Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dijital sistemlerin ağır sanayi üretimine uygulanmasıyla oluşan akıllı üretim süreçlerini ve dördüncü sanayi devrimini anlatmak için “sanayi 4.0” kavramı kullanılıyor. Bu sistemleri öğrenmek için bulunduğum yerlerde ve daha sonrasında bazı mülakatlarda bana, “Peki, Türkiye bu sanayi 4.0 devriminin hangi aşamasında? Sizde durum nasıl?” diye soruluyor.

        Bu soru ve cevap çabalarım tabii ki benim içimde derin bir yarayı acıtıyor. Bu sadece gecikmemizden kaynaklanan, geriye düşmemiz korkusundan ve dahası sadece sanayi üretimiyle alakalı bir yara değil.

        Bu bağlamda belki birçoğunuza garip gelecektir, Türkiye’nin sanayiden önce acilen tarım sektörüne el atması gerekiyor.

        Bazen bazı konuları, “Durup dururken ne gereği vardı şimdi bunun?” diye algılanır zannıyla korkup gündeme getirmekten çekinmemek lazım. Tarıma acilen el atılması gerektiğini uzun zamandır düşünüyorum; söylemin yeri ve zamanının gelmesini bekliyordum. Sanayi devrimi üzerine olması gereken bir yazıda bunun gündeme gelmesini lütfen bağışlayın.

        Ekonomide, dış ticaret konusunda “karşılaştırmalı avantajlar” denilen bir kuram vardır. Ülkeler başka ülkelere nazaran daha avantajlı konulara yoğunlaştıklarında dış ticarette de başarı kazanılır, tabii gerçek hiçbir zaman teoriye uygun gelişmez, ama bazı olaylara yaklaşımımızı da doğru tutmamıza yarayabilir.

        Türkiye’nin makro ekonomik verilerine baktığımızda ne yazık ki hem sanayide hem de tarımda geri düşmüş ve rekabetin dışına çıkmış görünüyoruz. Hele bu sanayi 4.0 devrimini kaçırırsak sanayimiz daha büyük darbe alacak. Tarım sektörümüz ise uzun yıllardır çeşitli iktidarların yanlış politikaları, ihmalleri, “Olanla yetinelim, günü kurtaralım” tavırları nedeniyle gittikçe eridi ve büyük tarım potansiyeline yazık edildi.

        ORGANİK TARIM

        Tarım sektörümüzün bugünkü hali bizleri üzüyor olabilir, ama belki de bunu bir avantaja döndürmenin yolu da vardır. Tarım sektörü öylesine dibe vurmuş durumda ki her şeyi yeni baştan kurmak gerekiyor.

        Eğer akıllı davranırsak, plan yapmaktan strateji oluşturmaktan korkmazsak tarım sektörümüzün bugünkü dünya koşullarında nasıl öne çıkacağını ve parlak performans göstereceğini tespit edip ona göre çalışmaya başlayabiliriz.

        Bugün ihracatımızın olabileceği tüm ülkelerde bir organik tarım trendi var. Organik olmayan ürünler tüketilmiyor. Sadece organik ürün satan zincirler oluşuyor ve organik olan ürüne büyük talep var.

        Üstelik organik ürünlerin fiyatı da çok yüksek. Düşünüyorum da eğer Türkiye’de tarım sektörünü planlı programlı ve stratejik hedefler koyarak bir organik üretim merkezine dönüştürürsek o zaman hem dış ticaretimiz canlanır hem de ekonomimiz güçlenmeye başlar.

        Bu olmayacak, başarılamayacak bir hedef değil. Sadece büyük düşünmekten korkmayan, büyük oynamaktan çekinmeyen bir merkezi idareye ihtiyaç bulunuyor. Başbakan Davutoğlu hükümetinin bu zor işin altından kalkacağına ve isterse bu tarım devrimini başaracağına inanıyorum ben.

        TARIMDA DİJİTAL SİSTEMLER

        Microsoft kampusunda gezerken kampustaki restoranlarda kullanılmak üzere dijital sistemlerle kontrol edilen akıllı tarım üretimlerini de gördüm. Bu tarım üretiminde akıllı sistemler en ideal koşullarda, en üst kalitede organik ürünler üretiyorlar. Üretimle ilgili her şey dijital olarak kontrol ediliyor, yani bu da akıllı tarım sistemi. Buna benzer sistemleri, organik tarıma yoğunlaşması gereken tarım sektörümüzde mutlaka kullanmalıyız. Burada alıştığımız akıllı üretim dijital sistemlerini daha sonra sanayi üretimine uygulamamız da daha kolaylaşabilir.

        YAZ FİLMLERİ SEZONU BAŞLADI

        Hollywood, yaz filmleri sezonunu açtı bu hafta. İlk film “Captain America” adlı Marvel karakteri üzerine yapılan “blockbuster” potansiyelli film olacak. Çizgi roman karakterlerine dayanılarak yapılan filmlerde son bir trend var. Bunu galasına katılmış olduğum “Superman Batman’a Karşı” filminde de gördüm. Filmlerde artık süper kahramanlar birbirleriyle dövüşüyorlar. Captain America karakteri de başka süper kahramanlarla dövüşüyormuş bu yeni filmde örneğin Spiderman de varmış. Filmdeki 15 dakika süren dövüş sahnesinin harika olduğunu söylüyor, izleyenler. Senaryo klasik çizgi roman dünyasına özgü: Devlet süper kahramanlara diyor ki, “Her mücadeleyi size bırakamam, artık benimle birlikte çalışacaksınız. Captain America bunu kabul ediyor ve kabul etmeyen diğer süper kahramanlarla kavgaya başlıyor. Bu klasik bir çizgi roman temasıdır. Bir klasik formüldür. Bu filmin çok güzel olduğu ve Superman filminin yapamadığını yapacağı, hayranlarını çok mutlu edeceği söyleniyor.

        ÖYLE BİR TAT VAR MI YA!

        Şarap eleştirmenleri şarapların tadını tanımlamak için sizin katiyen tadamayacağınız ve hiç bilmediğiniz şekilde tanımlarlar şarapları. Örneğin New York Times’ın şarap yazarı Eric Asimov geçenlerde Finger Lakes Dry Riesling şarabını tanımlarken “Islak kaya tadı var bu şarapta” dedi. Uzmana sormak lazım, “Acaba sen daha önce ıslanmış bir kayayı yaladın mı da bu tadı biliyorsun?” diye. Bu durumda bizim ne yapmamız lazım o zaman? Biz de kaya bulup ıslandığı zaman onu mu yalamalıyız tadını öğrenmek için? Bu şarap tanımlayan uzman görüşleri gittikçe absürd hal almaya başladı.

        Diğer Yazılar