Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DEMOKRASİLERDE insanlar, kendi düşünceleri doğrultusunda belirledikleri iktidarlar tarafından yönetilirler. Bu yüzden demokrasilerde, sıradan insanların önemi büyüktür, onların sırtında ağır bir yük vardır.

        Sıradan insanların hayat ve kendileri hakkında nasıl düşündükleri, iktidarların yönetim üslubunu, tarzını belirler. Bu durum, sıradan insanlara hem büyük bir güç, hem de büyük bir sorumluluk vermektedir.

        Yani sıradan insanlar, sorumluluğu siyasete, siyasetçilere atarak işin içinden çıkamazlar. Hayat ve yaşamları hakkında düşünmek, hem de ciddi biçimde düşünmek zorundadırlar. Çünkü bu düşüncelerin sonunda oluşacak kolektif düşünce, iktidarların karakterini belirler.

        Burada büyük sorun, sıradan insanların beyinlerinin yerine kalplerini koymalarıyla başlar. Beynin yerine kalplerin geçmesi, düşünmenin yerini duyguların alması demektir.

        Duygular ön plana çıkıp düşünme devreden çıkarılınca, iktidarlarda bozulma başlar, yönetimlerde çürümeler yaşanır. Düşüncenin hâkim olduğu toplumlarda, iktidarlar da düşünüp insanların beyinlerine hitap etmek zorundadırlar.

        Duygu imparatorluklarında ise rasyonalizmden, makul olandan çıkış başlar, iktidarlarla birlikte toplum da yozlaşır. Sıradan insanlar kalpleriyle düşünmeye çalıştıklarından her türlü manipülasyona açık hale gelirler. Artık ülke her şeyin, her an olabileceği tehlikeli bir duruma gelmiştir.

        *

        Türkiye’ye soğukkanlılıkla bakılınca görünen durum maalesef böyledir. Duygularıyla düşünmeye, var olmaya çalışan kitleler, yine duygularıyla düşünen bir iktidar yapısının elinde oyuncak olmuş durumdadır.

        Beyin ve düşünme devreden çıktıkça Türkiye her şeyin her an olabileceği ve üstelik bunun da kimseyi şaşırtmayacağı tuhaf bir topluma dönüşmektedir.

        Beynin ve düşünmenin ön planda olduğu toplamlarda inancın yeri çok önemlidir ve inanç, bu toplumlarda daha iyiyi, daha güzeli bulmaya da katkı yapabilir. Ama bizim gibi bir ülkede duyguların iktidarı olduğu için, inanç olumlu katkısını maalesef yapamamakta ve sıradan insanları yanlışlara iten, o yanlışlarını göremeyecek duruma sokmaktadır.

        Yaşadığımız son bir yıla bakın sadece. Bu bir yıl içinde yaşananlar akıl alacak gibi değil. Her tuhaf, her olağanüstü olay, inançla desteklenen duygulara hitap edilerek anlatılabiliyor. Ve bu yüzden Türkiye maalesef, modern global dünyadan tecrit edilme ve sosyal açıdan mahvolma aşamasındadır.

        Atatürk sayesinde Türkiye’nin temeli aslında çok sağlamdır ve ülke getirildiği bu durumu daha fazla kaldırabilecek durumda değildir.

        Evet, yeni yazar yapılan dünkü çocukların bile Atatürk’e ağzına geleni söyleyebildikleri bu bahtsız ülke, biraz düşünebilse, beynini biraz devreye sokabilse bu korkunç durumdan tek kurtuluşunun yine Atatürkçü düşüncede olduğunu görecektir.

        Toplumdaki haksızlıklara, baskılara, ilkeli ve düşünerek karşı çıkma ve alternatif önerme potansiyeline sahip olan tek kesim seküler, modern, özgürlükçü insanlardır.

        Biliyorum, bu sözlerim şu anda sadece duygularıyla var olmaya çalışan insanlara yabancı gelecek ama onların bile yakında düşüncelerini, beyinlerini devreye sokmak zorunda kalacaklarına eminim.

        Çünkü Türkiye artık tıkanmıştır. Duyguların imparatorluğu bizi ancak bu noktaya kadar taşıdı. İktidar yapıları, bu ülkede kendi ağırlıkları altında çökme sürecine girmiştir. Bu yapılar da duygularla oluşturulduğundan içinde bulundukları durumu ne yazık ki göremiyorlar.

        Bu hastalıklı ortamda ne yazık ki sadece akıl değil, duygular ve inançlar da inanılmaz darbeler yiyor, elimizdeki her şey paramparça olup imha ediliyor.

        Türkiye bu sona layık değildir ve onu kurtaracak tek güç de bunca yıldır yediği darbeye rağmen yine seküler cumhuriyetçiler ve büyük Atatürk’ün bize bıraktığı “Düşünün” vasiyetidir

        Diğer Yazılar