Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BLOOMBERG TV’deki programımızda (cuma ana haberden hemen sonra) anlatırım diye internetteki çöpçatan siteleri hakkında çalışırken son zamanlarda sayıları hayli artan bu tür siteler içinde Müslüman arkadaşlık sitelerinin ne kadar da aktif oldukları dikkatimi çekti.

        Çöpçatan siteleri illa sadece cinsellik arayanlar arasında arabuluculuk yapmıyor, son zamanlarda bu siteler aracılığıyla hayat arkadaşını bulup evlenenlerin sayısı da çok arttı. Bu hem Türkiye’de hem de dünyada genel bir trend ama bu trendin alt başlığı olabilecek ve “niş” diye adlandırılabilecek çöpçatan siteleri de var.

        Örneğin, Amerika’da Yahudiler ve Zenciler arası arkadaşlık siteleri çok. Bizde de Müslümanlar arası arkadaşlık arayışına yardımcı olan siteler çok aktif ve hem kadınlar hem de erkekler bu siteleri hayli dinamik kullanıyorlar.

        Bu âleme bakarken başka bir gelişme de dikkatimi çekti. Anadolu’da iç giyim mallarında internetten alışveriş çok artıyormuş. Bu iç giyim mallarının o sektörde fantezi diye adlandırılan türde olduğunu da söylemeliyim.

        Bu iki trendi yan yana alınca görüyoruz ki, Türkiye’de güçlüler her ne kadar topluma tek tip ahlak, tek boyutlu insan türü empoze etmeye uğraşsalar da o toplum ya güçlülerden korktuğu ya da mahalle baskısına muhatap olmamak için hayatını tek tiplilikten çıkaracak ve kendine kontrollü haz yollarını açacak adımları atıyor. Bu adımları atmasında, görünmez olma imkânını kendisine verdiği için de interneti yoğun kullanıyor.

        Cumhuriyet tarihinde her dönem, inancı kendi siyasetlerinin temeli yapan partiler, güçlüler insanlara tek tip ahlak empoze etmeye ve bunun aracılığıyla onları kontrol altında tutup yönlendirmeye özel önem vermişlerdir. Bilinçli ya da bilinçsiz çarpıtılan dini yorumlarla da desteklenen bu tavır, Cumhuriyet dönemi Müslümanlığının haz ilkesinden daima uzak durmasına ve şehirli yaşama özgü eğlence, neşe ve yaşam biçimlerine tepki duymasına neden olmuştur.

        Her türlü tepkiyi, tavrı insana özgü görüp bunu tartışmalıyız, ama o tavır nedeniyle Türkiye’de “İnsan nasıl oluşur ve nasıl mutlu olur?” sorularına hiçbir zaman felsefi cevap aranamadı, bunu da görmek gerekiyor.

        Ahlaklı olmak gayet tabii ki önemlidir, ama hiçbir insan hiçbir sistemde sadece mutlak ahlaktan oluşamaz, sadece ahlaklı sayılan yaşamlar süremez.

        Mutlu olabilmek için her insanın biraz “dekadans”a ihtiyacı vardır. Yani kontrolü kaybetmeden toplumun ahlaklı olarak tanımladığı yaşam biçimleri dışına geçici olarak çıkmak ve hayata biraz mola vermek son derece insani bir ihtiyaçtır.

        Bu ihtiyacı baskı altında tutmak ve silmek için Türkiye’de özellikle son yıllarda çabalar çok arttı. İşin ilginci, ahlak söylemleri arttıkça Türkiye son derece ahlaksızlaştı. Bu da son derece normal; çünkü içgüdülerden gelen duyguları, insani arzuları soyut söylemler uğruna baskı altında tutayım derken insanda bu eksikliğin sonucunda büyük patlamalar olabiliyor. Bu patlamalar ya bireysel ahlaksızlık ya da kadına şiddet olarak ortaya çıkıyor.

        Sonunda da ahlak söylemleriyle kontrol altında tutulduğu sanılan toplum, vasat insanlardan oluşan niteliksiz, renksiz, yaratıcılıktan uzak bir gri tonlu ülkeye dönüşüyor. Ve o baskı altına alınan duygular da her an patlamaya hazır olduğundan “saldırgan vasatizmi” yaratılıyor.

        Saldırgan vasatizminin pençesine düşmüş toplumlar, çok rahatlıkla faşizme veya dini totalitarizme düşerler, ama olamayacakları tek şey vardır, o da demokrasidir.

        Diğer Yazılar