Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SEÇİM yaklaşan her ülkede insan beyninin nasıl çalıştığını, beyinlerin nasıl değişmekte olduğunu bilmek, her siyasi akıma iktidar yolunu açar.

        Gerçi Türk beynini her zaman bilimsel açıklamalarla anlamak imkânsızdır; onun özel bir durum olduğunu kabul etmemiz gerekiyor ama yine de bilimsel açıklamaları bilmek zorundayız ki sert siyasi iklimde bilgi yoluyla ayakta kalmayı başarabilelim.

        İnsan beynine dışarıdan saniyede 11 milyon adet enformasyon/uyarıcı geliyor. Beynimiz bunların sadece 40 (evet kırk) adedini bilinçli olarak işleme sokuyor. Geriye kalan 10 milyon 999 bin 960 parça enformasyon/uyarıcıyı bilinçdışına (dikkat bilinçaltı demiyorum, bilinçaltı farklıdır) itiyor.

        Freud’un bilinçaltı kavramından tamamen farklı olan bilinçdışı, var olmamız için yapmamız gereken işleri anlatıyor. Bilinçdışı fonksiyonlar, beynimizin eski beyin olarak nitelendirilen bölümüne ait olan fonksiyonlardır.

        Adından da belli, “eski beyin” bizim tür olarak evrimimizin başından başlayıp bugüne kadarki gelişmelerin aşamalarını genetik kodumuza yazmış olan bölümdür. İnsan tabii ki başta okuma yazmayı bilmiyordu. Görmek ve işitmek, hayatta kalmak için elindeki tek silahlarıydı.

        Ava çıkmış ilkel insanları düşünün; onların beyinleri etraftan gelebilecek ani tehlikelere karşı alarm durumundadır. Her farklı ses, görüntü onların beyinlerinde elektriklenme yaratır ve herhangi bir tehlike algısında hızla düşünmeye başlar.

        Burada yeni beyni ilgilendiren rasyonel analiz filan yoktur, her şey bu “primal” düzeyde gelişir.

        İşte bu yüzden 21’inci yüzyıl, bütün gelişmelere rağmen insanın aynı zamanda primal evresine de bir dönüştür. Bu global trend, Türkiye’de yukarıda bahsettiğim özel nedenlerden dolayı biraz daha hızlı olmuştur ve bunun vahim sonuçlarını baktığınız her alanda görebilirsiniz.

        Ava çıkmış insanlar örneğimi hatırlayın, bu ve buna benzer nedenlerle beynimizin işlem yapma gücünün yarıdan fazlası görsellikle ilgilidir. İnsan beyni bu güç nedeniyle 2 bin 500 resmi aradan uzun zaman geçse dahi yüzde 90 doğrulukla hatırlayabiliyor.

        Duyduğumuz ve okuduğumuz bir şeyin bir yıl sonra yüzde 63’ünü hatırlarken bir resmin ise yüzde 90’ını kesinlikle hatırlayabiliyoruz. Okuma işte bu yüzden ölüyor, 140 karakter bile çok geliyor, bunun yerini periscope (video) alıyor.

        İşte bu yüzden hem medyada beyinlerin görsel bölümüne hitap etmek başarının garantisidir, hem de siyasi kampanyalarda bu gerçek hatırlansa çok iyi olur.

        Instagram, Youtube, Twitter ve görseli iyi kullanan her sitenin başarılı olması ile eskinin “Bizi limon gibi sıktılar” siyasi kampanyasındaki tek ve kısa limon sıkma filminin siyasi başarısı burada yatmaktadır.

        11 milyon adet uyarıcı bombardımanı altında olan beynimizin, kendisini koruma altına almak ve bunlarla başedebilmek için bazı stratejileri var:

        ■ Beyin, gelen uyarılar arasından ayıklamalar yapıyor. Primal dönemde kötü haberler, felaketler, trajediler baskın olduğundan eski beynimiz daima kötü habere alışıktır, kötü haberi bu yüzden sever.

        Medyada kötü haber, daima iyi haberi kovar. Siyasette de kötü haber veren daima ilgiyle dinlenir. Gazetelerin üçüncü sayfaları bu yüzden popülerdir. TV’de kaza bela haberleri hep ilgi çeker. “Ülke batıyor” diyen hep alkış alır. Emin Çölaşan bu yüzden her dönemde hep popülerdir.

        ■ Beynimizin 11 milyon uyarının bombardımanına karşı kendisini korumaya almasının bir diğer yolu da gelen tüm bilgileri “bizler-onlar” veya “bizden-bize karşı olanlar” karşıtlığı içinde kategorize etmesidir. Bu açıdan günümüz siyaseti, primal insanların dünyasındaymış gibi götürülmektedir.

        ■ Eski beynimizin primal dönemden kalmış tehlikeye karşı hızlı düşünme alışkanlığından gelen bir başka özelliği de, daima hızlı olanı ve en son gelen haberi doğru olarak algılama eğilimidir. Mesajın içeriğini hızlı ve etkin dağıtan akıllı telefon yayınlarının başarısı bundandır. Ayrıca siyasetçinin bir gün önce dediğinin tam karşıtını savunabilmesinin temelinde de bu yatar; çünkü en son söylenen doğru olarak algılanır.

        Bütün bunların özeti, beynin bu yüzyılda rasyonel çalışan bölümünün gerilemesi ve duygularla düşünmeye çalışan bölümünün hâkimiyet kazanmasıdır. Bu yüzden yayıncılıkta da siyasette de akıllara değil duygulara hitap eden daima kazanır. Akıllara hitap etmeye çalışanın dedikleri algılanmaz bile.

        Bu seçimin galibi AK Parti’dir. Tayyip Erdoğan da kesin başkan olacaktır.

        Diğer Yazılar