Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nihayet geride bırakmaya yaklaştığımız bu kötü yılda global düzeyde birçok “volkan patlamasına” benzeyen sarsıcı olay oldu. İnsanlar hep birlikte birey olarak kaldırabileceklerinden çok daha ağır bir dizi olayla karşı karşıya kaldılar.

        Bütün bunların sonucunda 2016 dünyada hemen her ülkede sarsıcı bir “kültürel travma” yaşanmasına neden oldu.

        Dediğim gibi, muhatap olmak zorunda kaldığımız kötü olayların her biri birer volkan patlaması gibi ani ve yıkıcıydı.

        Mesele o kadar yaygın ve ciddi ki dünyada psikiyatrlar, sosyologlar, nörologlar yoğun biçimde “kültürel travma” kavramı üzerine çalışıyorlar. Yeni kavramlar üretilmeye, yeni söylemler oluşturulmaya çalışılıyor.

        Şunu söyleyebiliriz herhalde; global düzeyde en fazla volkan patlamaları yaşayan ve kültürel travma geçiren ülke Türkiye’dir. İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanlar hep birlikte ve aynı anda saldırıya geçtiler.

        Travmalar o kadar ağırdı ki, kolektif kültürümüz, kolektif bilincimiz darmadağın oldu. Belleklerimiz de nasibini aldı bu gelişmeden.

        Belleklerimizde var olan Türkiye sanki hiç var olmamış gibi, sadece bugünkü travmatik hayattan ibaret bir geçmişimiz var gibi düşünmeye başladık.

        Bilim insanları diyor ki; kolektif travmaların, bireysel travmaların yaşanmasından farkı vardır.

        REKLAM

        “Bireysel travmalar ani gelen şokla yaşanır. Bireyin bunu bir şekilde aşıp hayatını sürdürmesi daha kolaydır” deniliyor.

        Oysa kolektif travmalar zaman içinde birikerek bir noktadan sonra dayanılmaz hal alabilirler. Birikerek geliştiği için etkileri çok daha zorlayıcıdır. (Toward a Theory of Cultural Theory-Jeffrey C. Alexander)

        Bu gibi durumlarda bellek parçalanmaları, kimlik aidiyetlerinde kriz ve yeni tepki arayışları artar. Tepki arayışlarında panik de söz konusudur.

        Çünkü birey nasıl tepki vereceğini ararken kendisini güvende hissedebileceği hiçbir şey kalmamış gibi düşünür.

        TÜRKİYE’YE ÖZGÜ DEĞİL

        Dediğim gibi, bilim insanlarına göre bu global düzeyde yaşanan yaygın ve güçlü bir sendrom. Yani anlattıklarım sadece Türkiye’ye özgü değil.

        Ancak bizler, iç ve dış düşmanlarımızın barbarlığı nedeniyle süreci daha ağır yaşıyoruz. Ekonomide yaşanan durgunluğun nedeni de bu kültürel travma durumudur.

        Çünkü bu travma, birey üzerinde etkisini çaresizlik ve gelecek umudunu kaybetmek olarak gösterir. Birey kolektif olarak yaşanılanları beyninde reddedip sanki bunlar yokmuş gibi davranır ve kendisini buna ikna etmek için birçok değişik hikâye uydurur. (Unclaimed Experience: Trauma, Narrative and History-Cathy Caruth).

        Bunun sonucunda bu durumdaki bireylerin çoğunluğundan oluşan toplumun kolektif bilinçaltı da bozulmaya başlar. Carl Jung’un anlattığı gibi kolektif bilinçaltlarındaki bu bozulma, hastalıklı bireylerin ve hastalıklı bir toplumun oluşmasına yol açar.

        REKLAM

        İşte bu yüzden 2016, global dünyada hastalıklı toplumların oluştuğu ve çaresiz kaldıkları bir yıl oldu.

        2017 UMUT YILI OLACAK

        Kültürel travmayı anlattığım yazının çok karanlık bir tablo çizdiğini kabul ediyorum.

        Ama aynı travmalara muhatap olmama rağmen ben bu kadar karamsar ve umutsuz değilim.

        Tam tersine, yaklaşan yeni yıla yönelik umudum çok fazla.

        Türkiye’nin ve global dünyanın bu durumdan çıkacağı ve belleklerini geriye alıp gelecek için yeni kolektif bilinçler üretecekleri bir yıl olacak 2017.

        Bunu da travmayı atlatmak için uğraşan bilim insanları söylüyor.

        “Travmanın aydınlanmacı kavranışı” denilen bir yaklaşım da var.

        Arthur Neal, “Bireysel ve toplumsal düzeni bozucu bir olay olması, hem bireylere hem de toplumlara kültürlerini ve bilinçlerini düzeltme ve yollarına devam etme imkânını da yaratır” diyor. (National Trauma and Collective Memory, sayfa 18.)

        DÖNÜM NOKTASI

        Yaklaşan yeni yıl, hem dünyada hem de Türkiye’de bu süreçlerden çıkıldığı ve yeni kültürlerin oluştuğu umut yılı olacak.

        2016’da yaşamak zorunda kaldığımız bireysel ve kolektif travmalarla başa çıkıp hem yeni bireylerin hem de yeni toplumların oluşacağı bir dönüm noktası olacak 2017.

        Yeni yılda geçmişte yaptığımız hatalardan ders alarak bu durumların oluşmasına imkân veren ve bizi hep birlikte yıpratan nedenleri tespit edip yeni yılı ülkemiz için bir yükseliş yılı haline getireceğiz.

        REKLAM

        Türkiye’yi yönetenlerin iradesi bu yöndedir ve sağlamdır.

        Bizler de birey olarak sağlam durmalı ve panikten çıkıp sakin bir şekilde “Yakın gelecekteki Türkiye’miz için ne yapabiliriz” sorusunu sormalıyız.

        Ben Türkiye’ye olan inancımı hiç yitirmedim ve bugünkü durumdan mutlaka çıkılacağına inandım. Buna ne kadar fazla insan inanırsa çıkışımız çok daha erkenden başlayacak.

        EKONOMİ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan geçenlerde işadamlarına konuşurken, “Seferberlik eline silah alıp sokağa çıkmak değildir. Sizler işadamı olarak yatırı- mınızı yapın, gelecekten korkmayı bırakıp geleceği planlamaya girişin” mesajını verdi.

        Çok da haklı dediklerinde.

        Yaşadığımız kültürel travma, bireylerde korku, endişe, geleceği görememe ve hayati kararları erteleme durumları ortaya çıkarıyor.

        İşadamlarının da durumu gayet tabii ki böyle.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Kararları ertelemeyin” diyor, yani “Kültürel travmanızı kırın” çağrısı yapıyor.

        Bugünkü krizin temel nedeninin, bu tür ertelenen kararlar olduğunu da söyleyebiliriz.

        Eğer biz kültürel travmamızı aşacaksak, 2017’de ertelediğimiz kararları hemen uygulamaya başlamamız gerekir.

        Diğer Yazılar