Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TARAFTARLARIN büyük bir kısmı artık kulüplerinin ekonomik durumlarını yakinen takip ediyor. Bu ilgi, makro ekonomik göstergelere yönelik olmasa da kulübün maddi durumunun transfer başta, takım yapılanmasıyla doğru orantılı olduğunun farkındalar. Bugün konumuz, borçfinansman- nakit akışı değil; daha mühim bir nokta.

        Dikkatli taraftarın gözünden kaçmamıştır. Hem Fenerbahçe’nin hem de Galatasaray’ın hisseleri, son birkaç haftada anormal değer kazandı. Normal şartlar altında bu iki kulübün bilançosuna sahip ortalama bir şirket, çoktan ‘batık’ ilan edilir; gözaltı pazarına alınırdı. Ama ‘dünya kadar borcu olan’ bu 2 şirketin hisselerine birden talep patladı. Sermaye Piyasası Kurulu da bu ‘anormal’ hareketliliği fark edip G.Saray hisselerinin önce tahtasını kapattı sonra da dün Brüt Takas’a aldığını açıkladı. Yani artık G.Saray hissesi almak isteyen kağıt takası yapamayacak veya krediyle hisse alamayacak. Peşin para ile hisse alınabilecek. Brüt Takas’ta amaç, hissede yüksek volümlü alım veya satım yapanların kim olduğunu tespit etmektir. G.Saray hisselerinde durum bu. “Şampiyon olacaklar, Şampiyonlar Ligi’ne gidecekler” gerekçesi de yeterli değil. G.Saray Şampiyonlar Ligi’ni alsa hissenin bu oranda yükselmesi ‘normal’ değil. Ha keza Fenerbahçe hisselerinde de anormal hareketlilik var. Fenerbahçe için piyasanın ‘şampiyonluk beklentisi’ de yokken üstelik. Olay şu: Bu iki hisse üzerinde ciddi manüplasyon şüphesi var. SPK tarafından ‘idare edilen’ bu iki şirket hissesindeki bu yükselişin başka açıklaması yok. O zaman sorular şunlar:

        ■ Bu manüplasyonu kimler yapıyor?

        ■ Yerli manüplatif oyuncular mı?

        ■ Kulüplerin kendileri mi?

        ■ Yabancı oyuncular mı?

        Kulüplerin kendisinin bu denli ‘aymazca’ hareket etmesi mantıklı değil. Yerli manüplasyoncular ise sebep ne olabilir? Salt para kazanmak mı yoksa kulüplerin şirketine sahip olmak mı? Yabancı manüplatörler ise durum daha da vahim. Eğer öyleyse yakın zamanda kulüplerimizin A.Ş.’lerinin bir sahibi olmasına kendimizi hazırlayalım. Zaten 3-4 yıl sonra başta Beşiktaş, sonra G.Saray ve F.Bahçe olmak üzere 3 İstanbullu’nun sahipleri olacağını göreceğiz. Hiç olmazsa uluslararası geçerliliği olan şirketler olsun. Sahibi belli olmayan gri market fonları değil. Futbolumuzun en önemli markaları ‘kara para aklama alanı’ olmasın. Bakalım bu manüplasyonun altından kim(ler) çıkacak?

        NAMOĞLU ÜZGÜN MÜDÜR, EMİN DEĞİLİM

        Bizim Bülent Yavuz Hoca, hakemlerinin hatalarının ardından eleştiri yazılarının sonuna hep şu 2 cümleden birini koyuyor:

        ■ “Bakalım kendisine bu kadar şans veren Yusuf Namoğlu; X hakemimiz hakkında ne karar verecek?”

        ■ “Daha yeni gelen Yusuf Namoğlu, seneye daha büyük devrimlere imza atacak. X hakem de dünkü gibi hatalar yaparsa bir daha bu kadroda zor yer bulur..”

        Yani Bülent Hocam’a göre hakemlerin bariz hatalarından ötürü Namoğlu üzülüyor. Namoğlu belki Sivas-Kasımpaşa maçındaki ‘saçmalamalarından’ dolayı Çağatay Şahan için üzgündür. Ama ‘asla hakem olamayacak’ Tolga Özkalfa’nın Antep maçında Beşiktaş’ı doğramasına üzülmüş müdür? Emin değilim.

        Mustafa İlker Coşkun’un Sivas-G.Saray kupa maçındaki ‘skandal’ yönetiminden üzgün müdür hiç emin değilim. Bu İlker Coşkun, G.Saray- Trabzon maçında Yekta’nın kale çizgisinden topu elle çıkarmasına ‘devam’ demişti. Kupada da Sivas’ın 1 penaltısını dışarı taşıdı; Yasin’in “Arif Erdem”liğine soyunmasına penaltı çaldı. Belli ki Coşkun, G.Saray maçlarında ‘görme bozukluğu’ yaşıyor. Tıpkı Melo’ya bugüne kadar 2. sarı kart göstermeye cesaret edemeyen tüm iç saha hakemleri gibi. Tıpkı Melo’dan kafa, Wes’ten fırça yiyen Barış Şimşek gibi. Bu kadar çok hakemin G.Saray’dan korkmasının nedeni ‘Hasta Galatasaraylı MHK Başkanları’ olması olabilir mi? Ya da Fener’in kupa maçlarının hakemleri Cüneyt Çakır ve Bülent Yıldırım iken G.Saray’ın kupa maçlarını İlker Meral ve İlker Coşkun’un yönetmesi makul ve tesadüfi mi?

        Demem o ki Bülent Hocam; senin ‘Yusuf Abi’n G.Saray lehine hata yapıldığı zaman üzülmüyordur. Hakemlerin de seviniyordur; “Başkanım memnun olmuştur, kırmızı tabağının üstünde sarı ıhlamurunu keyifle içer” diye...

        Diğer Yazılar