Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sermet Yeşil’i izlemediniz mi? Yazık size, günah size ve vallahi ayıp bile! Çünkü körelmiş, kararmış, yanmış kökleriniz yeşillenir, yeşerir vallahi… Düğümlenir, çözülür, üzülür ve kendinizde insanlığa dair yerlere rastlar sevinirsiniz Sermet Yeşil’le. Başka yeşillere benzemez, neredeyse yeşilin 50 tonunu yığar önünüze. O derece yani! Yok yok Kosmos, Leyla ile Mecnun, Şubat, Muhteşem Yüzyıl, Behzat Ç, Kaç Para Kaç veya Aç Köpekler, Savaş gibi dizi, film veya oyunları tek tek sormak yerine demlenmiş tuhaf sualler soruyoruz. Tabii alıyoruz cevabımızı! Okuyun da yeşillenin azıcık!

        Bedeniniz metin ayarlı çalışan bir araç gibi değişkenlik gösteriyor. Özellikle sesiniz tamamen değişiyor sanki! Nasıl oluyor da oluyor hey Allah’ım yarabbi?

        Sorularınız çok eğlenceli :))) (Bakın ilk cümleden dalga geçmeye başladı bile benimle! E benim de elim armut toplamıyor tabii soruları zorlaştırdım! )Oyuncu denilen sanatçının bedeni ve sesi, onun enstrümanıdır. Ol sebep, ona iyi bakması, sık sık tozunu alması, her an ve her şekilde akort edebilmesi gerekir. Bende öyle yapıyorum, her karakter için ufak dokunuşlar isteyen bir akort süresi oluyor, sonra onunla eğleniyorum. Öyle aman aman bir sırrı yok, ama her babayiğidin harcı da değil :) Yeterince karıştı mı kafalar?

        İri yarı, uzun boylu, mesela mavi gözlü ve hatta kızıl saçlı filan olsaydınız yine Sermet Yeşil böyle mi olurdu? Yani bedeninize göre mi performans, performansa göre mi beden? Dahası yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan? (Yazarın espri yapma hakkı elbette vardır, lütfen gülünüz!)

        Herhalde böyle olurdum, şimdiki ben gibi. Ayrıca mavi göz yakışmazdı büyük ihtimalle... Performans - beden ilişkisi, al birini vur ötekine şeklinde çalışıyor, bedeni akortlayamadığın bir performansta kendini oynarsın, o da kimsenin ilgisini çekmez bence... Orda önemli olan mesela Deli İbrahim'in hali tavrı davranışı, Sermet'in değil ki... Tabi zaten Sermet kim ki... (Burada sanatçı sorudan sıkılma hakkını kullanıyor) (Sanki cevaplar çok eğlenceli, cık cık cık!)

        Yalan makinesi gibi performans ayarı yapan bir alet icat edilsin ister misiniz? Nasıl kullanırdınız, hatta kimlere ayar verirdiniz performans ölçer aygıtınızla? (Ustaca ağızdan laf böyle alınır işte.)

        Saçma, istemezdim. (A olmaz böyle ama birisi şu Sermet’i alkışlamasın hemen, anlasın saçma neymiş! Bir daha cık cık cık ve offff yani!) Her şeyin aleti olmaz, olmamalı... Ayrıca kimseye de ayar vermek istemezdim... Sonra o performans ölçer aygıtı gelir beni bulur... Yok öyle, herkes olduğu kadar. Bir nefeslik canımız var, neyi ölçüyoruz? Olmaz, saçma. Olmaz değil mi? Yapmasınlar, yazıktır günahtır... Bu sektörde ekmek yiyen bir sürü insan var...

        Reha Erdem’in sizi keşfettiği söylenir, ne yani deney yaparken mi bulundunuz yoksa siz Erdem icadı mısınız? Acaba keşfedilmeden önce Kızılderili miydiniz, neydiniz ne oldunuz?

        Saf, iyi niyetli, temiz bir çocuktum, büyüdüm, kirlendi dünya... Kızılderili değilim ama Hindistan kökenliyim. Reha abiyi çok severim, kaliteli bir Reha Erdem sineması takipçisiyim. Kaç Para Kaç da, Kosmos da benim mesleki olarak dönüm noktalarıma denk geldi, ilkinde Üniversite'de öğrenciydim, o tecrübeyle beynimde şimşekler çaktı, ikincisinde Eskişehir Şehir Tiyatrolarında acemi bir oyuncu... Buradan bakınca benim Reha Erdem sinemasını keşfettiğim söylenebilir. Ne iyi olmuş, iyi ki de olmuş.

        Ruhunuz bedeninize dar mı, bedeniniz ruhunuza ağır mı, kaç kiloya kadar oynayabilirsiniz? Oyunculuk tüm sihirlerden nasıl da fena güzel? (Evet bu bir sorudur!)

