Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul’da yaşayıp da yapmaya korktuğum her şey listemde 8’inci sırada olan üçüncü köprüden geçme unsurunu hayatımdan sildim nihayet.

        Taksim’den yola çıktık, ikinci köprüye gireceğiz güya. Baktım ikinci köprü yoluna girdiğim takdirde, girdiğim anda aynı noktada sabaha kadar durup sonra gerisin geriye işe gitmek gibi bir risk vardı. Hatta bu risk değil bir kesinlik gibiydi. Dişimi fırçalamadan, tuvalete gitmeden işe gitme ihtimali bende panik atak başlattı.

        Kendimi bile şaşırtan olağanüstü cesaret isteyen bir şey yaptım, “Bu durumda başka çare yok, üçüncü köprüden gidelim bari” dedim şoföre.

        Neyse gitmeye başladık. O saat benim “happy hour” saatim de olduğundan mıdır nedir bilemiyorum, bende birden had safhada “delirium tremens” benzeri bir şey başladı.

        Gittiğimiz yönde nedense aynı panoda aynı yönü gösteren ANKARA ve EDİRNE yazıyordu. Bu benim için Prag’dan Viyana’ya giderken sola dönen yolda PARİS ve LONDRA işaretinin aynı anda bulunması gibi absürt bir şeydi.

        Fiziksel açıdan imkânsız yön işaretlerinin üçüncü köprü üzerinde olabilmesi hızla kuantum fiziği dünyasına girmekte olduğumuzun işaretiydi. “Belki birden Bodrum sapağına varırız” diye bir umut kapladı içimi; çünkü kuantum fiziğinin dünyasında bu tür şeyler mümkündü.

        Köprüye varıncaya kadar yol o kadar uzundu ki “delirium tremens”im azdı. Yolda orada mantıken bulunmaması gereken köy isimleri görmeye başladım. Birden içimi inanılmaz derecede geceyi Edirne’de geçirme korkusu bastı. Bu korkunun bende neden olduğunu bilmiyorum, ama beni dehşete düşürdüğü kesindi.

        Bir süre sonra henüz köprüye varamadan yön duygumu tamamen yitirdim. Aynı anda hem Edirne, hem Ankara, hem de Uskumruköy diye bir yere gidebilme iddiasında olan bir yol üzerindeydik. Üstelik hiçbir kaçış, çıkış yolu da yoktu.

        Klostrofobi bastı, şoföre hemen “Beni buradan kurtar” diye haykırdığımı hatırlıyorum. Sonra bir ara galiba aşırı stresten bayılmış olmalıyım; çünkü İstanbul içinde olduğu iddia edilen bir köprüde adının sonunda bu kadar “köy” olan yerlerin bulunması hem tuhaftı hem de hiç hoş değildi.

        Birden inanılmaz bir sis bastı. Sis o kadar yoğundu ki bir ara tamamen ıssız ve korkunç olan yolun kenarında otostop yapmakta olan Karındeşen Jack’i gördüm galiba. Onu gördüğüm anda beynimde Big Ben’in çanları da çalıyordu. Çan sesleri iki saat kadar dinmedi.

        Nihayet o aşamada benim için bir tür Sırat Köprüsü durumuna dönüşmüş köprüden geçmeye başladık. Etrafımızda ralliye çıkmış gibi giden büyük kamyonlar vardı. Riva çıkışını gördük; ben artık kendimi tamamen kaybetmek üzere olduğum için “Yoksa şimdi de Karadeniz’de bir yere mi geldik?” diye sinirlendim.

        Benim gitmek istediğim yer Ümraniye’deydi. “Orada ne işin var?” diye de sormayın, her insanın arada macera turizmine çıkması gerekebilir. Ama biz yoldan Şile yakınında bir yerden çıktık. O çıkışı da kaçırmış olsaydık galiba bir sonraki Rize çıkışı olmalıydı. Sonunda eve vardığımda kendimi zorlu bir safariden dönmüş bir yerli gibi hissediyordum.

        RÖGAR KAPAKLARI

        İstanbul’da rögar kapağı hırsızlığı trendinin baş- lamasından beri bu işe takmış durumdayım. Hesabı kitabı yaptım, bu kazanılacak paraya değmeyecek kadar zahmetli bir işti. Değse ben de çıkacaktım işe hemen. İşin içinde başka bir şey olmalıydı. Sonunda beklediğim haber İngiltere’den geldi. Bir adam sokakta rögar kapağıyla şehvetli seks yaparken görülmüş.

        Bunu seks konusunda pek de fazla başarı hikâyesi olmayan İngilizlerin keşfedebilmesi mümkün değil. Mutlaka biz Türklerden duymuş olmalılar.

        Bu haber beni çok sevindirdi. Çünkü rögar kapağıyla seksi düşünebilmek, insanda soyut düşünme becerisinin hayli gelişmiş olduğunu gösteriyor.

        Düşünsenize, bizde bundan önceki seks trendi cansız vitrin mankenleriyle yapılan seksti. Şimdi ise rögar kapağına geçtik, bu büyük bir gelişme. Kimbilir sırada ne var? Bizim bölümde bir arkadaş var, ona bir “nü resim” hediye gelmiş. Adam evine kadar taşı- maktan korktuğu için benim odamda tutuyor. Çünkü bundan sonraki seks trendinin ne olacağı belli değil. Soyutlama gücü artmış insanların bir nü resim görünce ne yapacakları da belli olmaz.

        SİGARA VE İNSAN ÖMRÜ

        Bir sigara, insan ömründen 12 dakika çalıyormuş. Bunun doğru olabilmesi mümkün değil. Eğer gerçekten doğru olsaydı babamın 67 yıl önce ölmüş olması gerekiyordu. Adam 17 yaşında pipoyu ağzına koydu, ilk kez geçen cuma günü indirdi ağzından, o da bir puro içmek içindi. Çakmağına abartılı benzin koyduğu için arada piposunu yakarken yanlışlıkla parmağı alev alıyor. Bir defasında benim gözümün önünde 3 dakika boyunca keyfini çıkara çıkara piposunu parmağıyla yaktı.

        HABERTÜRK TV'DEN İZLEYİN

        CumhurbaşkanıErdoğan referandumu onayladı ve süreç başladı.

        Bu arada birçok kişi, getirilen değişiklikleri ya yanlış anlıyor ya da taraflı tartışıyor. Bu süreçte Habertürk TV çok iyi bir iş yaptı ve yeni Anayasa sürecini en iyi bilen isimler olan Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, Özlem Zengin ve Mehmet Uçum’u ekrana çıkararak yeni Anayasa’nın merak edilen ve doğru anlaşılması gereken tüm teknik yönlerini izleyicilerine aktardı. Eğer bunları yeniden izlemek isterseniz arama motorundan bu isimleri yazdıktan sonra Habertürk TV de eklerseniz kafanızdaki birçok soruya cevap bulacağınızdan eminim.

        Diğer Yazılar