Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CANLI yayınlarda yayın sizlere 4-5 saniye gecikmeyle gelir; yani stüdyoda söylenen sözün evlere ulaşması 4-5 saniye sonra olur. Bu, canlı yayında söylenebilecek, yapılacak çok ters bir hareketin yayınlanmadan önce önlenmesi amacıyla düşünülmüş bir tedbirdir.

        Bu durum ilk defa 1975 yılında Amerika’da uygulamaya konuldu. Bugün size bu 5 saniyelik gecikmenin hikâyesini anlatacağım. Çünkü teknik bir tedbir olarak görülebilecek bu geciktirmenin temelinde müthiş bir insani hikâye var. Mizahın olağanüstü gücü ve mizahçının toplumsal önemini gösteren bir hikâye bu.

        Kendimi bir mizahçı olarak tanımladığımdan beni de çok etkiledi bu yeni öğrendiğim hikâye. Olan bitenden nedense kendime de paylar çıkardım, gurur duydum, çok kıskandım ve hikâyenin esas kahramanının yerinde ben olmak isterdim.

        Çünkü bu hikâye aslında bir komedyene, bir mizahçıya hayatta verilebilecek en büyük ödülün, en büyük onurun da hikayesi. Richard Pryor, 1970’li yıllarda fırtına gibi esiyordu stand-up komedi dünyasında. Müthiş bir monoloğu vardı, seyredeni neredeyse gülmekten yerlere yıkardı.

        Rap müzik henüz ortaya çıkmamıştı ama Pryor, rap’in komedide olanını yapıyordu. Komediyi ağzınızı kontrol ederek yapamazsınız. Gerçekten otantik olmak ve komik olmak için kontrolden çıkmanız gerekir.

        İşte bu yüzden komedi aynı amanda anarşidir, komedyen de anarşist olmak zorundadır. Richrd Pryor’un ağzının hiç ayarı yoktu, zaten onu büyük yapan da bu özelliğiydi.

        İnsanları rahatsız edecek ne varsa mutlaka söylerdi, gerekirse, ki mutlaka gerekirdi, küfür de ederdi.

        Bir beyaz söylese zencilerin cinayet nedeni olarak görebilecekleri “Nigger” kelimesi ağzından hiç düşmezdi, zenci kardeşlerine hep böyle hitap ederdi.

        1970’li yılların başında Kent Üniversitesi’ndeki öğrenci olaylarına asker müdahale etti. Öğrenciler öldü. Bu olay Pryor’u radikalleştirdi. Anarşizminin yanına sosyal bilinç de eklendi ve çok tehlikeli bir insan oldu.

        Terbiyeli ve yerleşik düzen açısından tehlikeliydi, ama insanlar ondan vazgeçemiyorlardı.

        Her çıktığı stand-up şovu olay oluyor, yüzlerce kişi canlı olarak, milyonlarca insan da televizyondan seyredip ona gülüyordu. 1970’li yılların düşünsel radikalleşmesinde, sosyal bilinç yükselmesinde onun büyük payı olduğu söylenebilir.

        Televizyon dünyasında efsane haline gelmiş bulunan “Saturday Night Live” adlı bir komedi şovu vardı. 1970’li yıllarda hakkında en çok konuşulan, daha sonra efsane haline gelen skeçleri yayınlayan bir şovdu bu. Cumartesi geceleri saat 11.30’da kitleleri ekran başına kilitlerdi. Yapımcısı da meşhur Lorne Michaels’ti. O çok etkili ve çok güçlü bir yapımcıydı. Ve Richard Pryor’a da takmıştı. Onu şovunda mutlaka görmek istiyordu.

        Ancak kanal yöneticileri korkuyorlardı. Çünkü Richard Pryor gibi bir adam canlı yayına çıkarsa olabilecek felaketler -ki onlar mutlaka olacaktı- onları ürkütüyordu. Pryor canlı yayın fırsatını buldu mu çok daha radikal, çok daha rahatsız edici olacaktı.

        Ama buna rağmen Lorne Michaels, o yılların ikonu haline gelmiş olan Richard Pryor’u mutlaka bir canlı yayında istiyordu. Bunun üzerine bir çözüm yolu üretilmesi amacıyla toplantı üstüne toplantı yapılmaya başlandı.

        Ve sonunda teknik adamlar, canlı yayınlarda kullanılabilecek 4-5 saniye geciktirme teknolojisini buldular. Anlayacağınız, Türkiye dahil tüm dünyada kullanılan bu sistemin çıkış nedeni Richard Pryor’du.

        Sonunda bu sistemin kullanıldığı Pryor’lu Saturday Night Live şov, 1975 yılında yayınlandı ve ortalığı yıkıp geçti.

        Bir mizahçı düşünün, tam bir anarşist, toplumu rahatsız edecek ne varsa yapıyor. TV dünyası ondan korkmasına rağmen ona ihtiyacı var ve sadece o şova çıksın diye yeni bir yayın sistemi icat ediyor. Şimdi söyleyin bana; bir komedyene, bir mizahçıya bundan başka verilebilecek bir büyük ödül olabilir mi?

        Diğer Yazılar