        Denemedim ama 80-85 kiloya kadar oynayabilirim sanırım. Alt limit de 45-50, ama doktor gözetiminde... Bu beden kolay yetişmiyor, bu ruh da... Öyle her kiloda oynarım canım ne olacak, zayıflarım sonra kilo alırım falan demek istemiyorum. Bir proje için bir kere yapmıştım, kısa zamanda çok zayıflamıştım, bir zararı olmadı ama gençtim o zamanlar... Şimdi desen yapamam herhalde, yani bir doktor gözetiminde yapabilirim... Yapay göbek takmaktan da nefret ediyorum, kimi kandırıyorsun diyorum kendi kendime... Eğer karakter 100 kiloysa, 100 kiloluk bir oyuncu bulun kardeşim, öyle göbekle falan olmaz... Yoksa olur mu? Bilemedim... Belki de oluyordur, yani güzel örnekleri var... Ama Türkiye'de yok galiba, hı var mı? Yani sinemada? Tiyatroda var, biliyorum... Ama sinemada? Yok galiba. Bazı projelerde, tiyatroda oluyor daha çok, ruhum sanki bedenimden ayrılıyor gibi oluyor, böyle yukardan kendimi oynarken izliyorum, hayranlıkla değil yanlış olmasın, böyle sanki kontrol kalemi gibi... Güzel oluyor, ilginç oluyor... Keşke hep olsa, ama zor... O kadar profesyonel olabilecek miyim acaba... Umarım olur. Oyuncu olmasaydım, ceset olurdum. Cevap oldu mu, bilmiyorum...(Oldu oldu, en azından bana terslik yapmadan bitti çok şükür!)

        Olmak istediğiniz yerde misiniz? Oyuncu bedenini aşarken kendine dönünce çok fena bir kıstırılmışlık, hayal kırıklığı yaşar mı yoksa ben deli miyim?

        Tam olmak istediğim yerdeyim, delilik sınırında. Bu röportajdaki deli benim, rica ederim... Tam da bir yukarda anlatmak istediğim şey gibi bu soru da... Kıstırılmışlık ya da hayal kırıklığı değil de, bazen oyunda neler olduğunu çok net hatırlamıyorum, o kötü oluyor. Yani kötü demeyeyim de, kontrolsüzmüşüm gibi hissediyorum, üzülüyorum... Bazen de böyle belki bir yarım saat - kırk dakika kadar egomun normal seviyeye inmesini bekliyorum, oyun sonrası... Bu kötü bir şey değil, sadece bu yarım saat - kırk dakika artmasın zamanla, bana yeter. Şimdilik her şey kontrol altında :)

        Bu kadar iyi deli oynanır mı? Yoksa siz deli misiniz? Deli mi divane misiniz?

        Daha çok divaneyim, ama halk arasında deli diyorlar. Gerçekten. (Halkımıza saygı duyuyorum)) Böyle güzel bir gün, parkta kitap okuyorsun mesela, kulağında sıcacık müzik... Biri seni tanımış, deli diye bağırıyor. Normalde kan çıkar tabi ama sakinim... Seviyorum deli oynamayı, ne yapacakları belli olmuyor, bu güzel.

        Son zamanlarda bütün oyuncular da türkü söyleme modası çıktı. (Bir ara herkes şiir okuyordu, bitti çok şükür!) Ama yani seyirciye de yazık değil mi, kimler söylesin? Kimler söylemesin? Nasıl söylesin, nasıl söylemesin? (Ne var efendim gayet güzel ve normal bir soru işte!)

        Bir kere herkes söylesin, şarkı türkü söyleyen insandan kötülük gelmez. Hatta her oyuncu mutlaka bir kere söylesin, söylesin de, o da rahatlasın biz de rahatlayalım... Ben rahatladım, içimin yağları eridi... Ama annem "keşke çalışsaydın biraz oğlum" dedi... Annemden uzun hava dinlemelisiniz, ruhunuz beslenir. Ama şans işte, benim annem :)

        Ekonomik performans ne demektir, rolden veya bedenden kısmak mı? İyi midir yani? Artan performanslar biriktirilerek zengin olunur mu, elinizde patlarsa öldürür mü?

        Öldürmez, ama süründürür. Ekonomik performans, rolden veya bedenden kısmak demek değildir, ekonomik performans, oyuncunun kendine yakışan rolü, rolün gerçekliğine yakışır şekilde değil de, savsakça oynamamasıdır. Ayrıca biriktirince zengin falan da olunmuyor. Kefenin cebi yok, ne oynayacaksan bu Dünya'da oynayacaksın, çok geç olmadan ;)

        Gösteri çağında herkes oynuyor, gösteriyor ve kendisini sunuyor. Bu durumda oyuncunun ya çok daha fazla oyması ya da varlığını minimale indirmesi mi gerekir? Yani oyuncunun varlığı tiyatro sanatı için soruna dönüşebilir mi?

        Oyuncunun ne yapması gerekiyorsa onu yapması kâfidir, ne bir fazla ne bir eksik. Oyuncunun Varlığı tiyatro sanatı için nasıl bir soruna dönüşebilir ki.... Seyircinin yokluğu bence tiyatro sanatı için yeterince kritik bir sorun... Önce oynayacak birilerini bulmalıyız, öyle kendi kendimize tiyatro olmuyor... Ama tabi seyirciyi bulunca da öyle fazla fazla ya da minimal minimal de oynamamak gerek. Ürkütüyoruz, sonra bir daha da gelmiyorlar... E haklılar ama amcacım, ben olsam ben de izlemem bir daha. Kızım sana söylüyorum, sen anla ve geline bahane bulma. Çok karıştı cevap, çıkamadım işin içinden...

        Sermet Yeşil’i ‘ölmeden önce izlenmesi gerekenler’ listesine öneriyoruz. Gözünüz, günlünüz, aklınız açılsın diye ve şifa niyetine… Sulu ve sözde esprili sorularımızı yanıtladığı için ayrıca çoooooooooooooooooook fena teşekkür ederiz. E biz de çok seviyoruz billahi!

        Diğer Yazılar