışlar dahil mi bilmiyorum ama müzik sektörünün çöktüğünden dem vurmuş ve "Bu ortam olmasaydı 30 milyon satardı" demiş.

        İYİ BİR RAKAM

        Bence biraz abartmış.

        Çünkü bana göre o albümün bu satış rakamı, albümün hazırlanma, ses sanatçısı seçme kriterleri ve müzikal altyapısına göre çok çok iyi bir rakamdır.

        Eğer ki o albüm gerçekten Orhan Gencebay eserleri ve adına yakışır yapılmış olsaydı bugün bu serzeniş haklı olabilirdi.

        Bu albüm o rakamları bulduysa Orhan Gencebay markasına karşı 900 bin kişinin duyduğu saygı ve sevgidendir.

        32 şarkı ve şarkıcıdan elimize tekrar tekrar dinleyebildiğimiz 5 şarkı kaldıysa, hata biraz da yapımda aranmalı diye düşünüyorum.

        Diğer Yazılar