Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hakkında birçok dosya hazırlanmasına, konu en üst düzeyde kendilerine iletilmesine rağmen Amerika, FETÖ liderinin iadesi konusunda ayak sürüyor ve “Hukuk kurallarımız böyle” diyerek işi geciktiriyor.

        Türkiye ise bu konuda elinden gelen her şeyi yapıyor. Şimdi elimize bu konuda müthiş bir koz geçti. Amerikan kamuoyunu kendi lehimize hızla çevirmek için harika bir fırsatımız var.

        Üstelik bu fırsat, Donald Trump’ın doğal seçmenlerinden oluşanları değil, yerleşik düzenin en güçlü insanlarından oluşanları etkileme için.

        Bu yerleşik düzenin güçlü insanları öylesine bir gruptur ki, Beyaz Saray’da kim oturursa otursun kendisini, onları dinlemek zorunda hisseder.

        Türkiye işte tam da bu insanlara erişebileceği, onları FETÖ konusunda ikna edebileceği kozu ele geçirdi. Devlet eğer bu kozu iyi kullanırsa iade konusunda hızla sonuç alınacağını tahmin ediyorum.

        O DERGİNİN ÖNEMİ

        Bilmem hatırlar mısınız, bundan bir süre önce, “Eğer dışarıda 15 Temmuz darbe girişimi konusunda gerçekleri birileri yazacaksa bu büyük ihtimalle New Yorker Dergisi olur” demiştim.

        Nitekim tahminim geçekleşti; derginin son sayısında “Turkey’s 30 Year Coup” başlığıyla konunun analizi yapıldı. Sadece yazması muhtemel insanın adını doğru bilemedim. Ben bu konuyu Seymour Hersh’ün yazaca-ğını sanırken yazı Dexter Filkins imzasıyla çıktı.

        RESMİ EVRAKTAN DAHA ETKİLİ

        Yazıda FETÖ’nün nasıl örgütlendiği, devleti nasıl ele geçirmeye çalıştığı ve darbeyi nasıl yaptığı anlatılıyor.

        Anlatılanlar arasında belki biz Türkler açısından pek yeni bir şey olmayabilir, ama burada önemli olan meselenin bu kadar açıklıkla New Yorker Dergisi’nde yer almış olmasıdır.

        Bizim anlattıklarımızın New Yorker Dergisi’nde objektif gerçekler olarak yayınlanması son derece önemlidir.

        Çünkü New Yorker sadece Amerikan değil global elitlerin dikkatle izlediği ve okuduğu bir dergidir. Amerika’daki okuyucu kitlesi son derece üst sınıftan, eğitimli, profesyonel insanlardan oluşuyor.

        Açıkçası, “yönetici sınıfların kamuoyu oluşturucusu” diye bir dergiden söz edilecekse o New Yorker’dır. Bu üst düzey kamuoyu dergideki yazıyı okuduktan sonra, Amerikan yönetiminin “Biz delilleri henüz tam görmedik, bizde hukuk böyle işliyor” deme imkânı pek kalmamıştır.

        Hazırladığımız onca dosyayı yolladık tamam da bir de New Yorker Dergisi’nin bu sayısını yollayalım ve sonra bakalım ne olacak, hep birlikte görelim.

        Umarım devlet eline geçen bu son derece şık kozu güzel kullanır da sonuç alır.

        BU KADAR İSMİ İŞTE BÖYLE BİLİYORLARDI

        Tutuklamaların sayısına ve hızına bakan dış çevreler, devlete sıkça “Bu kadar ismi nasıl biliyorsunuz?” diye soruyordu.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da sonunda bu soruya kızdı ve “Burası Çatladıkapı Muhtarlığı değil, devlet” diye cevap verdi.

        New Yorker’da çıkan yazıda bu konuda nasıl bir devlet olduğumuzu belgeleyen bir bölüm de vardı.

        Türk istihbaratı, “ByLock” denilen şifreli mesajlaşma sistemini 2015’in Noel günlerinde çözmüş.

        Sistemin sunucusunun da Litvanya’da olduğunu belirlemiş.

        Kullananlar tespit edildiklerini anlayınca panik içinde Litvanya’daki server’ı kapatmışlar ve adı “Eagle” olan başka bir sisteme geçmişler.

        İstihbarat da bu gelişmeleri hep takip etmiş. Yani anlayacağınız, bu sistemleri kullananların isimleri devletin elinde çoktan varmış; dolayısıyla 15 Temmuz’dan sonra hızla belirlenmiş değil.

        “Nasıl biliyorsunuz?” sorusuna en iyi cevap da bu galiba.

        BİR SİSTEMİN ÇÖKÜŞÜ

        Dünyanın gözü önünde Amerika bir sistemsel çöküş yaşıyor.

        Süper güç denilen bir ülkeye, yaşadıkları seçim kampanyası hiç yakışmadı, dahası utanç verici oldu.

        Bel altı vurmaktan, pislik deşelemekten ibaret olan ve hiçbir önemli konunun tartışılmadığı bir kampanya, dünyanın en geri kalmış ülkesine bile yakışmazdı.

        Ayrıca Trump’a yönelik galiba derin güçlerin komplo yapması gibi bir pis durumda girdi işin içine. Gizli kaydedilen konuşması ortaya çıktıktan sonra Trump’a, “Bu dediklerinizi gerçekten yaptınız mı?” diye bir soru sorulunca ben, “İşte komplo başlıyor, hazırlamışlar bir şeyler” dedim. Gerçekten de Hillary Clinton’ı destekleyen New York Times, Trump’ın kendilerini taciz ettiğini anlatan iki kadın buldu.

        Bence bu kadınlar çok önceden bulunmuşlardı ve ses kaydının ortaya çıkması beklenilerek Trump daha zor duruma düşürüldü.

        Karşılıklı terbiyesizliklerle geçen bir kampanyada bir de derin güçlerin karışması, işleri daha da berbatlaştırıyor.

        Bakalım Amerikan devleti yeni başkandan sonra kendisini nasıl toparlayacak ve düzene sokacak, hep birlikte göreceğiz.

        Diğer Yazılar