Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -MAGAZİN muhabirliği yerine Washington’da muhabirlik yaptığıma çok seviniyorum.

        -Çünkü Bodrum’dan biliyorum İstanbul’a göre mevsim açılmadan iki ay önce yarımadaya gelirler. İstanbul’a göre mevsim açıldığında ise herkes denizde keyif yaparken onlar ağır makinelerini o sıcakta taşıyarak oradan oraya koştururlar.

        -Daha da beteri, müdürler onlardan her gün orijinal haber bekler. (Müdür deyince aklıma Selçuk Tepeli geldi sinirim bozuldu.)

        -Ne yapacaksın, ne haberi olacak ki birader, Bodrum işte, gündüz herkes yağlanıp, parmak aralarını giyip şapalak şapalak plaja gidiyor; malak gibi serilip yattıktan sonra tüketim başlıyor. İki ayran bir tost yedin mi bir profesörün aylık maaşının yarısı kadar parayı ödemenin mazoşistik keyfini de yaşıyorlar. Sonra herkes içki saatinin başlamasını beklemeye başlıyor (Bodrum’da bu saat Allah’tan erken başlar da plajlardaki bu ıstırap da erken biter).

        -Plajlardaki bu manzarayı görenlerin çoğu “İşte cennet” diyebilirler, ama benim için bu bir cehennem hem de kokan bir cehennemdir. Bir kişinin yağlanmış vücudu dayanılmaz kokarken bunun binlercesinin bir aradaki durumunu siz düşünün artık.

        -Bu anlattıklarım sadece halk plajlarıyla ilgili değil. Zaten magazin muhabirleri doğal olarak halkla alakalı değiller. Onlar “öteki” halkla yani asıl halkın çekirdek çıtlarken karıştırdığı dergilerde resmi basılacak ötekilerle ilgilidir. Allah’tan okumuyor sadece karıştırıyorlar çünkü okusalar saçmalığın farkına varacaklar.

        -Onlar da profesörün maaşından ayrana harcanan bölümden arta kalan miktarda parayı ödeyerek girilen “beach”lerde bir iskele üzerinde konservedeki sardalyeler gibi sıralanmış bir biçimde yatarlar. (Daha önce ayranın yanında lahmacun da yiyenlerin beach’e giriş paraları kalmayacağından onlar oraya bankadan ihtiyaç kredisi çekerek girerler.) Aslında koşullar halk plajıyla aynıdır sadece onlar bu ıstırap için bir de üstüne para öderler.

        -Bunların malak gibi serildikleri iskelenin biraz açığında bazı motorlar demir atmıştır. İskelede herkes orada elinde teleobjektifiyle bir magazincinin beklediğini bilir.

        -Hatta iskelede motordaki fotoğraf makinesine en güzel yakalanılacak yer kavgaları bile yaşanır. “Akşamdan havlu bırakmak” gibi Türkiye’ye özel davranışın manası da budur.

        -İşte bu korkunç durumdan muhabirin çektiği fotoğrafa altyazı yazmasını beklemek gerçek bir sadistliktir.

        -Onlar da ne yapsınlar, haberi ilginçmiş gibi göstermek için klişelere başlarlar. Örneğin “BİKİNİYLE YAKALANDI” derler. Birader kadın güneşte pişen plajda ne yapacaktı? Paltoyla mı olacaktı orada? Bu arada kimsenin aklına o bikiniyle yakalanan kadınların önemli bir bölümünün aralık ayında İstanbul’da bile neredeyse yarı çıplak dolaştığı gelmez. Onlar için bikini aslında kapanmak gibi bir şeydir.

        -Diğer klişe ise yanında bir adam da varsa -ki bu, plajlarda en azından yüzde 50’lik bir olasılıktır- “RAHAT DAVRANIŞLARIYLA DİKKAT ÇEKTİLER”dir. Kadın adama çay da verse, tavla da oynasa başlık budur. Ne yapsaydı yani, adamın ağzını burnunu mu kırsaydı “rahat davrandılar” başlığını hak etmemek için bilmiyorum ki...

        -Bu klişeler zinciri, fotoğrafı çekilenlerin plajdan çıkarken “Biz sadece arkadaşız” demeleriyle biter. Buna inanırsanız şu anda Türkiye’nin nüfusunun yüzde 90’ının birbiriyle arkadaş olması gerekiyor.

        KISA SİYASİ NOTLAR

        - ABD Kongresi bütçeye koyduğu bir maddeyle yönetimden kısa sürede bölgemiz için bir strateji göndermesini resmen istedi.

        - Trump yönetimi Uzay Askeri Birliği (Space Corps) kurmak için çalışma başlattı.

        - Türkiye’nin Rusya’dan S-400 bataryaları alma anlaşması, yönetimde endişeyle takip ediliyor.

        - Yönetim, Bağdadi’nin ölmüş olabileceğini belirtirken bunu resmen teyit etmiyor.

        - Musul’un yeniden inşasının siyasi boyutları ABD’yi hayli ürkütüyor.

        Diğer Yazılar