Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu köşedeki 15 Haziran 2015 tarihli yazım şu cümle ile başlıyordu:

        “Türkiye’nin global lider olabilmesi için CHP ile AK Parti arasında yakınlaşmaya ihtiyaç var.“

        Yazının orijinal başlığı “Türkiye’ye beyaz sayfa açılmalı” ydı. Yazının bugünkü başlığı ise o günkü tavrıma “Koalisyonun adı bile konuldu” diyerek eleştiri getiren yazarlarca konuldu aslında. O günlerde bu tür bir fırsat vardı, ama ne yazık ki iki parti içinde de bazı güçlerin devreye girmesiyle ve bazı köşe yazarlarının etkisiyle bu yönde olabilecek bir hareket ne yazık ki sonuna kadar götürülemedi.

        O günlerde böyle bir Türkiye yaratabilseydik ne aradan geçen bir yılı kaybederdik, ne de bugün yaşadıklarımızı yaşardık.

        Bugün iki partinin yakınlaşmasına diyaloglar açmasına kimse itiraz etmiyor. Herkes, her fikirden insan bunu canı gönülden destekliyor.

        Çünkü sonunda halk konuştu. Halk meydanlarda nasıl bir Türkiye arzu ettiğini gösterdi.

        Darbelerden, içi kötülükle dolu darbecilerden arınmış, barışmak için diyaloglar açmış, farklı düşüncelerde olanların konuşabildiği ve ortak zeminler bulabildiği bir Türkiye istiyor insanlar. Bu hepimizin arzusu ve rüyası.

        Bugün bu rüyanın gerçekleşmesi ihtimali çok güçlü. Bu yazıyı dün Beştepe’de yapılan görüşmeden önce yazıyorum ama dediklerim dipteki arzuları gösterdiği için o görüşmenin sonuçlarından bağımsız.

        Kanıtıyla gördüğünüz gibi benim bugünkü düşüncelerim yaşamakta olduğumuz travmatik koşullara bağımlı değil. Ben Türkiye’nin geleceği ve çok daha güzel bir ülke olması için bugün dediklerimi hep savunmuştum.

        Sadece bugün Türk halkı da meydanlarda toplanmış ve arzularını göstermiş durumda. Yani ben yazar olarak çok daha gönül rahatlığı içinde savunduğumda yalnız kalmayacağıma emin olarak yazmaktayım bugün.

        Evet, o yazım o gün bu cümlelerle başlıyordu. Aynı şeyi savunmak için bugün yazsaydım daha farklı başlardım o yazıya. O dediklerimi bugün çok daha farklı savunurdum:

        Türkiye ilk ve tek modern demokratik, seküler ve Müslüman ülke olmak ve tarihe damgasını bu şekilde vurmak zorundadır. Farklı hayat tarzlarıyla, farklı düşünceleriyle, farklı hayalleriyle ortak paylaşılan bu hayatta yaşayıp ortak geleceğe imza atmak isteyen, makul ortak zeminlerde buluşacak halkın arzusu da budur. Dahası global dünyanın da böyle güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var.

        Bunu yazarlık hayatım boyunca hiç yazmadıysam en aşağı 50 kez yazmışımdır. Bugün sonunda AK Partilisiyle CHP’lisiyle, MHP’lisiyle ve HDP’ye barış arzusuyla oy veren seçmeniyle tüm Türkiye’nin de arzusu budur. Benim söylediğim kavramlarla ifade etmeseler de o muhteşem meydanlarda ortaya çıkan hissiyat da bunu göstermektedir.

        BU, TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE AÇILMIŞ OLAN BÜYÜK FIRSATTIR

        Lanet olası darbe girişimi tarihimizde kapkara bir lekedir. Ama tarihte toplumların hayatındaki bazı kara olaylar hiç beklenmedik biçimde o karanlıktan aydınlığın doğmasına neden olabilir ve o topluma olağanüstü ivmeler, beklenmedik yeni açılımlar sağlayabilir. Belki bu da tarihin bir cilvesidir.

        Türkiye bugün bu dönüm noktasındadır. Ortak paylaşmakta olduğumuz bu hayatta bize barış huzur içinde ve güçlü bir ülkede yaşamak fırsatı çıkmıştır, üstelik bu fırsatın arkasında halk da duruyor. Ülkenin yöneticileri ve güçlüleri bizleri çok daha aydınlığa taşıyacak ve hepimizin özlediğine inandığım o olağanüstü güzel ülkeyi yaratma fırsatını kullanacaklardır. Ben bu aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birleştirici rolüne çok güveniyorum.

        YENİ KÜLTÜR VE YENİ LİSAN

        Bugünden sonra hepimiz kullandığımız lisana çok dikkat etmeliyiz. Bugünlerde Türkiye’de yeni bir kültür oluşuyor. Barışı, diyaloğu, huzuru, makul ortak zeminleri arayan bir kültür bu. Hepimiz kendi alıştığımız kavgacı, bölücü lisanlardan çıkıp, onları unutup yepyeni bir ortak lisanla konuşmayı öğrenmeliyiz. Türkiye’mizin bu ortak kültüre ve onun lisanına çok ihtiyacı var.

        Kendimizi hiç düşünmesek bile bize her şeyimizi veren, çocuklarımızı, torunlarımızı emanet edeceğimiz bu vatana bunu borçluyuz en azından.

        Bir de kişisel notla bitireyim: Çok uzun yıllardır ilk kez içim bu kadar umutlu ve ilk kez geleceğe bu kadar mutlu beklentilerle umutlu bakıyorum. Meydanlardaki insanlara baktığımda onlarda da bunların aynen paylaşıldığını hissediyorum. Ortak geleceğimizi çok daha güzel, huzurlu ve barış içindeki bir ülkede kurabileceğimize ilk kez bu kadar kesin inancım var. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim, -bu beklentiler gerçekleşirse- bence bugün tüm dünya yeni bir global gücün, yeni bir liderin doğuşunu da izlemektedir.

        AFFINIZA SIĞINARAK

        Bu yazıyı hangi duygularla yazdığımı ve nasıl ruh hali içinde olduğumu anlamanız için bu son derece şahsi ve özel notu da yazmak zorundaydım, bu yüzden affınıza sığınıyorum. Dün Taksim’deki miting sürerken yurtdışındaki karıma telefon açtım, “Senin dikkatini çekmek istedim” diyerek başladım konuşmaya ve “Yıllardır ısrarla akıntıya karşı kürek çeker gibi yazdıklarımın, savunduklarımın modern, seküler demokratik ve Müslüman güzel bir ülke arayışımın nihayet galiba gerçekleşmek üzere olduğunu hissediyorum. Umarım bugünlerin tarihini ilerde yazacaklar bu tarihe benim küçük dipnot katkımı da fark ederler” dedim. Onun da uzun zamandır ilk kez sesi ülke hakkında konuşulurken mutlu çıkıyordu.

        Diğer Yazılar