Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜN okuyan hemen herkese “Ne gereksiz bir yazı, ne alakaysa” dedirteceğine emin olduğum bir yazı yazacak olmanın verdiği keyifle uyandım.

        Gerçi her yazı öyle olmak zorunda ama özellikle bu yazı benim için son derece şahsi bir konuyla ilgili.

        Geçtiğimiz günlerde New Yorker Dergisi neredeyse 90 yıldır merkezinin bulunduğu Times Square bölgesinden taşındı.

        Yeni merkezi Manhattan adasının güneyindeki yeni World Trade Center’da.

        Esasen bir yazarlar kenti olan New York’ta bu taşınma, edebiyatla iç içe yaşamaya çalışan her insanın yüreğinde buruk bir his bıraktı.

        Ben bazen bunca yıldan sonra “Bu şehir bana hâlâ neden heyecan vermeyi sürdürüyor?” diye düşündüğümde aklıma ne eğlencesi, ne şovları, ne yemekleri, ne de seksi geliyor. Tek cevabım bu yazarlarla aynı şehri paylaşmanın bana verdiği tuhaf heyecan oluyor. Örneğin ben Times Square İstasyonu’nda trenden indiğimde Broadway’e gelmiş olmanın heyecanını yaşamam, ben New York Times’ın, New Yorker’ın bulunduğu bölgeye gelmiş olmaktan dolayı ürperirim.

        Bölgeye adını veren New York Times gibi New Yorker da bölgenin kültürüyle gündelik yaşamıyla iç içe geçmiş yaşardı.

        Şehir temizlenmeden önce suça teslim olduğu yıllarda bir öğrenci olarak bu sokaklarda gezerken hatfalık sayısını heyecanla beklediğim New Yorker’ın binasının önünden geçerken “Acaba içerdeki rafine edebi insanlar bu sokaklara çıktıklarında neler yapıyorlar?” diye düşünürdüm.

        Derginin sembolü ve kapağında daima gözüken “Eustice Tilly” karakteri gibi zarif ve asil olan içerdeki yazarlar kadrosunun dışardaki o günlerdeki havaya uyabilmeleri bence mümkün değildi.

        Şimdi bu efsane dergi yola çıktı gidiyor bölgeden. Dergi tam kendisine yakışır biçimde ele aldı bu taşınma olayını. Son sayısında kapağına bu köşede bugün gördüğünüz bu harika çizgiyi yerleştirdi. Görüyorsunuz, derginin yazı işlerini bir kamyon tümden masalarıyla götürürken... Derginin sembolü “Eustice Tilly” yanda makam arabasından çevreye son bir bakış atıyor. Her binaya New Yorker’ın gidişiyle ilgili bir slogan yerleştirilmiş. Geri planda taşınılacak yeni bina gözüküyor. İçerde ise sadece “Here” (“Burası”) başlığı atılan harika bir yazı yazılmış. Bana sadece bir dergi değil sanki tarih taşınıyormuş gibi geliyor. O yazarları, o insanları belki görürüm diye sıkça gittiğim Bryant Park, Joe’s Corner barı ve Schauen Gourmet lokantasına bundan sonra eğer gidersem içim buruk olacak, eski günleri hatırlayacağım.

        Bu taşınmayla dergi bir şey kaybetmeyecek ama bölge için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Times Meydanı artık eski havasında katiyen olamaz bundan böyle...

        Diğer Yazılar