Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Benim karımın alışveriş dalında kara kuşağı var. Bu yüzden her alışverişi bir meydan savaşı gibi geçer. Yenilen de hep mağazalar olur.

        Karımın bir de beni insan önüne çıkabilecek hale getirmek gibi bence başarılı olma imkânı bulunmayan bir mücadelesi var.

        Kıyafetlerimi değiştirerek bunun olabileceğini düşünüyor, oysa benim insan önüne çıkabilecek hale gelmem için yüz nakli de dahil son derece kapsamlı bir dizi estetik cerrahi müdahaleye ihtiyacım var. Ama o bunun kıyafet değişimiyle olabileceğine inandığı için bazen alışverişlerine beni de götürüyor.

        Onun alışverişte doğal olarak yaptığı her hareket benim için utanç vesilesi. Örneğin, ben düzen konusunda takıntılıyımdır.

        BOMBARDIMANDAN ÇIKMIŞ

        Hatta bazen aşırı huzursuz olduğum zamanlarda içleri düzgün tertip edilmiş temiz mağazalara gidip kendimi rahatlatırım. Mağaza içindeki düzen ve temizlik içimi ferahlatır.

        Rana ile buna imkân yok. Çünkü o, mağazaya girdiği andan itibaren en fazla 10 dakika içinde mağazanın içi hava bombardımanından çıkmışa dönüyor.

        Hatta bir defasında Washington’daki bir mağaza müdürü, Rana’nın alışveriş talanından sonra mağazaya polis ve ambulans çağırmıştı.

        Daha önce benim için bu durum mistik boyutlar taşıyordu. Bir ara, “Acaba Rana’nın bakışıyla eşyaları hareket ettirme gücü mü var da mağazanın içi kısa sürede bu hale gelebiliyor” diye düşünüyordum.

        Ama beni yanında alışverişe götürünce ne olduğunu anladım. Bakmak veya denemek için aldığı hiçbir malı tekrar yerine koymuyor. Sanki mağazanın düzeninden hıncını çıkarırcasına alışveriş yapıyor. Ayrıca kararsız da, tüm olasılıkları görüp ondan sonra karar vermek zorunda nedense.

        Sadece alışverişte değil, araba kullanırken de sorun oluyor bu âdeti.

        Diyelim ki yol önünde ikiye ayrılıyor. Gideceği yolun sağdaki yol olduğu isterse dev panoda, ışıklı şekilde ilan edilsin. Dahası araba içindeki GPS cihazı çığlık çığlığa “Sağdan git” diye haykırsın... Rana mutlaka sola gider. Soldaki yolda olabilecek güzellikleri de kaçırmak istemediğindendir bu.

        Tabii ki bu âdet alışverişte de arabayla giderken de büyük sorunlar yaratabiliyor.

        Örneğin, bir defasında Üsküdar’dan Taksim’e arabayla gelirken bir saat sonra aradığımda Anadolu Kavağı’nda yemek yerken buldum onu.

        Arada bir İstanbul’dan Bodrum’a giderken de kendimizi gece yarısı Uşak’ta filan bulabiliyoruz.

        Hatta bir defasında yola çıktığımızda uyumuştum. Uyandığımızda Bodrum yerine Samsun’da olduğumuzu gördüm.

        Bu durum Rana için bir imkânsızı başarmak anlamına geliyordu. Neymiş, var olan tüm yolları denemek ve görmek istiyormuş.

        Alışverişte de diyelim bana bir pantolon alınacak, Rana o mağazada ve dahası bulunduğumuz ülkede var olan tüm pantolonları denememi ve ondan sonra kararımı vermemi istiyor.

        HEPSİNİ DENETİYOR

        Şimdi Amerika’da bulunuyoruz, eh tahmin edersiniz ki bu ülkede çok fazla pantolon modeli var. Bunların hepsini tek tek denemek zorundayım. Sadece bu nedenle bile erkeklerin pantolon giymek zorunda olmadıkları bir Afrika ülkesine yerleşmek istiyorum.

        Üstelik ben mağazaların deneme odalarından da korkarım. Bir defa içleri çok dağınık oluyor; çünkü daha önce deneme yapan insanın bıraktığı kıyafetler de orada oluyor.

        Bunların çoğunda en hafifinden ebola virüsü olduğuna eminim. Dahası bu odalar çok küçük olduğundan klostrofobimi de tetikliyorlar.

        Alacağım kıyafetin bütün modellerini denemek zorunda olduğumdan bu küçük ve salgın hastalık bulaştırıcı yerlerde saatler geçiriyorum. Her modeli denedikten sonra Rana daima, “Başka mağazalara da bakalım, orada başka modeller de vardır mutlaka” diyor.

        Bu arada benim daha önce denediğim her pantolon, artık mağazanın pantolonların durduğu bölümünde değil, örneğin ayakkabı bölümünde veya kadın iç çamaşırlarının sergilendiği bölümde bulunuyor.

        Bir defasında denediğim bir pantolonu, mağazanın kafesinde pastaların sergilendiği bölümde bile görmüştüm. Bu yüzden deneme odasının klostrofobisinden sonra bir de bu düzensizliğin verdiği panik atak başlıyor.

        MUTLAKA KAVGA EDİYORUZ

        Sonra aşırı stresten mutlaka kavga da çıkıyor aramızda. Her kavga da onun haklı olduğunun ortaya çıkmasıyla sona eriyor.

        Sonra da diğer mağazaya gitmek için hareket ediyoruz.

        Bu da tabii o geceyi tamamen farklı bir şehirde geçireceğimiz anlamına geliyor ve ben evimde sakin ve huzurlu bir gece geçirmeye çalışmak yerine tek eğlencenin “mısır tarlasında esen rüzgârın koçanları nasıl salladığını seyretmek”ten ibaret olan bir şehirde gezmek zorunda kalıyorum.

        Çünkü Rana mağazaya giden yol yerine diğer yolda ne olduğunu merak ettiği ve onu da denememiz gerektiği için oraya gidiyor.

        Diğer Yazılar