Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçim sonucu alındıktan sonra TBMM Başkanlığı seçimine kadar Türkiye bir ara rejim yaşadı.

        Geçmişte 10 yılda bir yaşamaya alışık olduğumuz ara rejim, bu defa 13 yıl sonra geldi. Bir kuşağın eskiden bilip de unutmaya başladığı, genç kuşağın ise belki de ilk kez tattığı bir duyguydu bu ara rejim ortamı.

        Bu kısacık sürede bizler, artık unutmaya başladığımız demokrasinin ne kadar da soluk verici, ne kadar da insanı canlandırıcı bir şey olduğunu tekrar anladık.

        Bu havayı özlemiştik ve doğrusunu isterseniz birçoğumuz, bu duyguların, bu havanın bir daha tadılabileceğini bile düşünmüyordu.

        Seçim sonucunda bir mucize oldu. Çok kısa sürse de, ömrü çarşamba gününe kadar devam etse de insanlarımız demokrasinin aslında ne kadar güzel bir şey olduğunun tadına vardı.

        İnsanlar hedefe konulmadan, düşman ilan edilmeden kendi hayat tarzlarını istediği gibi yaşayabileceklerini, fikirlerini istediği gibi söylemenin güzel bir şey olduğunu, her gün nefret söylemi dinlememenin ne kadar da huzur verdiğini bu kısa sürede tekrardan gördü.

        Aslında olması gereken, normal hayatın nasıl da güzel olduğunu, bunca yıl sonra ilk kez bu kısa “ara rejim dönemi”nde yaptı Türkiye.

        Aslında milletvekili seçiminden, Meclis Başkanlığı seçimine kadar geçen sürede gördüğümüz, sadece demokrasinin yarım yamalak provasından ibaretti. Çünkü otoriterliği isteyen güçlülerin gölgeleri, birer hayalet gibi memleketin üstünde dolaşıyordu.

        Ancak siyasi partiler, ortada belirsizlik olduğundan, otoriterliği daha da artıracak başkanlık sistemi gündemden kalkmış gibi göründüğünden, sanki gerçekten bir demokrasi varmış gibi hareket ettiler bir süre.

        İnsanlarımıza, daha fazlasını isteyen ve bunu çoktan hak eden halka umut pompaladılar. “Acaba her şey daha farklı olabilir mi? İçine düştüğümüz kısırdöngüden kurtuluş imkânı bu defa olacak mı? Dışarıda neredeyse tüm dünyaya rezil olan, içeride ise özgürlüğün ve hür yaşamın imkânlarını elinden kaçırmaya başlayan Türkiye bu defa normal hale gelecek mi, dengeler yerine oturacak mı?” umutları belirdi tekrar memlekette.

        Neyse, aslında bize yakışmadığı belli olan bu ara rejim fazla uzun sürmedi ve bizler tekrar alıştığımız otoriter tatlı rejime ve umutsuzluğa geri döndük.

        Bu durum, sapına kadar milliyetçi olan, hatta ağızlarından burunlarından milliyetçilik fışkıran MHP sayesinde oldu. MHP, kendisinden bekleneni yaptı ve sağlam bir duruş sergileyerek “demokrasi ara rejimi”ni sona erdirdi; Türkiye’nin yakalayabileceği güzel geleceği tekrardan kararttı ve bu tür duyguların gelecekte de yeşermemesi için gerekeni yaptı.

        MHP, aslında iktidar olmaktan korkuyor. Çünkü sadece neye karşı olduklarını biliyorlar; neden yana olduklarını ve buna nasıl ulaşacaklarını bir türlü anlatamıyorlar.

        Örneğin, alın “ekonomi”yi. Ne yapacaklarını bilemediklerinden, sadece karşı çıkmak, yani sürekli “ilkeli menfilik”le var olmak zorundalar. Bu durum yalnız ekonomide değil, her konuda böyle.

        Kendi başlarına otoriter olmayı da beceremiyorlar, ancak otoriter sisteme yardımcı olmakta, onun yolunu açmakta hüner sahibiler. Ve ben kendimi bildim bileli böyleydiler, yılların alışkanlığıyla bu konuda daha fazla uzmanlaştılar, bunu da son günlerde ispat ettiler.

        Diğer Yazılar