Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yemin ediyorum hem Aydın Doğan’a hem de Recep Tayyip Erdoğan’a imreniyorum. Onlar doğdukları semti söyleyince bunun bize bir şeyler ifade etmesini bekliyorlar. O semtin bize bazı çağrışımlar yapması gerekiyor.

        Ben de Ankaralıyım; bunun size ne tür çağrışım yaptığını bilemiyorum ama bana sorarsanız burada anlamsızlıktan başka bir şey yok.

        Yıllardır bunun acısını çekmekteyim. Hani vatandaşların birbirlerine sordukları o meşhur tuhaf soru vardır ya “Memleket neresi?” diye. Ben o soruya cevap verirken hep eziklik hissetmişimdir. “Memleket neresi?” sorusuna Ankara dışında cevap veren herkes buna cevabıyla birlikte bir anlam yükleyebiliyordu. En azından İstanbul’un bazı semtlerinde hemşoları vardı veya bazı semtlerde gizlice kumar oynatmak için kurulmuş birleşme ve dayanışma dernekleri bile vardı.

        Şimdi durumu düşünsenize, adam gelmiş büyük bir beklentiyle “Bakalım bu nereli çıkacak?” diye bana soruyor. Cevabı duyunca da bayağı bozuluyor, bana kınar gibi bakıyor. Hele adam pes etmeyen tiplerden biriyse o zaman da “Ankara’nın hangi semtindensin?” diye ısrar ediyor. Beni belki bıçaklar veya yüzüme kezzap filan atar diye “Bunlardan sana ne” diyemiyorum.

        Bence bazı medeni ülkelerde insanın aklına gelse bile utancından kendini öldürtecek türde bir özel soru bu. Ben de sektirmeden, “Ankara’nın Çankaya İlçesi’ndenim” diyorum. “Hacettepe” desem mesela, bu adam için bir anlam ifade edecekti. Ama ilk önce Ankara, sonra da Çankaya cevabı onun için ölümcül bir darbe oluşturuyor.

        *

        Hacettepe denilince, bu semte oturanlardan özür dileyerek onlara acı bir gerçeği hatırlatmak istiyorum. Benim baba tarafından sülalem Hacettepelidir. Dedem o semtte delirdi, bahçesine dalan yandaki komşunun horozunun kafasını tek eliyle o semtte kopardı ve o semt sakinleri kafasız bir horozun dakikalarca sokakta dolaştığını da gördüler.

        Babama “Bana Hacettepe’yi anlatsana” dediğimde sadece bazı barlardan bahsediyor. Sanırsınız koca semt sadece bunlardan oluşuyor. “Neydi bu barları o kadar güzel yapan şey?” diye sorduğumda, “İçinde esrar olan şarapları vardı” dedi.

        Bu ilginçti. Israrıma rağmen bana bu barların yerini söylemedi, “Zaten hepsi kapanmıştır” dedi. Ben mönüsünde esrarlı şarap olan bir işletmenin kapanmasına imkân olmadığını söylesem de babamı ikna edemedim.

        Şimdi Çankaya’da oturuyor ama ruhen hâlâ eski Hacettepeli. Geçenlerde emekli maaşını çekerken yanına bir serseri yaklaşmış. “Yardım edeyim” ayağına parasını çalacak. Babam da bunu çakmış tabii ki ve adama, “Oğlum bana şuradaki iskemleyi versene, biraz oturayım” demiş.

        Adam “Oturursa onu daha rahat soyarım” diye düşünerek iskemleyi getirmiş. Babam gayet sakin oturduktan sonra metal bastonunun ucundaki tıpayı çıkarıp keskin ve uzun bıçağa özlemle bakarak piposunu yakmış. Serseri acilen, “Dede iyi günler diliyorum sana” demiş, babam da arkasından “dede” kavramına sövmüş.

        *

        “Bu ay paran kısıtlı, biraz hesaplı harca” dedim, sanki hiç dememişim gibi telefonu kapar kapamaz bakkaldan 700 liralık içki siparişi verdi, sonra da evi badana yaptırmaya girişti. Şimdi misafir odasının tavanı siyah, duvarları ise kırmızı. Evin içi şu anda, Amsterdam’daki Kırmızı Fener Mahallesi’ndeki evlerin müşteri kabul odalarını andırıyor.

        Bu ise beklenmedik sorunlara yol açabiliyor; çünkü ne zaman Ankara’ya babamı ziyarete gidersem, durup dururken tahrik olmaya ve aklıma bazı düşünceler gelmeye başlıyor. Bunu babama anlattığımda, “O zaman bu evi bilimsel araştırmaya bağışlamalıyız; çünkü bu oda seni bile tahrik ediyorsa o zaman bunun insanlık namına incelenmesi gerekir” dedi.

        90 yaşındaki bir adamın bile cinsellik konusunda alay ettiği bir adam olmak bana hayli dramatik ve travmatik geldi.

        *

        Kafede otururken yanıma gelip ülkenin bu kadar sorunu varken neden bu tür yazılar yazdığımı soranlara iki cevabım olacak:

        1- Cevap sorunuzda var aslında. Ülkenin bu kadar sorunu olduğu için artık mizah yazıyorum.

        2- Eğer beni sokakta hesap soracak kadar yakından takip ediyorsanız o zaman bir hafta önce neden böyle yazacağımı anlattığım yazımı da okumuş olmanız gerekiyor. Okudunuz da anlamıyorsanız o zaman bu köşeyi artık okumamanızı rica ediyorum.

        Diğer Yazılar