Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İÇİNDE yaşayanların sonunu göremeyecekleri, kötü bir şeyler olmasından korktukları bir süreçten geçiyoruz. Türkiye her düzeyde kendi içinde hesaplaşmalar yaşamaya başladı.

        Hesaplaşma dönemleri, karakteri nedeniyle sertleşmelerin, suçlamaların, soğuk duyguların ön plana çıkabildiği dönemlerdir.

        Bu ortama bir de sıradan insanların korkularını, endişelerini ekleyin.

        Bu dönem hemen hepimiz için korkutucu, ürkütücü olmaya başladı.

        Bir karışıklık, bir bulanıklık içinden geçiyoruz. Türkiye böyle bir şeyi ilk kez yaşıyor. Bu tür dönemler, her şeyin çökeceği gibi bir duygu verse de korkmayın, başı dik tutun. Çünkü bu dönemler aynı zamanda bir doğuşun da sancılarıdır.

        Aslında şu anda bir millet, kendi demokrasisini arıyor. Evet kendi demokrasisini, çünkü demokrasinin evrensel nomlarına sahip çıkarken buna bizim kendi koşullarımızdan kaynaklanan özel damgaları da vuracağız bu süreç sonunda. Üstelik bunlar demokrasiyi zayıflatan damgalar değil, bilakis çok daha güçlendirici, yerleştirici damgalar olacak.

        *

        Bugün hangi kesime bakarsanız bakın, bu hesaplaşmanın izlerini görürsünüz. Seküler kesim kendi içinde tartışıyor. CHP kafa karışıklığı içinde. “Eskiden olduğu gibi devam mı, yoksa yeni bir şeyler söylemenin zamanı mı geldi”, asıl sorunları bu.

        Dindar kesim de aynı tartışmayı belki çok daha yoğun yaşamaya başladı. Ekstra yoğunluk, belki iktidar olmanın getirdiği özel yüktür. Ancak bu kesim de eskiden olduğu gibi devam mı, yoksa yeni bir şey söylemenin zamanı mı geldi sorusuyla karşı karşıya.

        Kürtler de aynı sorunsal içinde, “Topluma yeni bir şeyleri nasıl söyleriz” meselesini çok yoğun yaşıyorlar.

        *

        Her üç kesimde de ortak payda, “Yeni bir şey nasıl söyleriz?” sorusu. Aslında bu tür sancılar son derece sağlıklı bir arayışın işaretidirler.

        Evet bugünlere bakarak kötümserliğe, umutsuzluğa düşmek gayet tabii ki mümkün. Zaten birçok insana bu da oluyor. Tam bu sürece girilmişken kötümserlik, umutsuzluk, toplumsal bir intiharı getirir. Aksine bizler bu karmaşık, sancılı görünen ortamı, tam bebek doğmadan önce çekilen o son derece ağrılı dönem olarak görürsek hem biraz rahatlarız hem de doğuma yardımcı olabiliriz.

        Türkiye’ye yayılmış bu kafa karışıklığı ve hesaplaşma mantığı, en büyük etkisini medya üzerinde gösteriyor. Gazetelere, televizyondaki tartışmalara bakın, neredeyse hepsinde kontrollü bir panik var. Üstelik bu panik her an kontrolden çıkacak gibi. Türkiye’yi en çok tanıdığı, en iyi anlatacağı sanılan gazeteciler bile bu ortamın yarattığı panik duygularından etkilenmişler. Birçoğu çözüm yolunu gösterecekleri yerde savaş yöneten generaller gibi konuşuyorlar.

        *

        Şunu da unutmayın, bizler aynı zamanda çok da şanslıyız. Çünkü beğenmeyeni çok da olsa cumhuriyetimizin kökleri sağlam. Temeldeki bu sağlamlık ruhlarımıza da işlemiş. Bazı davranışları bu yüzden normal olarak kabul ediyoruz. Başka birçok toplumu aniden çökertebilecek stresler bu nedenle bizde atlatılabiliyor.

        Bankalara, olası bir kriz durumunda ne kadar dayanabileceklerini görmek için “stres testi” denilen bir analiz uygulanır. Türkiye de uzunca süredir bir stres testinden geçmekte ve bu testin yoğunluğu şu anda çok arttı.

        Testin her aşaması, cumhuriyetimizin kökleri sağlam olduğu için atlatılıyor. (Popüler kültürde, gündelik söylemde bu durum, hepimizin hayatının bir evresinde mutlaka kullanmış olduğu “Türkiye’ye bir şey olmaz, merak etmeyin” lafında kendisini gösterir.)

        Kimse merak etmesin, hiç korkmasın; Türkiye bu süreçten, cumhuriyetinin kökleri çok daha güçlenmiş ve kendi demokrasisinin özelliklerini keşfetmiş olarak çıkacak. O an geldiğinde seküleri, dindarı, Kürt’ü, Türk’ü herkes, kendi “Acaba neyi farklı yapabiliriz?” sorusuna cevap bulmaya başlamış olacaktır.

        Bu “Acaba neyi farklı yapabiliriz?” sorusuna verilen birçok cevap bir noktada kesişecek ve asıl “yeni Türkiye” işte o kesişme noktasından doğacak.

        *

        Türkiye bir devrim sürecinden geçiyor. Kimsenin enseyi karatmasına gerek yok. Bazı acılar çekiliyor, bazı kişisel darbeler yeniliyor ama şunu bilelim ki, bu süreç sonuna yepyeni bir Türkiye doğacak ve bizler cumhuriyetimizin 100. yıldönümüne, ona saygımız ve bağlılığımız çok daha artmış biçimde gireceğiz.

        Diğer Yazılar