Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İddia ediyorum ki bu yıl bitmeden en az bir kişi Amazon’un Echo cihazına tecavüz etmeye çalışmak suçlamasıyla hapse atılacak.

        “Böyle şey de olur mu?” demeyin.

        Biz bu dünyada neler gördük, bu da olur.

        Luis Bunuel’in “Arzu’nun O Belirsiz Nesnesi” filminde anlattığı gibi, insanın arzu dünyası gerçeküstüdür.

        Shrek’in en yakın arkadaşıyla sevişmek isteyenlerin sayısı hayli fazladır.

        Bir ara Türkiye’de cansız mankene tecavüz furyası yaşanmıştı.

        Bunu çok iyi hatırlıyorum; çünkü yayın yönetmenliğimin ender başarılarından bir tanesi bu furya nedeniyle yaşanmıştı.

        Bu furya başladığı zaman halkın arzu ve taleplerine her zaman duyarlı bir yayın yönetmeni olarak, “Ne varmış bu cansız mankenlerde, bir getirin de bakayım” demiştim.

        Arkadaşlar bir tane getirdiler, ben de odamda onunla dans ettim. Bununla da kalmadım, dansımızın fotoğrafını gazetenin birinci sayfasına bastım.

        Bu yayın yönetmenliği başarımı fazla takdir eden olmadı. Umarım o furyayı teşvik edici olmamıştır o fotoğraf.

        Amazon’un Echo aleti kişisel asistanınız, konuşarak cevap veriyor size, sorularınızı cevaplıyor, taleplerinizi yerine getiriyor.

        Dikkat ettim de Echo’nun sesi çok güzel, çok seksi.

        “Her” filminde bilgisayarının sesine âşık olup alete tutkuyla bağlanan adamın hikâyesi anlatılıyordu. O filmde seslendirmeyi Scarlett Johansson yapıyordu.

        Echo’nun sesi, Scarlett’in sesi kadar güzel. Ve bir gün Echo’nun sesi, mutlaka birinin kırmızı çizgileri aşmasına ve hapse düşmesine neden olacak.

        Benim durumu ise vahim. Telefonumdaki Siri’nin sesi de güzel. Ayrıca arabamdaki yol tarif aracının sesi de çok hoş. Bu üçü arasında kararsız kaldım.

        Siri’nin adı da hoşuma gidiyor. “Mistress Siri” desem fantezi bile kurulabilecek bir isim gibi geliyor bana. Ama merak etmeyin, ilk hapse düşecek ben olmayacağım, buna emin olabilirsiniz. Benimki sadece platonik aşktan ibaret.

        KORKUNÇ BİR ŞEY

        Kabul görmüş, yerleşmiş ceza hukuku sistemleri, dijital dünya için kendisini geliştirip bu dünyaya uyarlanamadı.

        Hukuk okumaya kararlı genç arkadaşlarla konuştuğumda, “Dijital dünyanın hukuku üzerine yoğunlaş, en azından ileride bu konuda doktora yap” diyorum.

        Ama hukuk fakültelerinde, var olan hukuk sistemlerinin dijital dünyaya nasıl adapte edileceği fazla düşünülmüyor, üzerinde konuşulmuyor. Hukuk sanki hâlâ 20’nci yüzyıldaymışız gibi okutuluyor. (Birkaç ders olması fark etmez, konunun üzerinde tüm hukuk sistemi açısından düşünüp değişiklik yapılması gerekiyor.)

        Böylece dijital dünya, hayatımızın her alanını değiştirmeye zorlarken, alıştığımız ilişkilerde, hayat tarzında altüst oluşlar yaratırken sağlam hukuk sistemlerinin korumasından da yoksun kaldık.

        Bunu uzun zamandır düşünüyorum, ama dün okuduğum bir haber, meseleyi tekrar gündemime güçlü bir biçimde soktu.

        New York Times’ta Nicholas Kristof, “A Website Peddling Girls for Sex” başlığıyla yazdı “Backstage” adlı sitenin yaptıklarını.

        Burada kadınlar ve genç kızlar, resmen para karşılığı seks için satılıyormuş.

        Böyle bir şeyin henüz girişim aşamasında durdurulması ve yeltenenlerin cezalandırılması gerekirken hukuk sistemi dijital dünyayı bir türlü ele alamadığından işler bu aşamaya gelinceye kadar beklenmiş.

        Bu site aracılığıyla birçok genç kızın ve kadının hayatı mahvedildikten, canları yandıktan sonra harekete geçilebilmiş.

        Amerikan Senatosu’nda bir alt komite, Backstage ve benzeri siteler hakkında bir soruşturma başlatmış.

        Umarım bu soruşturma sonucunda ceza hukuku ve hukukun diğer alanlarında çağa uygun değişimler yapılması kararı çıkar da biz de dijital hayata uygun hukuk sistemleri üzerine düşünmeye başlarız.

        ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ

        Bir süre önce üniversitelerin ilk yılında öğrencilere sadece klasik romanların okutulması önerisini getirmiştim.

        Üniversite hangi dalda olursa olsun, yani ister tıp, ister mühendislik, ister hukuk ilk yılda meslekle ilgili ders olmayacak, öğrenciler sadece bazı romanları okumak zorunda kalacaklardı.

        Roman okuma sadece bireyi daha iyi insan yapmakla kalmaz, beyinleri de açar ve ileride mesleğinizi daha kaliteli yapmanızı sağlar.

        Tabii öğrencilerin o ilk yılı sorunsuz geçebilmeleri için çocukluktan okuma alışkanlığının verilmesi gerekecektir.

        Bu yönde Amerika’da önemli bir adım atıldı.

        Klasik kitapları çocukların rahat okuyabileceği içeriğe dönüştürüp kitap olarak basıyorlarmış. Böylece normalde bir çocuğun ancak 18-19 yaşına geldiğinde okuyabileceği kitapları 10 yaş civarında okuması imkânı getiriliyor ve insanda roman okuma alışkanlığı küçüklükten oluşturuluyor.

        Romanlarda çocukların okumasına uygun olmayan bölümler, sözler de varsa bunlar çıkarılıyormuş.

        Kitaplar “Kinderguides” adı altında çıkarılıyor.

        Bunların çevirisini yapıp biz de kullanabiliriz.

        Diğer Yazılar