Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sorun olmayan yerde sorun arayanlara, gönüllerinden geçeni gerçekmiş gibi düşünenlere, anlamlı muhalefet yolu bulamayıp da çareyi bu konuda görenlere ve “Türkiye’de bir kriz çıksın da ne olursa olsun” diyenlere bir haberim olacak.

        Onlara bugün Türkiye’nin yeni normalini anlatacağım. Devletin zirvesi hakkında şimdi anlatacaklarım, bu konuda olabilecek en güvenilir kaynaktan alınmıştır.

        Bugün Türkiye’mizin “yeni normali” şudur:

        - Cumhurbaşkanı ile Başbakan her konuda tamamen anlaşmıyorlar ama anlaşamadıklarını konuşup birbirlerini ikna yoluyla ortak zeminde buluşuyorlar.

        - Cumhurbaşkanı, ne Başbakan’ın yetki alanlarına, hukukuna müdahale ediyor ne de kendi yetkilerine, hukukuna müdahale ettiriyor.

        - Aynen Başbakan da Cumhurbaşkanı’nın hukukuna ne müdahale arzusu taşıyor ne de böyle bir hareketi oluyor. Ama o da kendi hukukuna müdahale ettirmiyor.

        Bugünün Türkiye’sinde devletin bu kadar sorunla karşı karşıya olduğu, global düzensizliklerin devletin en üst seviyesine bile yansıyabileceği bir dönemde zirvedeki bu anlayış ve uyum, Türkiye’nin şansıdır.

        Bu yüzden kimse kendi gönlünden geçeni sanki gerçekmiş sanıp birtakım yersiz fanteziler kurmaya girişmesin. Yeni normalimize onların da alışması gerekecek.

        Ayrıca Türkiye’nin bir dört yıl daha seçime gitmemesi yönünde bir karar da var.

        Bütün bunların dışında Türkiye, AB ile ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracak. Bu açıdan AK Parti iktidarının ilk yıllarındaki dinamizme geri dönüleceğini söylemek de mümkün.

        DAVUTOĞLU-MERKEL UYUMU

        Almanya, Avrupa’nın motor gücü ve lideri konumunu iyice üstlendi, bu rolüne bayağı ısındı. Ve bu rolü bir Avrupa konsensüsüne bile dönüştü. Bu yüzden Merkel, global dünyanın en önemli liderlerinden biri.

        Davutoğlu da Alman kültürünü Türkiye’de en iyi bilen kişilerden. Sadece günceli bilmekle kalmıyor Alman düşünce hayatını yönlendirenleri, Alman edebiyatını, dahası Alman felsefesini çok iyi incelemiş biri.

        Bu bilgisi ve donanımı nedeniyle Merkel’le en sıcak, en verimli ilişki kurabilecek siyasetçi de o. Alman gücünün dünyada tekrar yükselmekte olduğu şu dönemde bu Türkiye’nin de bir şansıdır ve geleceğe yönelik umut veren bir gelişmedir.

        ŞERAFETTİN’DEN DAHA KÖTÜ OLAN KEDİ TANIYORUM

        New York’un ciddi biçimde çıldırdığı dönem olan 1970’lerin başında şu anda Disney dükkânının, Madam Tussaud Müzesi’nin bulunduğu 42’nci Cadde tam bir batakhaneydi. O yıllarda bir porno çılgınlığı yaşanıyordu. Yepyeni fetişler keşfedilerek bunların filmi yapılıyordu. Times Square’daki sinemalar, porno dünyasının bir mekânı gibi olmuşlardı.

        Bir gün bu sinemalardan birinde “Fritz the Cat” adlı bir film oynamaya başladı. “Porno filmlerin arasında bu çizgi filminin ne işi vardı?” diye katiyen sormayın. Çünkü bu film neredeyse caddede oynamakta olan diğer tüm porno filmlerden çok daha terbiyesiz ve ahlak sınırlarını zorlayıcıydı.

        Ralph Bakshi’nin filmindeki kedi Fritz, ahlak dışı bir serseriydi. Yanından geçtiği her dişi kediyle ateşli bir şekilde sevişen Fritz, porno filmlerin seks sahnelerine yaklaşımlarını bile değiştirdi. Fritz marihuana içiyor, orjilere katılıyor ve sekste her şeyi denemeye de açıktı.

        “Fritz the Cat” karakterini yaratan ünlü ve büyük çizer Robert Crumb’dı

        Crumb yeraltı dergilerine çizdiği alternatif karakterlerle meşhur olmuştu. Çizgiye alternatif bir bakış getiriyordu. Fritz karakterinin davranışlarında kendi hayatının parçalarını görmek mümkündü. Crumb ve kedi Fritz, toplumun geleneksel ahlak normlarının dışında yaşayan, onları sorgulayıp reddeden, otoriteye karşı ve nihilist yaşam tarzları olan karakterlerdi.

        Fritz sadece norm dışında davranmakla kalmıyor, bunun doğru ve haklı bir tavır olduğunu da savunuyordu. Anlayacağınız tam bir anarşistti de.

        Bu film, sinema tarihinde iyi reyting alan ilk çizgi filmdi. New York sokakları o dönemde Fritz gibi insanlarla doluydu, sokakları onlar ele geçirmişti. Ben de o sokaklarda yetiştim.

        Dönemin ruhunu yakaladığından Fritz the Cat gişede çok başarılı oldu. Crumb film yapımcılarıyla anlaşmazlığa düşünce yine anarşist bir iş yaptı ve “Fritz the Cat” karakterini bir çizgi romanda öldürdü.

        1974 yılında “Kedi Fritz’in 9 Canlı Yaşamı” adlı devam filmi de çekildi, ama yapıma ne Bakshi ne de Crumb katkıda bulundu. Bu yüzden o ikinci film fazla tutmadı.

        BU ROMAN HEMEN ÇEVRİLSİN

        CIA’nın tarihini anlamadan Amerikan devletini anlamak imkânsız. Onu anlamanın bence tek yolu Robert Littell’in “The Company” adlı CIA’nın tarihini anlattığı büyük romanını okumaktır. Bir de Norman Mailer’in “Harlot’s Ghost” adlı romanı var aynı konuda, ama ben Norman’ınkini fazla sevmem. Littell’inkini üç defa okumuşluğum bile vardır.

        HABERTURK.TV

        Biz ekip olarak www.haberturk.tv için ilginizi çekeceğini umduğumuz haberler arayıp bulmaya, yaratmaya başladık. Adım adım uygulamaya sokacağımız planlarımız da var. “Arada bir bakın” derim. Birçok da video var; doğal olarak izleyip paylaşmanıza uygun bir içerik anlayacağınız. Norman Mailer’in “Kendim için reklamımdır” başlıklı bir kitabı vardı. Bu da benim kısa “Kendim için reklamımdır” diyebilirim. Unutmayın, bakıp takıldıktan sonra siteye geri dönüşlerinizi ve katkılarınızı da bekliyoruz.

        Diğer Yazılar