Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AYDINLARIMIZIN bir bölümü hayatları üzerinde hiç düşünmeden, onunla ilgili hiçbir gerçeklik kontrolü yapmadan yaşıyorlar. Bu, Bodrum’a gidip de tüm Anadolu’nun böyle olduğunu düşünmek gibi bir şey.

        Veya Nişantaşı’nda biraz turladıktan sonra direkt Bebek’e giderek popüler kafelerden birinde akşamı edip sonra deniz kenarında beyaz şarap eşliğinde balık yerken, tüm Türkiye’nin böyle yaşadığını sanmak da hayat üzerinde gerçeklik kontrolünü kaybetmenin bir başka örneği.

        Bazı insanlar hayata bu bakışlarını yurtdışı gezilerine de taşıyorlar. Örneğin, New York’a uçunca direkt Manhattan’a geçip beş yıldızlı yaşam sürdükten sonra Amerika’da yaşamın hep böyle olduğunu sanmak da bu işin dış boyutu olabiliyor.

        İşi siyaset alanına taşırsak; insan eğer hoşgörülü, başkalarının hayat tarzına saygılı, düşünce ve ifade özgürlüğüne inanıyorsa kendisini Batı’da yaşıyor sanıp tavırlarının burada da kabul göreceğini veya çoğunluğun da böyle olduğunu düşünebiliyor.

        Bu kafaya sahip kişiler, Batı demokrasisinin yıllardır kavuşulması gereken bir ideal olduğunu, Türkiye’de de Batı kriterinde bir demokrasi yaşandığını düşünüp buna uygun tavırlar alabiliyorlar.

        Nasıl ki Bodrum’daki yaz hayatı, Nişantaşı ve Bebek’te yaşanan bir gün ve New York uçuşundaki beş yıldızlı hayat gerçek dışı ise Türkiye’de bir demokrasinin, hoşgörünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunduğunu düşünmek de gerçek dışıdır.

        Eğer bizler bu şekilde hayaller kurmayı sürdürürsek, hayatımız üzerindeki tüm gerçeklik kontrollerini kaybedersek bunun yükü belki topluma da biner, ama asıl yük bizlerin üzerine abanacaktır. Zarara uğrayan hep biz oluruz. Bizlerin hayatı, bu gerçeklik kontrolü eksikliğinin sonuçlarının bir dokümanteri gibidir.

        Burjuvazisi olmayan bu toplumda bir ara sosyalizmin bile olabileceğini düşündük. Bazılarımız ise askerlerin demokrasi getirebileceğini söyledi, bunu hâlâ söyleyenler var. Batı ülkelerindeki burjuvazinin nasıl davrandığına bakıp burada aslında var olmayan burjuva sınıfından onurlu davranışlar bekleyebiliyor bazı kişiler.

        Yine aramızdan bazıları, AK Parti’nin demokrat olabileceğini, düşünce ve ifade özgürlüğünü genişletebileceğini düşündük ve Türkiye’de olmayan ve olmayacak olan bir düşünce sistematiğini üzerimize yakıştırarak bu sefer liberal olarak yapılabilmesi imkânsız amaçlara hizmet ettik.

        Bu arada bir kısmımız da Türkiye’nin dünyanın en büyük gücü olduğuna ve Osmanlı’nın bir döneminde var olan muhteşem gücün tekrar bu ülkeye geleceğine kendisini inandırmış, bu şekilde yaşıyor.

        Anlayacağınız hepimiz, hayatımız üzerindeki gerçeklik kontrolünü kaybetmiş durumdayız. Yani bu ülke sürreel hayatlar yaşayan, aslında var olmayan şeylere inanıp ilişkiler kurmaya çalışan tuhaf bireylerden oluşuyor. Bu arada soyutlama yaparsak, adına cumhuriyet dediğimiz sistem de cumhuriyetten başka her şeye benzemeye başladığı için sistem üzerindeki gerçeklik kontrolünü de kaybetmiş durumdayız.

        Biraz kendimizi zorlayıp hayatımız üzerinde gerçeklik kontrolü yapsak, kolaylıkla göreceğiz ki bu ülke demokratik filan değil; insanlarımız hoşgörülü, düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veren bireylerden oluşmuyor. Buranın Batı demokrasileriyle alakası yok, burası olsa olsa Ortadoğu’nun geri kalmış zihniyetine sahip, geri kalmaya mahkûm sıradan ülkelerinden biri. Türkiye büyük bir dünya gücü filan değil; global düzeyde kimse bize hayranlık filan da duymuyor.

        Biraz gerçeklik kontrolü yaptığımızda maalesef gerçekler bundan ibarettir. Maalesef diyorum; çünkü ben de hayalimdeki hayatımı gerçekte yaşıyor olabilmeyi çok isterdim. Ama Bodrum’daki her tatilimden sonra nasıl ki Ümraniye’deki evime dönüyorsam, Batılı modern yaşamları düşünürken Türkiye gerçeği de kafama dank diye düşüveriyor.

        Bunu bir bölüm insanın hayatını anlatmak için yazdım, ama aslında bu yazı benim acıklı trajik yaşamımın da bir özetinden ibarettir. Yazıyı bitirir bitirmez içime olağanüstü hüzün ve hayal kırıklığı, demir gibi oturdu.

        Diğer Yazılar