Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD’nin yeni dışişleri bakanının Rex Tillerson olması durumunda çok dikkatli olmamız gerektiğini anlatan ilk yazımı iki gün önce yazmıştım.

        O yazıyı yazarken dikkat edin, alarm düzeyim 1 ile 5 arasında notlamak gerekirse 3 civarındaysa, bugünkü yazıda bunu 4.95’e çıkarıyorum.

        Çünkü alarm düzeyi 3 olan ilk yazımda onun dışişleri bakanı olmasının anlamı için “ABD ile Rusya’nın her konuda ve özellikle bölgemizde işbirliği yapacaklarının kesinleşmesidir” demiştim.

        Bugün ise bizim için çok daha önemli olabilecek bir konuyu yazacağım; bu yüzden uyarı seviyesini 4.95’e çıkarıyorum.

        ABD’nin yeni dışişleri bakanı Kürtlere karşı nasıl bir tavır içinde şu an buna bakmak gerekiyor.

        Yeni dışişleri bakanı düne kadar Exxon petrol şirketinin CEO’suydu.

        Exxon’un Irak’ın Kürdistan bölgesinde büyük yatırımları var.

        Hatta Exxon’un Irak’ta bir Kürt otonom bölgesinin güçlenmesinde en büyük etken olduğunu söylemeliyim.

        Bu sürecin hikâyesi çok ilginçtir.

        DIŞİŞLERİ BAKANININ KÜRTLERE YAKINLIĞI

        Yeni dışişleri bakanı, CEO’suyken Exxon Irak’a büyük yatırım yapma kararı aldı.

        2011 yılında işleri hızlandırmaya karar verdiler ve Ali Kederi adındaki Irak doğumlu bir Amerikan vatandaşını danışman olarak tuttular.

        Bu adam öyle sıradan bir kişi değildi.

        Bu işten önce tam 5 Amerikan büyükelçisine Bağdat’ta danışmanlık yapmış ve politikaların oluşturulmasında yardımcı olmuştu. Ayrıca 3 üst düzey generalin de danışmanı oydu.

        Yani Amerika’nın Irak politikalarının oluşması ve yürütülmesinde hayli etkili olan bir kişiydi ve artık Exxon için çalışıyordu.

        KRİTİK TOPLANTI

        İşe alındıktan 3 ay sonra Exxon yöneticileri gelecekte neler olabileceğini görüşmek için bir toplantı düzenlediler.

        O toplantıda yeni danışman, Irak merkezi hükümeti hakkındaki analizi içeren raporunu sundu.

        Irak merkezi yönetiminin ülkeyi yönetemez halde olduğunu ve kısa sürede hem hükümette hem de ülkenin tümünde yönetim krizi ve düzensizlik yaşanacağını söyledi.

        Aynı toplantıda Exxon yöneticileri, “Bu ülkedeki petrol kaynaklarına büyük yatırım planlıyoruz. Geleceği belirsiz ve kriz beklenilen bir ülkeye böylesine yatırım yapmak çılgınlık olur” dediler. Ancak şirketin bu yatırımdan ve bu kaynaklardan vazgeçmesinin de mümkün olmadığı ve şirketin tüm planlarını buna göre yapmış olduğu da belirtildi.

        Bunun üzerine merkezi hükümette ve ülkenin diğer yerlerinde kriz de çıksa istikrarsızlık da olsa en azından petrol yataklarının olduğu bölgelerde düzenin sağlanması için tedbirli olunması kararı alındı.

        İşte bunun üzerine Kürtlere oynanmaya başlandı. Irak’ta bir Kürt otonom bölgesinin güçlenmesinin temelinde, başında şimdiki dışişleri bakanının bulunduğu Exxon vardır. Exxon Kürt otonom bölgesine 25 milyar dolar yatırım yaptı.

        AMERİKA KÜRTLERE DAHA DA YAKINLAŞABİLİR

        CEO’nun dışişleri bakanı olmasıyla bizler artık “Bir zamanlar bir şirket böyle yapmışsa, yapmıştır” deme lüksümüzü kaybettik. Onun o zaman yaşadıklarından edindiği tecrübeler bugünden sonra olacakların da işareti sayılabilir.

        Trump başkanlığındaki Amerika’nın da, önümüzdeki dönemde bölgemizde istikrara önem verecek Trump’ın da, yeni dışişleri bakanının da arzuları istikrar yönünde.

        Bunu bölgede Kürtlere dayanarak ve Suriye’de Ruslarla birlikte Esad’a destek vererek sağlayabileceklerini sanıyorlar.

        Herhalde bütün bunlar gerçekten olmaya başlarsa- ki bugünkü gelen işaretler bu yöndedirbunun Türkiye dış politikası açısından tam bir felaket senaryosu olacağını söylemek zorundayım.

        Yıllardır bunu planlıyorlar

        Yıllar önce Pentagon’da, Amerika’nın bölgemizdeki uzun vadeli planının haritasını görmüştüm. O gün o masanın etrafında bulunan isimlerden bazıları şimdi Irak otonom bölgesinde üst düzey yöneticiler ve aynı odada, o gün, Washington’daki PKK temsilcisi de vardı. Bilmem anlatabiliyor muyum?

        Aklıma bir şey gelmiyor

        Yazarın görevi, çoğunlukla haddinde olmasa da fikirler vermek, tavsiyelerde bulunmak ve hemen her konuda çözüm yolunu biliyormuş gibi yazmaktır.

        Bu yüzden yazarlar insanı sinir edebilirler özellikle ellerinde bizlerin bilmediği ve hiç bilemeyeceğimiz istihbaratlar bulunan güç sahipleri bize özel olarak sinir olurlar. “Bak şuna bilmediği konularda ahkâm kesiyor” da derler.

        Haklılar da tabii ki, ama yapacak bir şey yok. İş tanımı böyle kaldıkça biz fikir bildirmeyi sürdüreceğiz. Arada bir haklı çıktığımız anlarla övüneceğiz, diğerleri için de özür dilemeyi bileceğiz.

        Bugün bir ikilemdeyim.

        Dış politikamızın Halep’in düşüşüyle gittikçe tıkanmaya başladığını görüyor gibiyim. Amerika ile Rusya’nın karşısında yapabileceklerimizin sayısı hızla azalıyor gibi.

        Dediğim gibi, yanılıyor da olabilirim, ama oluşmaya başlayan his böyle.

        Gelişmekte olan duruma karşı akla uygun, makul, bilgili bir tavsiye, bir öneri getireyim dedim; ama üzerinde ne kadar düşündüysem de aklıma bir şey gelmedi. Politika oluşturucularımızın bu konuda işleri hayli zor. Allah yardımcıları olsun.

        Diğer Yazılar