Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAZININ başlığı, bir süre önce neredeyse tutkuyla seyretmekte olduğum dizinin adıdır.

        New York’lu bir mafya mensubu, Amerika’dan kaçmak zorunda kalınca Norveç’in Lilyhammer kasabasına yerleşir ve orada başından geçen komik olaylar anlatılır.

        Adam hiç bitip tükenmeyen bir kültür şoku yaşamaktadır.

        Örneğin, basit bir suçtan kısa süreliğine hapse atılınca, gardiyan bir süre sonra gelip “bazı koşulları iyileştirmekte yeterince hızlı davranamadıkları, yeterince konfor sağlayamadıkları” için ondan özür diler.

        Gardiyan, mahpusa sürekli hizmet etmektedir.

        Servis biraz aksasa, mahpus ona kızar bile.

        Bütün bunlar Norveç ortamında normaldir.

        Amerikan hapishanelerinin ağır, gayrı insani koşullarına alışık olan bir insana ve bizlere bu durum komik ve tuhaf gelmektedir, ama Norveç’te bütün bunlar normal karşılanmaktadır.

        Bu bir naiflikten ziyade Norveç toplumunun insani yüzünü göstermektedir.

        Bütün bunların bir abartılardan ibaret olmadığı, New Yorker Dergisi’nde son yayınlanan bir yazıyla ortaya konuldu.

        Karl Ove Knausgaard tarafından yazılan “The Inexplicable” başılıklı yazıda, 22 Haziran 2011 tarihinde Oslo’da 69 genci vurup öldürerek bir katliam yapan Anders Behring Breivik’in hikâyesi anlatılıyor.

        Breivik, 21 yıldan ömür boyuna kadar gidebilecek cezasıyla şu anda hapishanede.

        Otoritelere şikâyet mektupları yazıyormuş.

        Hücresine konulan bilgisayar konsolunun “Playstation 3” değil “Playstation 2” olması onu kızdırmış.

        Ayrıca yazı yazması için kendisine verilen kalemin ergonomik olmadığından, ileride elinde romatizmaya yol açabileceğinden şikâyet etmiş.

        Yani anlayacağınız, Lilyhammer dizisinde yaşananlar bir abartı değilmiş, gerçeği yansıtıyorlarmış.

        69 genci tek tek öldüren bir katilin, en azından biraz alttan alması gerektiğini düşünüyorsunuz ama anladığım kadarıyla bu Norveç’te mümkün olan bir şey değil.

        O sadece hapishanedeki konforunu düşünüyor ve devlet de buna uyum sağlamaya çalışıyor.

        Bir suçluya kızdığımızda “Asılsın”, “Ölsün” deriz ya, Norveç’te de durum tam tersi böyle işte.

        Bu davranış iyi bir şey mi, gerçekten bilemiyorum, ama böylesine bir tavrın o ülkede daha çok insani ortam oluşmasına yol açtığı da kesin.

        İki ülke arasındaki hayat tarzlarına ve yaşam kalite farklarına bir bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

        Diğer Yazılar