Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Benim “Washington illeti” diye tanımladığım, isterseniz “Sedat Ergin hastalığı” diye de söyleyebileceğimiz bir hastalık var. Bunun ölümcül olması ihtimali de büyük.

        Bu hastalık sizi dünyevi zevklerden koparıyor ve son derece sıkıcı, bıktırıcı olması gereken konularda düşünmek ve okumaktan zevk alır hale getiriyor.

        Şu anda okuduğum kitaplara bir bakarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Washington temsilcisi olmadan önce bu fotoğrafta mutlaka keyifli bir roman, popüler bir kültür analizi, bir de sinema üzerine kitap mutlaka olurdu.

        Şimdi ise o eski günlerde bana “Okusana” deseydiniz bile ruhsal bunalıma gireceğim, belki de intihara teşebbüs edeceğim türde kitapları okumaktan zevk alıyorum.

        Yakalandığım illetin başka tezahürleri de var. Bir komedyen, yaşlanmasını anlatmak için “Eskiden yatak odamın tavanında bir ayna vardı, ama son zamanlarda o aynayı mutfağın tavanına astım” demişti. Benim tutulduğum illetten sonra ise ben tavandaki o aynayı çıkardım, yerine dev bir Ortadoğu haritası astım. Yatarken ona bakmak zevk veriyor artık.

        Eskiden haritaya hiç bakmazdım, bakacak da olsaydım Amerika, Fransa veya Japonya gibi içlerinde haz ve seksüel heyecan olan ülkelerin haritasına bakardım. Şimdi ise içlerinde beladan bol bir şey olmayan ülkelerin haritasına bakıyorum, onların çoğu da bize komşu.

        Yine bu illete tutulmadan önce şarap üreticileri toplantısı gibi konferanslara gitmekten keyif alırdım, şimdi ise keyif aldığım konferans Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin konferansı gibi şeyler olabiliyor.

        Barda buluştuklarımla artık seks ve kadınları değil, Suriye’yi konuşuyorum. Üstelik bunun doğal ve zevk alınması gereken bir şey olduğunu bile düşünüyorum.

        Görev süremin henüz başındayım, görevimin bitmesine yakın tamamen insanlıktan çıkacağımı sanıyorum. Bu kadar sıkıcı bir insanla arkadaşlık etmek isteyecek kimse de olamayacağına göre, ben de sıkıcı olma potansiyeli büyük Selçuk Tepeli’yle arkadaş olurum diye düşünüyorum.

        Düşünsenize, Ortadoğu’yla ilgili konuşmaktan heyecan duyan ve hayattaki tek arkadaşı Selçuk Tepeli olan bir insan halinde bitireceğim bu görev turumu. Ölmek gibi bir şey bu.

        BÖLGENİN MASUMU VAR MI?

        Katar merkezli yeni kriz, bölgemizde her şeyin ne kadar karmaşık, ne kadar çözülmesi zor olduğunu gösteriyor. Katar’ın hem Müslüman Kardeşler hem de İran’a aynı anda destek vermekle suçlanması, yaşanan kavram karmaşasının güzel bir göstergesi.

        11 Eylül saldırılarında yer alan 19 teröristin 15’i Suudi Arabistan vatandaşıydı. Şimdi ise bu saldırının hedefi olan ABD, Suudi Arabistan’la birlikte Katar’a terörist destekçisi suçlaması getirebiliyor.

        Amerikan devleti, kendi içinde bile hakkında net karar veremediği Müslüman Kardeşler örgütünü acilen terörist ilan eden Suudi Arabistan’a, bununla ne demek istediğini, elinde somut deliller olup olmadığını sormadan destek verebiliyor.

        Müslüman Kardeşler’i darbe sonucu deviren, büyük ihtimalle İslamofobik olan General Sisi, Suudi Arabistan’la aynı tarafta Katar’a karşı cephe alabiliyor.

        Washington zaten masumu pek az olan bir şehirdir. Herkesin savunduğu görüşlerin arkasında binbir başka amaç, çıkar vardır. Şimdi de Katar kriziyle birlikte ikiyüzlülüklerin yoğunluğu bayağı arttı bu şehirde.

        JARED KUSHNER:

        Başkan Trump’ın kılıç dansı yaptığı Suudi Arabistan gezisine çıkmadan önce, damadı ve danışmanı Jared Kushner’in perde arkasında Ortadoğu gezisini planladığı söyleniyordu.

        Malum Kushner, ABD’nin etkili Yahudilerinden biri ve İsrail’e de çok yakın. Suudi Arabistan’la birlikte İsrail’in hedefinde olan İran’a karşı bir cephe açılmasında onun da önemli rol oynadığı konuşuluyor Washington’da. İsrail bölgesel oyun oynuyor ve kendi çıkarları için Golan tepelerinde El Nusra cephesine kolaylıklar sağlıyor. Aynı zamanda El Nusra cephesine düşmanlık besleyen Suudi Arabistan’la İran’a yönelik ittifak içinde bulunuyor.

        TÜRKİYE ÇOK DİKKATLİ OLMALI:

        Washington’daki uzmanlar, bu ortamda Türkiye’nin son derece sakin ve dikkatli olması gerektiğini söylüyorlar. İran ile Türkiye’nin, bölgenin en tecrübeli devletleri olarak birbirlerine sert bir biçimde karşı karşıya gelemeyeceklerini, bu yüzden İran Dışişleri Bakanı Zarif’in Türkiye ziyaretinin bölgedeki en önemli gelişme olduğunu düşünüyorlar.

        “Türkiye’nin Katar’a desteği sürecek, ama bu İran istediği için değil, kendi çıkarları için olacak” diyen ABD’li kaynaklar, Türkiye’nin bölgesel güç ve denge sağlayıcı akil bir devlet olarak davranmasının kendi çıkarlarına en uygun yol olduğunu söylüyorlar.

        Diğer Yazılar