Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başlıkta ortaya konulan ikileme bakınca insan Türkiye’de hem İslami hem de laik kesimin bir “kadın sorunu” olduğunu sanabilir. Aslında bu başlık Türkiye’de bir erkek sorunu olduğunu gösteriyor.

        Ne kadar aradıysam da bulamadım, bir zamanlar harika bir fotoğraf görmüştüm: Bir üniversite kampusunda biri başörtülü diğeri mini etekli iki kız gayet samimi, gülümseyerek sohbet ederken görülüyorlardı.

        Onu görünce, “İşte gerçek Türkiye budur, sağol varol Atatürk” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

        HAYAT BİZİ MAKULDE BULUŞTURDU

        Aslında büyük çoğunluğumuzda, başkalarının kıyafetinden yola çıkarak kötülük düşünme âdeti katiyen yok. Hepimizin ortak paylaştığı gündelik yaşam ritüellerimiz bizleri “makul olanda buluşma” yoluna çoktan sokmuş durumda. Kimse dışarıdan karışmasa, bizler böyle konuları gündelik yaşamımız içinde çoktan çözmüş durumdayız

        “Makulü bulmuşuzdur” derken hepimizin hayatımızın bir döneminde kıyafeti bize uymuyor diye bir kadın hakkında önyargısı mutlaka olmuştur.

        Beyni biraz çalışan, sivil davrananlar, yani çoğunluk bu tepkilerini içlerine atar ve tam kabul etmeseler de bununla yaşamayı başarırlar.

        OTOBÜSTEKİ O TEKME

        Bazılarınıza rutin gelebilecek bu sözleri neden söylüyorum biliyor musunuz; hani otobüste bir tekme olayı oldu ya, hani bir adam şort giyiyor diye bir kadına saldırdı ya... Şimdi buna benzer olaylar olduğunda açıkça söylenmese de birçok tartışma bazılarının, diğerlerinin hayat tarzı farklılıklarına saldırmaya başladığı varsayımıyla yapılıyor. Bilinçaltlarında maalesef bu var.

        Bence bizler hiçbir zaman aslımızın ne olduğunu unutmamalıyız. Bu ülkede ne hayatını İslami değerlere göre yaşayanlar, ne de laik yaşam tarzını benimseyenler, kıyafet anlayışları kendilerine uymuyor diye başkalarına fiziksel müdahalede bulunmazlar.

        Bizim aslımız budur. Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet bizlere bu ahlakı içselleştirmemizin yolunu açmıştır. Bu yaşadığı coğrafyada Türkiye’yi biricik ve önemli yapan değerlerden biri de bu birlikte uyumlu yaşama anlayışıdır.

        NORMALİN DIŞINA ÇIKANLAR TABİİ Kİ VAR

        Bunu söylerken bazı şeyleri idealize etmiyor, hayalci de davranmıyorum. “Genel durum böyledir” derken iki tarafta da bu ahlaka uyamayan insanlar gayet tabii ki var.

        Bir dönem laik kesimlerin, başörtülü kadınlara karşı ortaya koyduğu, “Artık her yerdeler” tavrını hatırlayın (evet maalesef bu utanç da yaşandı) ve evet kendisini dindar diye tanımlayan insanlar da kadına kıyafeti nedeniyle şiddet göstermişlerdir.

        Nasıl ki beyaz Türkler hakkındaki bir değerlendirmeyi sadece hayat tarzları takıntıları üzerinden yapmak yanlışsa, iki taraftan da kadına bu şekilde davrananları tipik olay olarak ele alıp bunlardan yanlış sonuçlar çıkarmak, genellemeler yapmak da son derece yanlıştır.

        Örneğin, son olayda tekmeyi atan kişinin bazı ruhsal dengesizlikleri olduğuna eminim. Ruhsal dengesizlikleri olanlar hem beyaz Türkler arasında hem de İslami değerlere göre yaşayan kesim içinde var. Ama bizim aslımız, üniversitenin bahçesinde birbirlerine sevgiyle gülümseyerek oturan mini etekli ve başörtülü iki arkadaş gibidir.

