Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Esad’ın son kimyasal saldırısı, Amerikan kamuoyunun ruh halinin öyle duyarlı bir anına denk geldi ki, bu nedenle Esad’a yönelik ABD devlet politikasının yönü radikal biçimde değişebilir.

        Çok izlenen HBO kanalında seyredenleri dehşete düşüren bir belgesel yayınlandı. “Suriye’den Gözyaşları” (Tears from Syria) adlı bu belgesel, birkaç rejim karşıtı gösteriyle başlayan olayların kısa sürede ülkeyi nasıl cehenneme döndürdüğünü anlatıyor.

        Anladığım kadarıyla profesyonel kameraların yanı sıra halkın kaydettiği görüntüleri de kullanmışlar. Dediğim gibi insan izlerken dehşete düşüyor. Çünkü rejimin barbarlığına, şiddeti bu kadar zevkle kullanmasına, masum insanların, çocukların çektiği acılara dayanmak mümkün değil.

        Belgeseli birlikte izlediğim devlette görevli Amerikalı arkadaşlar, yarısında dayanamayarak seyretmeyi bırakmak zorunda kaldılar. Ben kendimi zorlayıp sonuna kadar izledim. Kendimi zorladım ama ilk kimyasal saldırı sonrasındaki görüntüler beni tam anlamıyla mahvetti.

        Minicik çocukları sokakta yan yana yatırmışlar, hepsinin ağzından köpükler geliyor, hepsi titreyerek kıvranıyor ve sonra tek tek ölüyorlar. Bence bu sahne Amerika’yı değiştirdi. “Esad’ın geleceğini Suriye halkı belirleyecek” şeklindeki resmi devlet tavrını artık savunmak kolay olmayacak ABD’de.

        Suriye’de Esad rejiminin sarin gazı saldırısında, çoğu çocuk 100 kişi hayatını kaybetti.

        İşte son saldırı tam da bu ruh halinin egemen olduğu zamanda geldi ve Amerika, bunca zamandır Türkiye’nin söylediği “Esad gitmeli” düşüncesine bence yaklaşabilir. Duyduğum kadarıyla “Esad gittikten sonra neler yapılabilir?” konusundaki çalışmalar devlet birimlerinde başlamış.

        Rusya’yla bağlantıları nedeniyle Trump’ı eleştiren çevreler bile onun Esad konusunda Rusya’yla konuşması çağrısını yapmaya başladılar. Amerika, İran konusunda zaten çok duyarlı. Trump’ın bu konudaki duyarlılığını, damadı ve İsrail’in ABD yönetimindeki en güçlü destekçisi olan Jared Kushner de artırıyor.

        Son kimyasal saldırının sorumluluğunu İran’a da bağlama yönünde eğilim var yönetim içinde. Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin Beyaz Saray’daki konumunu güçlendiriyor.

        Özellikle başstratejist Steve Bannon, uzunca süredir yakın arkadaşlarıyla Türkiye aleyhine çalışmalar yürütüyor ve Trump’ı da ikna etmeye uğraşıyordu. Suriye’deki son saldırının ardından Başkan Trump’ın “Türkiye’nin bölgedeki konumumun ne kadar önemli olduğunu ve Türkiye olmadan bölgeye huzur gelmesinin imkânı bulunmadığını göreceği” söylenmeye başlandı Washington’da.

        Örneğin, Ben Cardin (Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey üyesi) “Esad’ın gitmesi Suriye halkına bırakılmamalı, onun gitmesini biz sağlamalıyız” dedi. Şu anda Washington’da, Esad’ın gitmesi için güç kullanılması opsiyonu da masaya yatırılmış durumda.

        CİDDİ ŞEYLER DE OLUYOR!

        BEYAZ SARAYIN TAVRI

        Saldırı haberi duyulur duyulmaz Beyaz Saray olayı kınamış ve Esad’ın görevden uzaklaştırılması yerine Obama’nın eski politikalarını eleştiren bir açıklama yapmıştı.

        Trump, eskiden de Obama’ya, “Suriye bizim işimiz değil, sakın onu vurmaya filan kalkma” demişti. Ve başkan o günkü tavrını bugün de koruyor. Ancak son olayın ardından bu “karışmama” tavrını sürdürüp sürdürmeyeceği henüz belli değil.

        İnsan hakları konusunu Amerikan dış politika ilkeleri arasından çıkaran Trump, “Suriye’de diktatör Esad ne yaparsa yapsın bu Amerika’yı değil Suriye halkını ilgilendirir” tavrında direnmek isteyebilir. Ancak Beyaz Saray dinamiklerini bilenler, Cumhuriyetçi Parti kongre üyelerinin de kendi seçmenlerinden gelen tepkileri Trump’a aktardığını ve onun Suriye’yi yeniden düşünmek zorunda kalabileceğini belirtiyor.

        180 MİLYAR DOLARLIK SURİYE YATIRIMI

        Genel merkezi Washington’da bulunan Dünya Bankası, iç savaşın durmasından sonra Suriye’nin yeniden inşası için 180 milyar dolarlık yatırım gerekeceğini hesapladı ve bunu rapor halinde yayınladı.

        Washington’da konuyla yakından ilgili kaynaklara göre, bu yeniden inşa işini, lojistik konumu ve becerisi, bölgedeki altyapı ve bina inşaatındaki tecrübesiyle Türkiye’den daha iyi ve çabuk yapabilecek bir ülke yok.

        Son aylarda bu büyük pastadan pay almak için İran destekli Hizbullah örgütünün de kanalları zorlamaya başladığı belirtiliyordu.

        Şu anda Suriye’deki güçlü konumu nedeniyle Hizbullah’ın da bu işleri alma şansının büyük olacağı konuşuluyordu.

        Ancak son kimyasal saldırının ardından Amerika bu işin arkasındaki sorumlu güçler arasına İran’ı da eklediği ve şu anda yönetimde İran’la mücadele ön plana çıktığı için bu örgüte Suriye’nin yeniden inşasında imkân verilmeyeceği de ifade edilmeye başlandı.

        SAVAŞ SUÇLUSU

        ABD’de özellikle Demokratların güçlü olduğu büyük şehirlerde, Esad’ın Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde “savaş suçlusu” ilan edilmesi yolunda bir “elit konsensüsü” oluşmaya başlıyor. Bu elit konsensüsüne şehirlerin önde gelen Cumhuriyetçileri de katılıyor.

        Bu durum yönetimin üstünde güçlü bir baskı unsuru olabilir, ama bunun için Güvenlik Konseyi’nde veto gücü bulunan Rusya’nın da ikna edilmesi lazım ki, bu da şu aşamada çok kolay görünmüyor.

        Not: Yarınki yazı, “Yayın yönetmenleri üzerine derin düşünceler”.

        Diğer Yazılar