        Gündelik olarak ne yaşarsak yaşayalım, bizler aslımızı, bizi biz yapan değerleri hiç unutmayalım.

        BURJUVAYA YAKIŞAN DA BUDUR

        Birkaç gün önce yazdığım bir yazıda, “Bizler 15 Temmuz gecesi sokaklara çıkmamış olabiliriz, ama şimdi bilgimizle, birikimimizle, vatan sevgimizle global meydanlara çıkmaya ve ülkemizi anlatmaya hazırız” demiştim.

        Üstüme düşeni nasıl yapacağımı anlatıktan sonra kendisine güvenen her insandan da bunu beklediğimi yazmıştım. Deyimin tam yeri geldi diye kullanmak zorundayım; daha o yazının mürekkebi kurumadan çok güzel bir haber geldi.

        İş ahlakıyla, girişimciliğiyle, mütevazı ama kaliteli yaşam kültürüyle bu ülkenin yetiştirdiği ender gerçek burjuvalarından olan, TED Ankara Kolej’li abim Murat Vargı’nın kendisinden tüm bu özellikleri devraldığı belli olan kızı Yasemin Vargı’dan geldi o güzel haber.

        Eğitim sektöründeki sosyal sorumluluk projelerinde etkin olarak yer alan MV Holding’in yönetim kurulu üyesi olan Yasemin Vargı, bugün New York’ta 71. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde düzenlenen “Eğitim için küresel koalisyon” toplantısına katılacak. Toplantıda hem MV Holding olarak bu konuda yaptıklarını hem de Türkiye’yi anlatacak.

        Moderatörlüğünü Theirworld yardım kuruluşu başkanı Sarah Brown’un yapacağı toplantıya eski Avustralya Başbakanı Julia Gillard da katılacak. Türkiye’deki Suriyeli çocukların eğitimi konusunun da gündemde olduğu toplantıda Türkiye’nin neler yaptığının Yasemin Vargı gibi kaliteli bir kişi tarafından anlatılacak olması bizler için bir şans.

        MARKSİST KÖKENLERE DÖNÜŞ

        Beni sadece gazete yazılarımla tanıyanlar gerçek zihin dünyamı hiç bilmezler. Çünkü gündelik köşe yazılarının bir üslubu, bir yöntemi ve kendisinden beklenilenleri vardır. Kişi kolaylıkla bunun dışına çıkamaz, denemeler yapamaz. Çünkü bu köşeler çok kıymetlidir ve bizlerin deneme tahtaları değillerdir.

        Ben yıllar içinde dönemine göre bazen terbiyesiz, dinci ya da dinsiz olmakla da suçlandım. Bunların hiçbiri beni tam tanımlayan şeyler değildi. Her dönem suçlanabilecek bir şey bulabildim, ama hepsinin temelinde aslında hiç vazgeçmemiş olduğum, beni ben yapan, hâlâ beynimi yönlendiren Marksist düşünce vardır.

        Çok eskiden hızlı bir solcu olmanın yanı sıra bu açıdan şanslıydım da. Amerika’da, Hitler’den kaçan Marksist Yahudiler tarafından kurulmuş tek bilim yuvası olan New School for Social Research’te okuma fırsatını bulmuştum, yani Marksist düşüncenin gerçek bilimsel temelini öğrenmeye başlamıştım.

        Beni yüzeysel tanıyanlar, bu düşüncelerin beni hiçbir zaman terk etmediğini, hâlâ düşünme yöntemlerimi buna borçlu olduğumu anlayamazlar.

        Çok karmaşık ve sonu belirsiz gibi görünen süreçlerden geçtiğimiz bugünlerde, ben bilinçaltıma yerleşmiş olan bu Marksist yöntemi tekrardan uyandırmanın ihtiyacını hissediyorum. Bunu da elimden geldiğince yapacağım.

        Diğer Yazılar